Görünmez güç

Görünmez güç

Görünmez el, birbirinden bağımsız bireylerin oluşturduğu bir ortak yön ile, tüme yarattığı etki aslında. Fiyatı da dengeleyen, politikayı da dengeleyen; kitleleri okumada doğru bir bilimsel metot ile anlaşılabilir bir tutumu var, görünmez ellerin. 

Büyükler için yazılmış en güzel masal Küçük Prens’in içinde geçer: ‘Sana bir sırrımı vereyim. En gerekli ve önemli şeyleri gözle değil kalbinle, hissinle görürsün’[1]

Etrafımızdaki olanların pek çoğu aslında görünmez olanların bize etkisi ile gerçekleşiyor.

Gördüklerimizin peşinde koşarken, mücadele verirken, hakikat görünmezlik pelerini ile karşımızda aslında.

Görünmez bir güç gibi.

Piyasaların düzenini sağlayan görünmez güç, Adam Smith’in tabiri ile “görünmez el”, son 200 küsur senemizin etkili kavramlarından oldu.

Para ve dolayısıyla ekonomi, küresel olarak her şeyi şekillendirdi. Savaşları başlatan, barışları zorla getiren de işin aslı işin parasal boyutu oldu.

Artık, yeni bir görünmez güç var. Nasıl yaşadığımızı, yaşarken neler yaptığımızı, konfor alanlarımızı, verimliliğimizi etkileyen, ulusların zenginliğine ve belki de varlığına direkt sonuç yaratan görünmez güç.

Teknoloji:

Hayatımızın her yerinde, daha kolay, daha hızlı, daha farklı, daha tehlikeli, daha aleni, başına ‘daha’ koyacağınız hemen her sıfatın gerçekliğini getiren. Roket rampası gibi bir nevi. Doğru kullanım ile elbette.

İki alanda yıkıcılık getiriyor.

Ve yıkıcılık derken, iki anlamda da.

İyi tarafı; insanlığın aydınlanması önünde engel olmuş, kalmış mevzuların parçalanmasıyla merkeziyetsiz düzene, insan odaklı olmaya geçişi hızlandırması oluyor.

Özünde iletişimin kılcal damarlar gibi her kişiye dağılması ile, her kişi; dünyada nerede olduğundan bağımsız, ‘grid’ yani ağ içindeyse her bilgiye ve kişiye bir şekilde ulaşıyor.

Kötü tarafı, gerçek ötesi, “post truth” zamanını bize yaşatması. İletişimi bilerek bozma ile ne gerçek ne değil karışıyor. Benzer bir şekilde iletişimin her yere ulaşması ile, her yer izlenebilir ve manipüle edilebilir oluyor.

Ağın içinde olan herkes artık birbiriyle bağımlı. İyi verdiğiniz de kötü yolladığınızda bir adrese ulaşıyor. Her şeyin alıcısı var.

İçerik üretici, mal-hizmet üreticisi, bilgi üreticisi için vaat edilmiş cennetin tanımı zamanlarındayız. Teknolojiyi iyi kullandığınız sürece ve sizin kullandığınız teknoloji hala geçerli kaldığı sürece.

Değişimin en hızlı ve kolay yaşandığı zamanlardayız. Emniyet kemersiz ve kasksız bir şekilde bir Formula 1 arabası kullanıyoruz. Görünmez bir el, teknolojiyi kullanarak; bize çoğu zaman iyisini göstererek her şeyi farklı kıldı, kılacak.

Görünmez el, birbirinden bağımsız bireylerin oluşturduğu bir ortak yön ile, tüme yarattığı etki aslında. Fiyatı da dengeleyen, politikayı da dengeleyen; kitleleri okumada doğru bir bilimsel metot ile anlaşılabilir bir tutumu var, görünmez ellerin.

Siyah kuğu zamanları elbette oluyor. Beklenmedik zamanların yaşandığı, cevizin üzerine inen balyoz gibi etki yaratan.

İşte bence pandemi ile girdiğimiz süreç böyle bir balyoz etkisi yarattı hepimizde.

Etrafımda gördüğüm ya da takip ettiğim herkesin ortak 2023 yorumu çok zor geçtiği yönünde oldu.

Maddi olarak her ülkeyi kendi ölçeğinde zorlayan enflasyon sarmalı, en başta bizim yaşadığımız büyük afet ve göçler.

Pandemi ile başlayan bitmez bir karamsarlık helezonu içindeymişiz hissi veriyor.

Koyuverdik insanlık olarak direnmemiz ve direnmemiz gereken mevzuları. Çok ama çok hızlı değişiyoruz. Erozyon ötesi bu. Tehlikeli görüyorum.

Değişimin en hızlı ve kolay yaşandığı zamanlardayız. Emniyet kemersiz ve kasksız bir şekilde bir Formula 1 arabası kullanıyoruz.

Görünmez bir el, teknolojiyi kullanarak; bize çoğu zaman iyisini göstererek her şeyi farklı kıldı, kılacak.

***

Eski çalıştığım şirket IBM, 2004 senesinde; evlerde kullandığımız bilgisayar işinden (pc-laptop) çıktı. En göründüğü, insana en dokunduğu alandı.

Londra’ya her ziyaret eden misafirim, “Şirket batıyor mu?” sorusunu mutlaka sorardı.

Halbuki, teknolojinin görünür kısmından, esas fark yaratan görünmez kısmına geçiş yapmıştık. Görünür olan en karlı değildi, en çok büyüme fırsatı olan da değildi keza. ATM makinesine değil, paraların dünyanın diğer tarafına gitmesini sağlayan yazılıma odaklanalım demişti şirket.

Görünmez olan güç, artık yazılım ve teknolojik tasarımdı. 

Şehirlerin nasıl yönetildiği, yeni petrol olarak tanımlanan verinin nerelerde toplandığı, nerede işlendiği, paranın nasıl aktığı, nasıl korunduğu, savunma sistemlerinin nasıl çalıştığı ve gerçekten görünmez olan ama olmasa hayatımızın kitleneceği birçok alanda teknolojinin o görünmez eli artık var.

Bilgi toplumunun, hibrit dijital toplumun, ulusal sınırları yok. Oksimoron bir durum olarak, rapor ülkeleri ölçse de amaç bu değil. Tam tersi, kimsenin ayrışmadığı bir ortamı işaret etmiş. Ticaret ile gelmeyen tam küreselleşme, teknoloji ile gelecek mi?

Değişim de ilk buralarda başladı. Makro sistemlerin dijitalleşmesi.

Şimdi yapay zekaya ve teknolojiye ulaşmanın ‘kolaylığı’ ile devletler arası bir yarış var. Gelişmişlik düzeyine önümüzdeki 20 sene içinde tamamen teknolojik üstünlük karar verecek.

2000’lerin başından beri ölçülen Birleşmiş Milletler’in e-devlet indeksi takip ederim. Kendi içinde eksiklikleri de olsa teknoloji yarışına, vatandaşlar odaklı en doğru bakan endeks halen bu.

Son endeks 2022 senesi sonunda çıkmış. 48. Sıradayız. Birinci Danimarka olmuş. Finlandiya, G. Kore, Y. Zelanda, İsveç, İzlanda, Avustralya, Estonya, Hollanda, ABD ve İngiltere takipte. Singapur, BAE, Japonya ve Malta yukarıya doğru ivmede.

Endeks içinde;

Vatandaşların eriştiği çevrim içi hizmet çeşitliliği, herkesin standart alt yapı teknolojisine erişmiş olması ve elbette en önemli, teknoloji alanında beşerî sermayesine bakarak oluşan bir endeks bu. Ülkelerin gelişmişlik düzeyini, kamusal olarak, teknoloji özünde güzel analiz eden bir rapor.

Hibrit dijital toplum tanımı yapılmış raporun içinde; dikkat çekici. Kimsenin ‘ağın’ dışında kalmaması, demokratik olarak teknolojiye ulaşmanın ve dolayısıyla bilgi toplumuna katılmanın bir şart olduğu açıklanmış.

Meraklısı için, özellikle politika yapıcılar için çok değerli bir çıktı.

Bilgi toplumunun, raporun deyimiyle, hibrit dijital toplumun, ulusal sınırları yok. Oksimoron bir durum olarak, rapor ülkeleri ölçse de amaç bu değil. Tam tersi, kimsenin ayrışmadığı bir ortamı işaret etmiş.

Başlı başına bir tartışma konusu.

Ticaret ile gelmeyen tam küreselleşme, teknoloji ile gelecek mi?

Cevabı benim açımdan ayrı bir yazı konusu.

Soruları ve saptamaları bir kenara bırakalım, yılın son günlerinde.

Karamsarlıkların 2023’te kalacağı bir yıla girelim.

Umut bizim ‘görünmez süper gücümüz’ olsun.

En beklenmedik anda beliren kolektif bilincin, hür iradenin, insan olmanın değerli olduğu bir yıl olsun.

2024 sağlık getirsin. Umut bizle olsun.

Antoine de Saint-Exupéry’nin dediği gibi: “En gerekli ve önemli şeyleri görebildiğimiz, kalbimizin açık olduğu bir yıl olsun.”

Gerisi kolay.

[1] “Here is my secret . It’s quite simple : One sees clearly only with the heart . Anything essential is invisible to the eyes.” Antoine de St-Exupéry

 

Murat Günenç
Latest posts by Murat Günenç (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir