Zihin sağlığı için dengeli bağlantısallık

Zihin sağlığı için dengeli bağlantısallık
AI (Artificial Intelligence) concept.

Hiç olmadığımız seviyede “bağlı” bir hayat sürdürüyoruz. Ancak teknolojinin inkâr edilemez faydalarının yanı sıra, zihinsel sağlığımız üzerindeki etkileriyle ilgili endişeler de ortaya çıkıyor. Dijital dünyada bağlı kalmak ve zihinsel sağlığımızı korumak arasında bir denge kurmayı sağlamamız gerekiyor.

Aşırı hızla ve aşırı iletişim halinde geçirdiğimiz hayatlarımızda teknoloji, günlük yaşantımızla neredeyse sorunsuz bir şekilde kaynaşmış durumda ve benzersiz bir bağlantısallık imkânı sunuyor. Telefonda yanıp sönen bildirimlerle bize ulaşan markalardan, sürekli iletişim halinde olduğumuz arkadaşlarımıza kadar hiç olmadığımız seviyede “bağlı” bir hayat sürdürüyoruz. Ancak teknolojinin inkâr edilemez faydalarının yanı sıra, zihinsel sağlığımız üzerindeki etkileriyle ilgili endişeler de ortaya çıkıyor. Artık ne birinden vazgeçebiliriz, ne de diğerinden… Bu nedenle dijital dünyada bağlı kalmak ve zihinsel sağlığımızı korumak arasında bir denge kurmayı sağlamamız gerekiyor.

Akıllı telefon ekranının parıltısını, bildirimlerin sürekli akışını ve sizi çevreleyen dijital senfoniyi düşünün… Bu yoğun deneyim beynimizi etkiliyor, stres tepkilerini tetikliyor ve kaygıyı artırıyor. Nörobilim bize, bu etkilerin doğru bir şekilde anlaşılmasının böylesi bir dünyada denge halinde yürüyebilmemizin birincil şartı olduğunu gösteriyor.

Teknoloji ve zihinsel sağlık arasında denge kurmanın tek bir çözümü yok, zira her bireyin teknolojiyle olan ilişkisi benzersiz. Ancak her koşulda bireyler olarak bir denetim mekanizması kurgulamak zorundayız. Bu denetim mekanizmasını ne teknoloji şirketleri, ne özel sektör, ne de hükümetler bizim adımıza devreye sokmayacak. Sorumluluk bize ait… Bu sorumluluk alanı içinde kendimizi ve çevremizi korumak için neler yapabileceğimize bakalım:

İlk aşamayı bilinçli bağlantısallık olarak adlandırıyorum. Şu anki kapasitesi ile beyninizin içinde bulunduğunuz bağlantı ağını ve bu ağdan akan enformasyonu yönetebilmesi mümkün değil. Dolayısıyla bağlantıları “seçmek ve elemek” gerekiyor. Eleme kriterleri tamamen size kalmış; ancak ağın ve ağdan akan verinin anlamlı ve işlenebilir olması için sayıca azaltılması gerektiği kesin bilgi.

Üçüncü öneri, mümkün olduğunca dijital detoksa girmek ve bunu “periyodik” olarak yapmak. Akşam belirli bir saatten sonra elinize telefon almamaktan bahsediyorum. Bu şekilde melatonin dengenizi yerle bir eden mavi ışığın bozduğu uyku kaliteniz iyileşecektir.

Elememiz gereken bir diğer bağlantısallık boyutu ise birbirine bağladığımız görevler… Araştırmalar “Çok görev, hiç görevdir.” diyor. Beyinlerimiz multitasking için tasarlanmadı. Bu nedenle aynı anda birden çok işi yapmaya çalıştığınızda direktörünüzün ilettiği gibi verimli değil, yalnızca ve yalnızca bilişsel açıdan “yorgun” olursunuz. Dolayısıyla burada da bir eleme ve sıralamaya ihtiyaç var. Tek görevlilik konusunda bilinçli bir şekilde davranmak, zihinsel sağlığı optimize etmenin yollarından bir diğeri.

Beylik bir yanı olsa da yinelemek zorunda olduğum üçüncü öneri, mümkün olduğunca dijital detoksa girmek ve bunu “periyodik” olarak yapmak. O hafta size FOMO hissettirecek bir durum olmadığında ya da işiniz başınızdan aşkın olduğunda yaptığınız detokstan değil, her akşam belirli bir saatten sonra elinize telefon almamak gibi planlı bir uzak durmadan bahsediyorum. Bu şekilde bilişsel fonksiyonlarınız bir nebze de olsa nefes alacak, duygusal sağlığınız ve melatonin dengenizi yerle bir eden mavi ışığın bozduğu uyku kaliteniz iyileşecektir.

Gelelim çöplüğümüz sosyal medyaya… Nörobilim, aşırı sosyal medya kullanımının yalnızlık hissi ve özsaygı üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini gösteriyor. Ekran sürelerini sınırlamak, sosyal uygulamalarda bilinçli bir şekilde zaman geçirmek veya olumlu bir çevrimiçi ortam oluşturmak, sosyal medya ile daha sağlıklı bir ilişki kurmamıza yardımcı olacak öneriler. Seçici olmak yine önemli… “Sessize al” butonunu kullanmaktan imtina etmemek gerekiyor.

Son olarak kullanmakta olduğumuz teknolojileri de seçmemiz gerektiğini vurgulamak gerek. Gerçekten bu kadar çok app’e ihtiyacınız var mı? Ya da bu kadar çok cihaza? Kullandığımız cihazlar, uygulamalar, gerçekten yaşam kalitemize hizmet ediyor mu? Hayatı kolaylaştıracağı iddiasıyla içeriye aldığımız teknolojiler zaman zaman boğucu bir etki yaratmaktan fazlasını yapmıyor. Bu nedenle bu sorulara da dikkatli yaklaşmak ve her yerde olduğu gibi burada da bilinçli seçim ve sadeleşme sürecini işletmek gerekiyor.

Nörobilim, beynin deneyimlere ve alışkanlıklara dayalı olarak kendini nasıl adapte edebileceğini bize anlatırken, bu süreçleri değişen yaşam koşulları içinde anlamlı sorular ve cevaplara dönüştürmek bizlere düşüyor. Teknolojiye bilinçli bir şekilde yaklaşarak, beynimizi dijital çağın tuzaklarından korumak ve hatta gelişimine katkıda bulunmak mümkün olabiliyor.

Dicle Yurdakul

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir