Yoksulluk iktidarın neyi olur?

Yoksulluk iktidarın neyi olur?

Son 5 yılda farklı kalemlerde devletten doğrudan yardım alan hane sayısı 3,2 milyondan 4,4 milyon haneye çıkmış. Görünen o ki, iktidar yoksulluğu azaltmayı değil onu kalıcı haline getiriyor. Bunu da eğitimi kullanarak, insanları mesleksizleştirerek yapıyor

2024 Bütçesi, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye devam ediyor. Bakanlar, bakanlıklarına ait sunumları komisyonda yapmaya devam ediyorlar.

Bu hafta sunum yapan bakanlardan biri de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’tı.

Göktaş’ın yaptığı sunumda verdiği rakamlar, ülkenin içinde olduğu ekonomik krizin boyutlarını tüm çıplaklığıyla ortaya koyması açısından ilginçti.

Bakan; sosyal yardımları değişen ihtiyaç gruplarına göre çeşitlendirdiklerini ve 2022 yılı itibarıyla sosyal yardımlardan farklı (yaklaşık 50) kalemde 4,4 milyon hanenin yararlandığını söyledi. Bu rakam, 2017’de 3,2 milyon hane idi. Yani 5 yılda yardım alan hane sayısı yüzde 38 artış göstermiş.

Yine bakanlığın Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu (SYDTF) tarafından 2017’de yapılan 36 milyar TL’lik toplam sosyal yardım tutarı, 2022’de 151,9 milyar TL’ye ulaştı.

Şu anda yaklaşık 4,4 milyon hane, çocuk yardımından doğrudan maddi desteğe kadar pek çok alanda yardım almaktadır. Buna, parti teşkilatlarından, yerel yönetimlerden ve ilgili sivil toplum kuruluşlarından yapılan yardımlar dahil değildir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’deki hane sayısının 19 milyon 481 bin 678 olduğunu düşündüğümüz de 4,4 milyon hane yüzde 23 anlamına geliyor. Yine TÜİK’e göre hane halkı büyüklünün 3,8 olduğunu göz önüne aldığımızda bu yardımlardan yaklaşık 16,7 milyon insan yararlanıyor demektir.

Bu tablo bize, yoksulluğun büyüklüğünü göstermektedir.

İktidar olmanın ana hedefinin, yardım yapılan hane ve kişileri azaltmak olduğunu düşündüğümüzde, bu durum siyasi iktidarın başarılı olamadığını da göstermektedir. Yoksulluk ancak, ülkenin zenginleşmesi, gayri safi milli gelirin artması ile ortadan kalkar. Ne yazık ki, siyasi iktidar tam tersine, bu yoksulluğun “yönetilebilir” olduğunu düşünüyor ve tabloyu tersine çevirmiyor; aksine tersine çevirecek politikalardan uzak duruyor.

İktidarın yoksulluğu yönetmesi ise, yardıma muhtaç ettiklerini kendine mecbur bırakarak “oy sadakati sağlama” şekilde kendini gösteriyor. Yoksulluk, insanları iktidara mecbur ettikçe, bu insanların risk alarak siyasi iktidarı değiştirme imkanları da azaldığını düşünüyor.

İktidar için nasıl yoksulluk bir tercih ise, eğitimde de iktidara için bu yoksulluğu besleyen ana unsurdur. Eğitimsiz olduğu için mesleksiz, mesleksiz olduğu yoksul toplumsal kesimler üzerine kurulan iktidar tahayyülünün geleceği yoktur.

MESLEKSİZLİK VE YOKSULLUK

Dahası iktidar sadece yoksulluğu yönetmekle kalmıyor aynı zamanda onu kalıcı hale getiriyor. Bunu da eğitimle yapıyor. Bugün Türkiye’deki eğitim sistemi bu haliyle mevcut yoksulluğu besliyor.

Eğitimin son yıllarda, toplumsal taleplere göre değil iktidar tercihlerine bağlı olarak imam hatipleştmesi, genel liselerin kapatılması ve seçmeli dersler üzerinden eğitimin bilimsellikten uzaklaştırılarak içeriğin İslamileştirilmesi, gençleri de ebeveynlerinin yoksulluğuna mahkum etmenin en önemli aracıdır.

Okulları imam hatipleştirmekle, derslerin içeriğini bilim yerine dinsel bilgilerle doldurmakla, gençleri siyasi iktidarın arka bahçesi yapmakla kalmıyor; aynı zamanda onları geleceğin yoksulları yapıyorsunuz.

Sadece ortaöğretim değil, üniversitede niteliğin düşmesi ve her yere açılan apartkondu üniversitelerle de mesleksizlik yaygınlaşıyor. Diplomalı, mesleksiz ve işsiz gençler çoğalıyor.

Yani iktidar: gençleri dünya ile rekabet ettirmek yerine, ebeveynlerinin geleceğine mahkûm etmeyi seçiyor. Başka bir ifadeyle iktidar; devlet/parti üzerinden dağıtılan yardımlarla çalışmaya gerek duymayan, sosyal mobilizasyon hedefi olmayan, sahip oldukları konumu korumak isteyen ve bunun için de siyasi iktidarın görevine devam etmesi gerektiğini düşünen, yeni bir toplumsal sınıfın parçası yapmayı hedefliyor.

Özetle iktidar; eğitim sistemiyle, sınıf atlama, sosyal mobilizasyon gibi kişisel başarı hikâyeleri ve hayalleri ile yükselmeyi hedefleyen gençler değil, ailelerinin sahip olduklarına yani onların yoksulluklarına mahkûm gençler istiyor.

İktidar için nasıl yoksulluk bir tercih ise, eğitimde de iktidara için bu yoksulluğu besleyen ana unsurdur. Eğitimsiz olduğu için mesleksiz, mesleksiz olduğu yoksul toplumsal kesimler üzerine kurulan iktidar tahayyülünün geleceği yoktur.

Bu döngünün kırılmasının yolu ise demokrasiden, özgürlükten ve adaletten; özetle siyasetten geçiyor.

Ucu bir yandan “iktidar”a bir yandan “bölüşüm”e, bir yandan da “adalet”e dokunan çok katmanlı bir mesele yoksulluk.

Bir bakıma çağımızı bir yoksulluk çağı olarak tanımlamak mümkün.

Hem küresel hem de yerel iktidarların neo-liberal politikalarının altında giderek ezilecek bir yerleri kalmayan yoksullar.

Bu dosyada yoksulluğu ele alıyoruz; daha adil ve eşit bir dünyanın mümkün olduğu umuduyla…
Dosyanın diğer yazılarını buradan okuyabilirsiniz.

Murat Aksoy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir