89 model zafer, 94 travmasına dönmesin!

89 model zafer, 94 travmasına dönmesin!

Cumhuriyetin yakın tarihindeki benzer başarı İnönü’yle 1989 seçimlerinde gelmişti. Türkiye, Özal’ın ekonomi politikaları yüzünden derin bir yoksullukla karşı karşıyaydı. İnönü’nün SHP’sinin “Sizi limon gibi sıktılar” temalı kampanyası, sosyal demokrat bir partiye İstanbul, Ankara, İzmir’le beraber 39 ilin belediyesini getirdi. Ancak SHP’nin bu başarısı uzun sürmedi. İSKİ skandalının gölgesinde, 1994’te yapılan bir sonraki yerel seçimlerde, Erdoğan, İstanbul’u almayı başardı.

 

Genel seçimlerde muhalefete oy veren ülkenin %45’i,14 Mayıs gününden beri derin bir depresyondaydı. Muhalif seçmendeki hayal kırıklıkları, yerini derin bir umutsuzluğa sürüklemişti. Bu umutsuzluk, yerel seçim öncesi öyle büyük boyutlara ulaşmıştı ki; muhalif seçmeni tekrar sandığa götürebilmek için bile kampanyalar tasarlanmaya başlanmıştı. Seçim öncesi özellikle muhalefet kanadı -tek bir istisnası YRP idi- kendi seçmeninin sandığa gitmemesi, katılımın düşmesi durumunda çoğu bölgede kazanamayacaklarını hesap ederek söylemlerini bu yönde revize etmişti. Korkulan, muhalif seçmen açısından olmadı. Muhalif seçmen, umutsuz olsa da adeta bir refleks gibi sandığa gitti. Ancak AKP’nin kazandığı, hatta kalesi olarak nitelendirilen il ve ilçelerdeki katılım oranına baktığımızda görüyoruz ki; iktidar yanlısı seçmenlerde sandığa gitmeme oranı çok daha yüksek old

Belli ki AKP’nin ustalıkla 20 yıldır konsolide etmeyi başardığı seçmenler, iktidarın kulağını çekmek istedi. Eğer bu seçim, bir genel seçim olsaydı; CHP aynı bölgelerde aynı oy oranlarını yakalayabilir miydi, bu tartışılır. Bana kalırsa kesinlikle aynı oy oranını yakalamak mümkün olmayabilirdi. Genel seçimlerdeki beka söylemi, dini göndermeler, terör suçlamaları çok daha yüksek bir perdeden karşılık buluyor. Ancak yine de hakkını teslim etmek lazım; CHP bu seçimde muazzam bir başarıya imza attı. Bu oy yükselişinin, -özellikle İstanbul ve Ankara’daki bu muazzam tablonun- yerel seçimlerde olmasının muhalefet için büyük bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Zira eğer erken seçim olmazsa -olsa da o süreye kadar muhalefetin elinde müthiş bir fırsat var- iktidar seçmeninin bugün iktisadi nedenlerle AKP’ye gösterdiği sarı kartı, sosyal ve kültürel gerekçelerle kırmızıya çevirmelerini sağlamak mümkün.

CHP, tarihindeki en büyük değişimlerinden birini yaşadı. Bu değişimi uzun zamandır Kılıçdaroğlu’nun yanında olup doğruyu yanlışı gözlemleyen Özgür Özel ile İstanbul’da tarihi bir başarıya sahip olan İmamoğlu gerçekleştirdi.

Zafer işte böyle geldi

Seçim öncesi özellikle YRP’nin (Yeniden Refah Partisi) Milli Görüş mirasına sahip çıkarak, Cumhur İttifakı’ndan yana olmayıp kendini sınama yoluna gitmesi çok tartışıldı. Muhalefet kanadı son günde bile YRP’nin adaylarını çekme ihtimalini saklı tuttu, AKP ise miting alanlarında “Zübük” göndermeleriyle YRP seçmenini stratejik olmayan bir şekilde uyarmaya çalıştı. Buna karşı, AKP’nin çöküş dönemini doğru okuyan ve Milli Görüş meşalesini merkez sağa kayan iktidardan almaya çalışan YRP; muhalefetin ulaşmakta zorlandığı mecralarda iktidarı ifşa etti. İsrail’le olan ticaretin devam ettiğini, yolsuzlukları, israfın boyutlarını İslamcı-sağ seçmene anlattı.

AKP’nin temelleri, Fazilet Partisi kurultayında Recai Kutan’a “Yenilikçiler” adıyla bayrak açan Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Abdullatif Şener tarafından atıldı. O kurultayda Kutan’a karşı aday olan Abdullah Gül başkanlığı kazanamayınca; “Yenilikçiler” istifa ederek kendi partilerini kurdu. Mottoları 3 Y idi; yoksulluk, yasaklar ve yolsuzlukla mücadele. Seçmenlerinin problemlerini özetledikleri bu motto; sıralaması değişerek aradan geçen 22 yılda adeta yol haritaları haline geldi. Yolsuzluklarla başladılar, yasakları önce yavaş yavaş sonra aleni ve fütursuzca getirdiler sonrasında da kendilerinin bile baş edemedikleri bir yoksulluk dalgasıyla milleti baş başa bıraktılar. Kendi siyasi ve iktisadi elitlerini yarattılar ve bu zümreyi kendilerine biat ettirdikleri için de onların da kulaklarını halka tıkamalarına neden oldular.

Öte yandan CHP, tarihindeki en büyük değişimlerinden birini yaşadı. Bu değişimi uzun zamandır Kılıçdaroğlu’nun yanında olup doğruyu yanlışı gözlemleyen Özgür Özel ile İstanbul’da tarihi bir başarıya sahip olan İmamoğlu gerçekleştirdi. Değişim sadece karşıtı iyi tanıyıp, doğru analiz eden, kendi yol ve yönetimini doğru kurgulayanlar tarafından gerçekleştirilir. Belli ki CHP, bu değişimi sadece görünürde değil, ilkesel olarak da gerçekleştirmekte kararlı.

CHP, %38’lik oy oranıyla 47 yıl aradan sonra ilk kez seçimleri birinci sırada bitirdi. Seçim gecesi, oyların %80-85’i açılmasına rağmen muhalif seçmen ayaktaydı ve henüz kutlamalar başlamamıştı. Çok uzun zamandır zafer kazanamayan, kazandığında da itirazlarla karşılaşmaya alışkın olan muhalifler; Türkiye’deki siyasi iklimin, psikolojilerine olan etkilerini de bir kez daha anlamış oldular. Kim bilir belki de bu çıkarım, kişisel olarak siyasete sadece izleyici olarak değil, aktif olarak daha çok katılmalarına neden olabilir. Zira CHP, bu zaferden sonra üye sayısı ile ilgili de önemli bir çalışma yapacaktır.

DEM Parti ise, her ne kadar İstanbul’da bile aday çıkarsalar da seçim çalışmalarını özellikle partilerinin iddialı oldukları il ve ilçelerde yürüttü. Kendileri de çok iyi biliyordu ki özellikle büyük şehirlerdeki politize seçmenleri, stratejik oy kullanma konusunda tecrübeliydi. DEM seçmenleri, özellikle Demirtaş’ın tavrını ve yönelimini de bildikleri için, partide Zana damarının yönlendirmelerine rağmen oylarını stratejik oy olarak kullandılar.

İşte zafer böyle geldi. Bir tarafta, kendi distopyasını kuran ve ellerindeki her imkanla seçimde boy gösteren bir iktidar partisi; bir tarafta bütün tahriklere, bütün haksız-hukuksuz eylemlere rağmen kapsayıcı, pozitif dilinden ve tavrından vazgeçmeyen, sokaktan gelen seslerle strateji kuran muhalif tavrın en güçlü partisi olan CHP.

Doğru zamanda, zamanın ruhuna uygun bir kampanya ve politikalarla yerelde büyük başarı kazanan SHP, yereldeki başarısıyla büyük şehirleri iyi yöneterek seçmeninde Türkiye’yi de en iyi onlar yönetir algısını yaratabilirdi. Ancak seçmen iradesi değil Türkiye’yi, İstanbul’u bile tekrar SHP’nin yönetmesine izin vermedi.

Başarıyı Doğru Analiz Etmek

Gücün insanları da kurumları da nasıl zehirlediğini, özellikle ideolojik yapılanmalarla kendilerini var eden hareketleri nasıl ele geçirdiğini son 22 yıldır gözlemledik. Her ne kadar sol-sosyalist yapıları bu tespitten var oluşları gereği uzak tutmak gerekse de, şunu çok iyi biliyoruz ki; CHP işleyişte kendisini merkezde tutan bir sol parti.

Bugüne kadar sistemin dışında kalmış ve iktidarın parçası olamamış CHP tabanındaki, hassasiyetin yönetim kadrolarının kampanyada ortaya koydukları stratejiyle dengelenmesi çok önemli.

Cumhuriyetin yakın tarihindeki benzer başarı İnönü’yle 1989 seçimlerinde gelmişti. Türkiye, Özal’ın acımasız ekonomi politikaları yüzünden derin bir yoksullukla karşı karşıyaydı. İnönü’nün SHP’sinin “Sizi limon gibi sıktılar” temalı kampanyası, 12 Eylül sonrası kurulan sosyal demokrat bir partiye İstanbul, Ankara, İzmir’le beraber 39 ilin belediyesini getirdi. Oy oranı ise %28,7 olmuştu. Onu en yakın rakibi olan Demirel 16 ille, Refah Partisi 5 ille takip etti. Ancak SHP’nin bu başarısı, ne yazık ki çok uzun sürmedi. İSKİ skandalının gölgesi tahmin edilenden uzun oldu. 1994’te yapılan bir sonraki yerel seçimlerde, o dönem henüz Milli Görüş gömleğini çıkarmamış olan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’u SHP’nin elinden almayı başardı.

Doğru zamanda, zamanın ruhuna uygun bir kampanya ve politikalarla yerelde büyük başarı kazanan SHP, yereldeki başarısıyla büyük şehirleri iyi yöneterek seçmeninde Türkiye’yi de en iyi onlar yönetir algısını yaratabilirdi. Ancak seçmen iradesi değil Türkiye’yi, İstanbul’u bile tekrar SHP’nin yönetmesine izin vermedi.

Başarısızlık kadar başarının, kaybeden kadar kazananın, Türkiye’nin siyasi iklimi kadar gelişmiş ve az gelişmiş ülkelerdeki siyasi yönelimin analiz edilmesi, kalıcı zaferler için mutlaktır. Memleketin tarihi, partilerin seçmenin iradesini tam olarak yansıtmayan, yansıtsa da kendini ifade etmeyen, doğru verilerle doğru sonuçları bir takım çalışmasıyla değil öngörü ve iç görülerle harmanlayan yöneticilerle dolu. Bir nesil, siyasal İslam sosuyla harmanlanmış faşizmle, kendi kültürel ve ekonomik hegemonyalarını kuran bir iktidarla büyüdü. 2024 yerel seçimlerinde, ana muhalefet partisine oy veren seçmenler sandıkların %80’inin açıldığı saatlerde bile kutlamalara başlayamadı. Yıllardır haksızlığa uğradığını düşünen, seçim kazanmayı unutan, kazandığında sevincini bile tedirginlikle yaşayan milyonlar var.

İşte bu sebeple bu başarıyı doğru analiz etmek, sadece CHP için değil; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş kodlarına dönmesini bekleyen milyonlar için de çok önemli. Memleketin ikinci yüzyılında laikliğin, demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün garantisi için ihtiyacımız olan yegâne şey; veriye dayalı analizlerle uygulanabilir politikaları sürekli hale getirebilmektir.

 

 

Ceren Kumbasar Mumay

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir