İstikamet Kapıkule mi?

İstikamet Kapıkule mi?

Türkiye için bu göç dengesinin bir avantaja dönüştürülmesi, iç politika ve ekonomik reformlarla mümkün. Genç nüfus için iş ve eğitim fırsatlarının artırılması, Türkiye’nin bu değerli kaynağını ülkede tutma konusunda kritik bir rol oynayacak. Özgür bir iklim yaratılması ve gençlerinin önünün açılmasıyla göç tersine çevirebilir. Yoksa Kapıkule istikameti hep gençlerin önünde hedef olacak.

Bilgisayarımın başına oturduğumda, Türkiye’de yaşanan enflasyon türleri ile izlenen ekonomik politika ilişkisini yazmayı düşünüyordum. Ancak aklıma sürekli “Gençler geleceklerini neden yurtdışında arıyor?” sorusu takıldı. 9 Kasım’da Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği, cumhuriyetimizin 100. yılı dolayısıyla “Yerel Seçimler Öncesi Ekonomik ve Mali Gelişmeler” başlıklı bir panel düzenledi. Çok değerli konuşmacıların olduğu panel neredeyse 5 saat sürdü. Konuşmacılardan Liberal Demokrat Parti’nin eski genel başkanı Cem Toker’e, gençlere “İpsala ve Kapıkule’yi” hedef gösterdiği X gönderisi soruldu. İşte o andan beri bu konu kafamın içinde dönüp duruyor.

Son yıllarda Türkiye’nin demografik yapısında dikkat çeken önemli bir değişiklik gözlüyoruz. Ülke, bir taraftan özellikle Suriye’den gelen göçmenlere kucak açarken, bir diğer taraftan da genç ve eğitimli nüfusun yurtdışına doğru akışına şahit oluyor. Bu durum, Türkiye’nin sosyoekonomik ve kültürel dinamiklerinde önemli etkiler yaratmakta…

Öncelikle, Suriye’den gelen göçmenlerle başlayalım: Türkiye’nin uluslararası topluma açık bir kapı olduğunu görüyoruz. Suriye’deki iç savaşın etkisiyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan milyonlarca insan, Türkiye’ye sığındı. Türkiye, bu insanlara insani yardım sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda onlara geçici barınma olanağı sundu. Fakat, bugün tam olarak sayısını bilemediğimiz bu göçün fazlalığı ve yoğunluğu birçok soruna gebe.

Göçmenlerin önemli bir bölümü ülkelerine dönmek istemiyor. Bu da burada kalıcı olduklarını gösteriyor. 8-10 milyon arasında olduğu tahmin edilen sığınmacıları topluma entegre etmek ve iş yaratmak gerekli. Bu durum zaten işsizliğin yaygın olduğu ülkemizde, çok zamanda kendi vatandaşlarımız için olumsuzluklar yaratıyor. Üstelik, zor durumda olan sığınmacıları birçok işyeri kayıt dışı çalıştırıyor.

Ancak, bu süreçle eş zamanlı olarak Türkiye, kendi vatandaşlarının da yurtdışına göç etmekte olduğunu görüyor. Özellikle genç ve eğitimli kesimin yurtdışında iş arayışında olması, Türkiye’nin gelecekteki potansiyelini açısından düşündürücü… Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı uluslararası göç istatistiklerine göre, son 5 yılda Türkiye’den yurt dışına göç edenlerin sayısı şöyle:

  • 2018: 323 bin 918 kişi
  • 2019: 330 bin 289 kişi
  • 2020: 420 bin 463 kişi
  • 2021: 287 bin 651 kişi
  • 2022: 139 bin 531 kişi

Bu verilere göre, 2020 yılında Türkiye’den göç edenlerin sayısı en yüksek seviyeye ulaşmış, ancak 2021 ve 2022 yıllarında koronavirüs pandemisinin etkisiyle azalmış. Son 5 yılda Türkiye’den göç edenlerin toplam sayısı ise 1 milyon 501 bin 852 kişi. TÜİK verilerine göre ülkemizden göç edenlerin yüzde 60,9’u 15-39 yaş aralığında. Türkiye’den göç edenlerin meslekleri hakkında elimizde net bir veri yok. Ancak göç edenler arasında “beyin göçü” olarak adlandırılan, yüksek eğitimli ve nitelikli kişilerin oranı giderek artmakta. Özellikle tıp, bilişim, mühendislik, akademik ve sanatsal alanlarda çalışan kişilerin yurt dışında daha iyi fırsatlar aradığını görüyoruz.

Sonuç olarak, demografik yapımız olumsuz olarak değişirken, kendi genç ve eğitimli nüfusumuzu kaybediyoruz. Türkiye için bu göç dengesinin bir avantaja dönüştürülmesi, iç politika ve ekonomik reformlarla mümkün.

Peki, bu genç nüfusun yurtdışına göçüne ne ya da neler sebep oluyor?

Birinci olarak, ekonomik faktörler gençlerin yurtdışına yönelmesinde önemli bir rol oynuyor. Ülkemizde geniş tanımlı işsizliğe göre çalışma yaşındaki yüz kişiden 22’si işsiz. Genç işsizliği de bu oranlarda. Yüksek işsizlik oranları, özellikle gençler arasında umutsuzluğa yol açıyor ve yurtdışında daha iyi kariyer fırsatları arayışını tetikliyor. Aynı zamanda, eğitimli gençlerin yurtdışında daha iyi eğitim olanaklarına erişme isteği, onları başka ülkelere çeken bir neden. Daha iyi şartlarda yaşamak isteyen gençlerimiz için ülkemizde refah artışı yaşanmaması da bir neden.

Türkiye’nin kişi başına gelirde son 5 yılda dünyadaki sıralaması şöyle:

  • 2018: 75. sırada, 9.632 dolar
  • 2019: 74. sırada, 9.127 dolar
  • 2020: 75. sırada, 8.599 dolar
  • 2021: 77. sırada, 8.283 dolar
  • 2022: 78. sırada, 8.610 dolar

Bu verilere göre, Türkiye’nin kişi başına geliri son 5 yılda sürekli azalmış. Ayrıca, Türkiye’nin dünyadaki sıralaması da gerilemiş. Türkiye, 2022 yılında kişi başına gelirde 2001 yılındaki seviyesine maalesef geri dönmüş.

İkinci olarak, siyasi ve sosyal istikrarsızlık da gençlerin göç kararını etkileyen faktörlerden biri. Toplumsal huzursuzluk, ifade özgürlüğünün kısıtlanması gibi unsurlar, gençlerin daha demokratik ve özgür bir ortam arayışına yönlendiriyor. Ben, demokrasi ve özgürlük alanında yaşanan olumsuzlukların gençlerin kararlarında önemli olduğunu düşünüyorum. Bu durum, Türkiye’nin kendi genç ve dinamik nüfusunu kaybetme riskini barındırmakta…

Sonuç olarak, demografik yapımız olumsuz olarak değişirken, kendi genç ve eğitimli nüfusumuzu kaybediyoruz. Türkiye için bu göç dengesinin bir avantaja dönüştürülmesi, iç politika ve ekonomik reformlarla mümkün. Genç nüfus için iş ve eğitim fırsatlarının artırılması, Türkiye’nin bu değerli kaynağını ülkede tutma konusunda kritik bir rol oynayacak. Özgür bir iklim yaratılması ve gençlerinin önünün açılmasıyla göç tersine çevirebilir. Yoksa Kapıkule istikameti hep gençlerin önünde hedef olacak.

Turgay Bozoğlu
Latest posts by Turgay Bozoğlu (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir