Kurultay siyaseti

Kurultay siyaseti

14-28 Mayıs sürecinden sonraki en büyük kırılmaya hazırlanıyor muhalefet. Birkaç gün sonra yapılacak CHP Kurultayı Türkiyenin siyasi hayatını ciddi bir şekilde etkileyecek.

14-28 Mayıs sürecinden sonraki en büyük kırılmaya hazırlanıyor muhalefet. Birkaç gün sonra yapılacak CHP Kurultayı Türkiye’nin siyasi hayatını ciddi bir şekilde etkileyecek. Hafta sonu karşılaşacağımız şeyden bağımsız olarak tabii herkeste bir burukluk var. Çünkü asıl maçı kaybetti muhalefet bloğu. İktidar yine AKP’nin öncülüğündeki toplumsal güçlerde kaldı. Sonrasında yaşanan şeyler ise oldukça düşündürücü ve acı verici. Bozgun havası siyasi iklimi zehirledi. Kendi içinde parçalandı muhalefet. Artık bir daha aynı koşullarda bir araya gelmesi neredeyse imkânsız. Geldiğimiz yer bakımından karşımızda oldukça dağınık bir tablo var. Öte yandan kurultay, dibi gören muhalefette bir toparlanmaya yol açabilir. Tabii alternatif bir patika da mümkün. Taraflar yenişemezse daha büyük çatışmalar ve kırılmalar ihtimal dahilinde.

Kurultaya doğru birkaç hususun altının çizelim: Öncelikle Kılıçdaroğlu’na yönelik muhalefet ivme kazanarak belli bir olgunluğa ulaştı. Kılıçdaroğlu, eğer kalırsa, parti içi muhalefeti nasıl kontrol edeceğine karar vermeli. Önder Sav’la başlayan tasfiye süreci Özgür Özel’le mi devam edecek? Yoksa Kasım başı yaşanacak şey, aslında yerel seçim sonrasına bırakılan daha büyük bir mücadelenin ön çarpışması mı? Hep beraber göreceğiz. Bu noktada İmamoğlu için bir hatırlatma yapılabilir. Beklenen, Ekrem İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkmasıydı. Ama bu yolu tercih etmedi kendisi. Başta Kılıçdaroğlu olmak üzere epey sayıda CHP eliti için ise İmamoğlu, parti liderliğini alacak nitelikte biri değil. İmamoğlu’nun parti içindeki etkinlik alanıyla ona karşı çıkanlar arasındaki mücadele çok keskin. Bu karşıtlık daha çok kurultay kaldırır.

Bir diğer mesele, CHP kurultayı sonucunun diğer muhalefet partilerine ve yerel seçimlere etkisinde kristalize oluyor. Başına kim geçerse geçsin CHP liderliğinin önünde iki yol var: Ya agresif bir büyüme stratejisi benimseyip diğer Millet İttifakı partilerinin oy tabanlarını eritmeye çalışacak ya da kurultay sonucunda parti belli bir politik kararlılığa ulaşacağından ittifak siyaseti yeniden gündeme getirilecek. Her iki seçenek de kolay değil. Çünkü yeni yollar için yeni bir politik enerji lazım. Ama CHP’de çok fazla sorun, kırılmış ve küsmüş kişi ve kapanmamış hesap var.

Son olarak değişimci kanadın gücü ve geleceğine dair bir şeyler söylemek gerekli. Özel çevresinde kümelenmiş parti içi muhalefetin yüzleşmesi gereken iki mesele var: Öncelikle, meclis grubundan gelen bir Ankara siyasetçisi Özgür Özel. Kendisinin de dahil olduğu bu merkez siyasete karşı başta İmamoğlu olmak üzere belediye başkanlarının ciddi bir gücü var. Özellikle delegelerin durumu itibariyle aslında, “Gerçekte partiyi genel başkan mı idare ediyor, yoksa belediye başkanları mı?” sorusuna tam olarak yanıt vermek imkânsız. Belediye başkanlarının delegeler üzerindeki gücü vesayet ilişkisine yol açıyor. Özel, partide gerçekten de değişim istiyorsa, her biri birer lorda dönüşmüş belediye başkanlarının gücünü kırmak zorunda. Ama o belediye başkanlarından en güçlüsünün, yani İmamoğlu’nun desteğiyle parti içi muhalefete liderlik ettiği için böyle bir adım atması şimdilik oldukça zor.

Son olarak demokratikleşmeye değinilebilir. Değişimciler daha katılımcı bir siyaset vaat ediyor. Tabii partinin demokratikleşmesi kâğıt üstünde olumlu bir şey. Ama seçimlerden önce radikal bir demokratikleşme pratiği, oligarşik delege düzenini rahatsız edebilir. Daha açık bir dille ifade edersek, burada bir zamanlama hatası var gibi. Çünkü seçim başarısı için parti içi demokrasi zorunlu bir koşul değil. Hatta daha fazla demokrasi diye yola çıktığınız bir siyasette bölünme ve çatışmaları hızlandırıp seçim başarısının mümkün kılan asabiyeden daha da uzaklaşabilirsiniz.

Armağan Öztürk
Latest posts by Armağan Öztürk (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir