İsveç işi gerçekten bitti mi?

İsveç işi gerçekten bitti mi?

Kuşkusuz şu an için mesele çözümlenmiş ve Türkiye isteklerinden birisini alabilecek gibi dursa da iki hafta Türkiye siyaset için çok uzun bir zaman. Bu bağlamda da İsveç’in NATO üyeliği için sevinenlerin biraz daha beklemesi gerektiğini düşünüyorum. Sonuca çok yakın bir noktadayız ama hâlâ resmiyete dökülmüş bir şey yok. Bunu unutmamak lazım.

Türkiye’yi tam olarak bilemem ama batı dünyası yaklaşık 20 aydır Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine ne diyeceğini tartışıyor ve sonucu merakla bekliyor. Zira manzaraya Türkiye’den bakınca konu görece farklı gözüküyor olsa da batı için İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üye olması Avrupa-Atlantik güvenlik hattının yaklaşık 200 yıl sonra yeniden genişlemesi gibi tarihi ve de stratejik bir öneme sahip.

Bu nedenle konu sadece Türkiye’nin algıladığı gibi İsveç’in uyması gereken kimi şartların çok ötesinde küresel güvenlik sisteminde bir denge değişimi ile alakalı. Bu bağlamda da Türkiye konuyu uzattıkça batı kamuoyunda mutsuzluk ve yer yer de sinirlenmeler olmuyor değildi. Ancak salı akşamı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden gelen haber ile batı kamuoyu rahat bir nefes aldı. Sanıyorum Türkiye Dışişleri Bakanlığı bünyesinde konu ile ilgili çalışanlar da derin bir nefes almıştır.

Ancak bu nefesi almak için biraz erken olabilir. Zira bildiğim kadarıyla yasanın iki hafta içerisinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylanması lazım. Bir şekilde Meclis kararı onaylanmazsa Erdoğan konunun bir daha görüşülmesi için Meclis’i devreye sokabilir. Yapar mı böyle bir şey? Zor ama yapamaz da diyemeyiz. Zira bu sürecin temel mantığında doğrudan ideoloji ya da güvenlik algısı yok. İşin özünde ‘almadan vermek olmaz’ prensibi yatıyor.

Sanıyorum İsveç ve Finlandiya’nın üyelik konusu Ankara’ya ulaştığı zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Almadan vermek Allah’a mahsustur’ diyerek konuyu Amerika Birleşik Devletleri ile bir pazarlığa dönüştürdü. Zira İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye için siyasi ya da ekonomik bir çekiciliği ya da yaptırımı söz konusu olamazdı. Ancak Birleşik Devletler NATO ve batı güvenlik sistemi için kimi şeyleri feda edebilir ya da en azından masaya oturabilirdi. Bu bağlamda, tahmin ediyorum Erdoğan yönetimi Başkan Biden’ın kendilerinin Beyaz Saray’a daveti, Halkbank konusu, F-35 ve F-16’larla devam eden bir pazarlık listesi ile ellerini açtılar.

Konu Erdoğan olduğu zaman her meselede olduğu gibi temkinli olmak gerektiğini düşünüyorum. Kuşkusuz şu an için mesele çözümlenmiş ve Türkiye isteklerinden birisini alabilecek gibi dursa da iki hafta Türkiye siyaset için çok uzun bir zaman. Bu bağlamda da İsveç’in NATO üyeliği için sevinenlerin biraz daha beklemesi gerektiğini düşünüyorum. Sonuca çok yakın bir noktadayız ama hâlâ resmiyete dökülmüş bir şey yok. Bunu unutmamak lazım.

Erdoğan yönetiminden hiç haz etmeyen ve Türkiye yorgunu olan Beyaz Saray her ne kadar bu noktada çok gönüllü olmasa da konuyu sonunda F-16 pazarlığına kadar indirdiler. Hoş şu anda Trump’ın gelecek seçimleri alacak olması neredeyse çok açık olsa da sanıyorum Erdoğan yönetimi Trump’ın güvenilemeyeceğini ön görerek pazarlığın bu seviyeye inmesine izin verdiler. Esasında ellerinde çok fazla da seçenek yoktu.

Her ne kadar ABD Kongresi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin süreçleri bir şekilde eş güdümlü sürdürmesi amaçlanmış olsa da bu çok da gerçekçi değildi. Bu bağlamda da Türkiye’nin süreci ABD’den hızlı bitti. Ya da birileri öyle sanıyor. Zira şu anda top Erdoğan’ın ellerinde ve sanıyorum o da bunun farkında.

Elbette süreç bu kadar ilerledikten sonra çok istisnai bir durum olmaz ise Erdoğan kararı iki hafta içerisinde imzalayacaktır. Ancak şartları da zorlayacağını tahmin edebiliriz. Zira biliyoruz ki Amerika Birleşik Devletleri sisteminde Başkan eğer isterse kongreyi hızlandırabilir ya da kimi durumlarda onu by-pass ederek kimi kararlar alabilir. Bu noktada Salı gününden sonra Amerikalı güvenlik bürokrasisi yetkililerinin Türkiye’nin yeniden F-16 modernizasyon sürecine alınması gerektiğini ve de bunun küresel güvenlik için bir gereklilik olduğunu söylemeleri çok da nedensiz değil.

Ancak ben konu Erdoğan olduğu zaman her meselede olduğu gibi temkinli olmak gerektiğini düşünüyorum. Kuşkusuz şu an için mesele çözümlenmiş ve Türkiye isteklerinden birisini alabilecek gibi dursa da iki hafta Türkiye siyaset için çok uzun bir zaman. Bu bağlamda da İsveç’in NATO üyeliği için sevinenlerin biraz daha beklemesi gerektiğini düşünüyorum. Sonuca çok yakın bir noktadayız ama hâlâ resmiyete dökülmüş bir şey yok. Bunu unutmamak lazım.

Erdi Öztürk

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir