İstanbul’un politik doğruculuğu

İstanbul’un politik doğruculuğu

İstanbul’un politik doğruculuğu, şehrin karşı karşıya olduğu zorlukları aşmak ve geleceğini güvence altına almak için politik ve iletişimsel bir kapı aralıyor. Bu süreçte, seçmenlerin politik bilinç ve duyarlılıkla hareket etmeleri, kentlerinin geleceğine sahip çıkmaları büyük önem taşıyor.

Dünyanın en güzel şehirlerinden biri İstanbul. O kadar güzel ki, yıllar ne kadar eskitirse eskitsin o yine tüm güzelliğiyle ayakta kalmaya devam ediyor, edecek. Ancak şimdi, önümüzdeki seneler boyunca bu güzelliğini tehdit altında bırakan olgularla karşı karşıya.

Bu olgulardan en önemlisi şüphesiz deprem gerçeği. 6 Şubat’ın birinci yılı yaklaşırken acılar dinmiş, yaralar sarılmış değil. İstanbul için göz göre göre “Ben geliyorum” diyen bir deprem gerçeği sadece İstanbulluları hatta Türkiye’yi değil, tüm dünyayı bir daha geri dönülemeyecek biçimde etkileyecek.

Bu yüzden de şehrin ve şehirlilerin depreme karşı dayanıklılığı artırmak, yapısal ve sosyal önlemleri acilen hayata geçirmek zorundayız. Geçmişte yaşanan acı tecrübeler, gelecekte daha büyük felaketlere sebep olmaması için ders olmalı. İstanbul, bu zorlu süreci atlatmak için gerekli tüm tedbirleri zorunda. Yapıların güçlendirilmesi, acil durum planlarının gözden geçirilmesi ve halkın bilinçlendirilmesi gibi adımlar hayati önem taşıyor.

Tabii bu durum için dikkatimizi vatandaşa değil, öncelikle karar alıcılara yöneltmeliyiz. İstanbul’u bekleyen bir diğer önemli dönüm noktası da yaklaşan yerel seçimler.

Kamuoyunda tartışmalı bir figür olsa da Ekrem İmamoğlu, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en dikkat çeken belediye başkanlarından biri. Zaten nüfus, kültür, turizm ve ekonomi bakımından pek çok ülkeden dahi büyük bir şehri yönetiyor.

Özellikle bu gelişmiş yapısından dolayı İstanbul, bütün siyasilerin hedefinde. Bir tarafta, geçmiş beş sene sonunda tekrar güven oyu kazanmaya çalışan mevcut bir belediye başkanı, diğer tarafta 20 seneyi aşkın bir süredir yönettiği şehirden beş yıl boyunca uzak kalmış koca bir iktidar bloku var. Evet, Ekrem İmamoğlu’nu tekil bir siyasetçi, karşısında pozisyon alacak siyasetçiyi ise bir blok olarak görüyorum.

İstanbullular, adayların vaatleri ve projelerini titizlikle değerlendirmeli. Çünkü her bir vaadin, her bir projenin, İstanbul’un geleceğine doğrudan etkisi olacak. Deprem güvenliği, nüfus yönetimi ve imar politikaları, seçmenin kararını belirleyen en önemli unsurlar arasında yer alıyor.

Aradaki tek rekabetin halka hizmet götürme rekabeti olduğuna inanmak istiyor, ama zorlanıyorum.

Çünkü İstanbul, büyük bir güç, büyük bir nüfus demek. İstanbul Türkiye demek.

Dolayısıyla Ekrem İmamoğlu’nun işi siyaseten çok zor.

Bu süreç boyunca, İstanbul’u bekleyen bu dönüm noktaları bakımından, bazı politik gerçeklikler üzerine uzlaşılması gerektiğini düşünüyorum.

Özellikle Amerikan siyasetinden aşina olduğumuz, kısa süre içinde bir trend halinde bölgesel ardından da küresel siyasete yayılan bir olgu, politik doğruculuk, bu anlamda İstanbul siyaseti için gözden geçirilmeli.

Politik doğruculuğu yalnızca bir kamuoyu geri bildirimi olarak kabul etmek zorunda değiliz. Özellikle medya gücü, bize bu kavramın siyasal iletişimle ne kadar angaje olabileceğinin sinyallerini verdi. Dolayısıyla İstanbul siyasetine ilişkin politik doğrucu bir siyasal iletişim dizayn edilebilmesi için vatandaşın ve seçmenin tetikte olması gerekiyor.

Politik doğrucu olunması gereken ilk nokta öncelikli olarak deprem. Kampanya stratejisine, vaatlerine ve seçildikten sonra icraatlarına depremi en önemli odak noktası olarak yerleştirmeyen siyasetçinin, çerçeve dışında kabul edilmesi ve bu nedenle eleştirilmesi gerekir.

Bir diğer önemli nokta ise nüfus. İstanbul çok ama çok kalabalık bir şehir ve nüfus yoğunluğu günlük hayatı yalnızca etkilemekle kalmıyor, aksatıyor da. Bu nedenle siyasetçilerin vaatlerinin bol keseden, örneğin bolca ücretsizlik üzerine olmaması gerekiyor. Hayat pahalılığı bu konuda bir paradoks yaratacaktır şüphesiz, ancak hayat pahalı ama İstanbul daha pahalı.

Politik doğrucu olunması gereken son kilit nokta ise imar. İmar da nüfus yoğunluğuyla çelişen bir önerme. Nitekim nüfus yoğunluğuna dair akla gelen ilk çözüm çoğu zaman daha fazla yerleşim yeri üretmek oluyor. Ancak bu durum, geçtiğimiz yirmiyi aşkın senede İstanbul’un bugünkü hâline gelmesine ciddi anlamda yol açtı. Dolayısıyla artık imar, politik doğru olmayan bir kavram olarak kabul edilmeli ve başta deprem olmak üzere kent kültürü ve turizm gibi anahtar kelimelerin gerisinde kabul edilmeli.

Artık imar, politik doğru olmayan bir kavram olarak kabul edilmeli ve başta deprem olmak üzere kent kültürü ve turizm gibi anahtar kelimelerin gerisinde kabul edilmeli. İmamoğlu’nun rakibi Kurum’un bu konudaki sicili son derece kabarık.

İmamoğlu’nun rakibi Kurum’un bu konudaki sicili son derece kabarık. Ancak Kurum, kampanyasının startını deprem anahtar kelimesiyle verdi. Bu adımlar önemli ve kamuoyu takdirini İstanbul’un politik doğruculuğu ekseninde vermeli. İşte meselenin siyasal iletişim ve seçmen davranışıyla en angaje hâle geldiği nokta burası.

Bu kabul, İstanbul’un politik geleceğine yönelik bir dönüm noktası olabilir. Önümüzdeki dönemde, şehrin ve şehirlilerin geleceği, politik kararlar ve siyasal önceliklerle doğrudan şekillenecek. Bu nedenle, İstanbul halkının, politik doğruculuğu yalnızca bir retorik aracı olarak değil, aynı zamanda kendi geleceğini şekillendirme gücü olarak görmesi ve kullanması gerekiyor.

Seçim sürecinde İstanbullular, adayların vaatleri ve projelerini titizlikle değerlendirmeli. Çünkü her bir vaadin, her bir projenin, İstanbul’un geleceğine doğrudan etkisi olacak. Deprem güvenliği, nüfus yönetimi ve imar politikaları, seçmenin kararını belirleyen en önemli unsurlar arasında yer alıyor. İstanbullular, bu konularda sadece vaat değil, somut adımlar ve gerçekçi çözümler beklemeli.

Sonuç olarak, İstanbul’un politik doğruculuğu, şehrin karşı karşıya olduğu zorlukları aşmak ve geleceğini güvence altına almak için politik ve iletişimsel bir kapı aralıyor. Bu süreçte, seçmenlerin politik bilinç ve duyarlılıkla hareket etmeleri, kentlerinin geleceğine sahip çıkmaları büyük önem taşıyor. İstanbul’un, bu politik dönemeçten güçlenerek çıkması için seçmenin bu güne kadar olmadığı şekilde müteyakkız olması şart.

 

Çağın Tan Eroğlu
Latest posts by Çağın Tan Eroğlu (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir