Türkiye’deki İranlı “fenomenler” ve kara para aktiviteleri

Türkiye’deki İranlı “fenomenler” ve kara para aktiviteleri

Türkiye’deki “İranlı fenomenlerin” de yaşam tarzları ve yansıttıkları olgu, “yerli fenomenlerle” birebir aynı çünkü bu yöntem zaten insanları çekmek ve etkilemek için kullanılıyor. Lüks arabalar, uçaklar, helikopterler, balya balya paralar, ultra lüks evlerde yapılan partiler ve tertiplenen eğlenceler, ünlü isimlerle paylaşılan fotoğraflarla hedefleri, Türkiye’de yaşayan İranlılar veya Türkiye’ye gelmek isteyen İranlılarda güven oluşturmak.

Son dönemlerde kendilerine “fenomen” diyen, herhangi bir vasıfları ve nitelikli bir eğitimleri olmamasına rağmen sosyal medyada milyonlarca takipçileri olan, sosyal medya üzerinden elde ettikleri popülerliği yine bu mecralardan yaptıkları reklamlarla paraya çeviren pek çok ne idüğü belirsiz olan kişiler hayatımızı resmen işgal etmiş durumdalar. Ultra lüks yaşamları, son model pahalı arabaları, şirketleri, villaları, uçakları, helikopterleri, balya balya paraları ile ortaya serdikleri görgüsüz yaşam biçimleri toplumda ciddi bir tepki oluşturmuş durumda.

Haliyle de bu paranın kaynağının ne olduğu en önemli soru. Bazı kıymeti kendinden menkul bu “fenomenler”in hayatlarına baktığımızda daha 4-5 yıl öncesine kadar normal ve standart hayatlar yaşadıklarını, normal işlerde çalıştıklarını görüyoruz. Peki, nasıl oluyor da sadece birkaç yıl içinde bu tipler astronomik servetlere ve konumlara ulaşıp hem hayatlarını hem de estetiklerle görünümlerini değiştiriyorlar? Ticari zekâ ve çalışma azmi sadece bu tiplerde mi var? Elbette ki hepimiz “çok malın haramsız olmayacağı” gerçeğini ve bu kadar servetin böylesi kısa zamanda yasal yollarla elde edilemeyeceğini gayet iyi biliyoruz. Zaten devlet kurumları tarafından bu tiplere yapılan operasyonların ardından ortaya çıkan bilgilerde paranın kaynağının yasal olmadığı anlaşılıyor.

Şunu söylemek gerek; böylesi bir “fenomen” akınıyla kara para elde etmenin sebeplerinin başında son 21 yılda siyasi iktidarın yarattığı suç iklim geliyor. Bu tiplerin bir yandan kara para kazanıp öbür yandan hacca umreye gitmeleri, bir taraftan eğlencenin ve içkinin dibine vururken öte taraftan muhafazakâr roller kesip siyasi iktidarın üst düzey isimleriyle fotoğraf çektirmeleri, paçaları sıkıştığında da “devletime feda olsun”, “Allah bizim yanımızda” minvalinde “Allah”, “kitap”, “din”, “vatan”, “bayrak” kalkanını kullanmaları boşuna değil.

Şu an kamuoyu sadece “yerli fenomenlerin” yaşantısına ve yaptıklarına odaklanmış olsa da. Türkiye’de çok ciddi bir “ithal fenomen” akını ve yaptıkları kara para işleri var. Öte taraftan; yine son 21 yılda siyasi iktidarın yarattığı suç iklimiyle birlikte Türkiye, İranlı çetelerin ve suç örgütlerinin cirit attığı bir alan haline geldi. Şunu söylemek gerek: Türkiye’de yasal olarak çalışan, düzgün işler yapan, vergisini ödeyen pek çok İranlı var ve onları tenzih etmem şart. Burada üstünde durduğum olgu sosyal medya ve internet mecralarında milyonlarca takipçisi olan ve Türkiye’de pek çok suç ilişkisiyle kara paralar kazanan “İranlı fenomenler”dir.

Söz konusu “İranlı fenomenlerin” de yaşam tarzları ve yansıttıkları olgu, “yerli fenomenlerle” birebir aynı çünkü bu yöntem zaten insanları çekmek ve etkilemek için kullanılıyor. Lüks arabalar, uçaklar, helikopterler, balya balya paralar, ultra lüks evlerde yapılan partiler ve tertiplenen eğlenceler, ünlü isimlerle paylaşılan fotoğraflarla hedefleri, Türkiye’de yaşayan İranlılar veya Türkiye’ye gelmek isteyen İranlılarda güven oluşturmak.

Suçun ve kara para aklamanın ana ayağını bahis, iddia ve kumar siteleri oluşturuyorlar. Yüksek takipçili “İranlı fenomenlerin” neredeyse hepsinin ya kendilerine ait bahis, iddia ve kumar siteleri var ya da başka yapıların sitelerinin reklamlarını yapıyorlar. Bu sitelerin İran ve Türkiye dâhil olmak üzere pek çok ülkede ayakları var.

Burada “İranlı fenomenleri” üçe ayırmak gerekiyor: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kazanmış olanlar, sadece oturma iznine sahip olanlar ve çalışma iznine sahip olanlar. Bu fenomenlerin birbirlerinden farklı çalışma alanları var ve bu alanlara göre de paylaşımlar yapıyorlar. Emlak, yatırım danışmanlığı, eğitim danışmanlığı, hukuki danışmanlık, ikamet izni almak, çalışma izni almak gibi pek çok alandan söz etmek mümkün.

Türkiye devletinin 400 bin dolarlık taşınmaz alanlara vatandaşlık vermesiyle birlikte her ay binlerce İranlı Türkiye’de taşınmaz alıyor. Bazıları vatandaşlık almak için bazıları da oturma izni almak için bu yola başvuruyor. Doğal olarak son yıllarda Türkiye’nin emlak piyasası içerisinde çok ciddi bir “İranlı emlakçı” etkisi var ve “kendi ülkelerinin vatandaşlarının oluşturduğu” bu pastadan sadece yerel Türk emlakçıların faydalanmasını istemiyorlar. Böylelikle “İranlı fenomenler” devreye giriyorlar ve hesapları üzerinden Türkiye pasaportu ve kimlik kartı görseliyle hazırlanmış videolar ve çeşitli iletilerle birlikte hedef kitlelerine “Tüm İranlılara Türkiye kimliği ve pasaportu alıyoruz!” kampanyaları yürütülmeye başlanıyor. Karşılarında “Holding” veya “Group” ibareli şirketlerle büyük rezidanslarda “kurumsal” bir ofis ve “güzel İranlı kadınlardan oluşan” kalabalık bir personel olduğunu düşünen, özellikle de Türkçe bilmeyen İranlılar için Türkiye’de “İranlı emlakçılarla” çalışmak elbette daha cazip ve kolay geliyor.

Oysaki çoğu zaman ortada ne bir şirket ne de bir ofis bulunuyor. Söz konusu “İranlı fenomenler”, büyük projelerin satış ofisleriyle satacakları her konut için yüzde üzerinden anlaşıyorlar; konut almak isteyen İranlılar Türkiye’ye davet ediliyor, havalimanında VIP araçlarla karşılanıp bir tercüman eşliğinde doğrudan konut satılmak istenen projelerin yerleşkesine götürülüyor, orada dolaştırılıp konut almaya ikna edildikten sonra lüks bir restorana götürülüp ağırlanıyor ve ardından otellerine bırakılıyor. Yani İranlı “müşteri” ne ofis görüyor ne de şirket!

Türkiye’de emlakçılık yapılabilmesi için Esnaf ve Sanatkârlar Odası’na kayıt olunması, gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olunması, meslek odası ve vergi kayıtlarındaki iştigal konuları arasında taşınmaz ticareti ile ilgili alanlarında faaliyette bulunulması, seviye 5 belgesi ve Emlakçılık Yetki Belgesi’ne sahip olunması gerekiyor. “İranlı fenomenler” üzerinden yürüyen bu organize grup genellikle bu şartlara sahip değiller. Yani verdikleri hizmetlere yönelik ne yetkileri var ne de Türkiye Cumhuriyeti devletine vergi ödüyorlar. Bazılarının resmî çalışma izni bile yok. Bazı bilinçli müşterileri itiraz ettiklerinde ise devreye daha önceden anlaştıkları “yerel emlak şirketleri” giriyor; komisyon ödemesi yapılarak sorun çözülüyor ve her nevi yetki belgesi, naylon veya ticaretin gerçek rakamlarına uymayan fatura temin ediliyor.

Ödemeler ve para alışverişleri elden veya şahsi banka hesapları üzerinden yapılıyor. Çoğunlukla da devreye daha önceden anlaşma yapılmış olan Türkiye’deki İranlı dövizciler giriyor ve her miktarda her nevi para transferi gayrı resmî yollardan kolayca gerçekleşiyor. Yine ortada devlete ödenen herhangi bir vergi yok yani.  Oturma izni ve vatandaşlık süreçlerinde de yine anlaşmalı oldukları avukatlar devreye girerek yasal mevzuata dair destek veriyorlar. Eğer müşteriler yazılı bir anlaşma talep ederlerse de “kendi aralarında” düzenlenen ve imzalanan hiçbir bağlayıcılığı olmayan metinler hazırlanıyor. Bazı İranlılar çeşitli ülkelerdeki kara paralarını Türkiye’de taşınmaz alarak aklamak istiyorlar. İşte yine burada “İranlı fenomenler” ve yerel işbirlikçilerle kurdukları yapı devreye giriyor.

En yaygın kara para aklama yöntemi ise İran seyyar pos cihazları üzerinden gerçekleştiriliyor. Bu seyyar pos makineleri kolayca İran’dan çıkarılıp Türkiye’ye sokuluyor ve üzerlerine bir İran sim kartı takılarak Türkiye’deki bankacılık sistemine ulaşım sağlanabiliyor.

Türkiye’de en az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarında mevduatı üç yıl tutma şartıyla Türkiye’deki bankalara yatırdığı BDDK tarafından tespit edilen yabancılar vatandaşlık alabiliyorlar. Bu konuda da yine “İranlı fenomenler” ve kurdukları yapı “Yatırım Danışmanlığı” adı altında İranlılara “danışmanlık” yapıyorlar. Yine ortada ne ofis ne de resmî danışmanlık şirketi var! Yani devlete ödenen hiçbir vergi yok.

Bir diğer yasadışı yol da Türkiye’deki üniversitelerdeki farklı bölümlerden yabancı öğrenci kabulü alarak İranlılara “öğrenci oturma izni” almaktır. “İranlı fenomenler” kendi milyonluk sosyal medya hesaplarından yaptıkları reklamlarla Türkiye’nin farklı devlet ve vakıf üniversitelerinden İranlılara kabul alabileceklerini söylüyorlar. Her üniversitenin ve her bölümünün birbirinden farklı fiyatları var ve kabul alabilme işini de üniversitelerdeki çürük akademisyenler ve memurlar üzerinden komisyonlar ödeyerek gerçekleştiriyorlar. Böylelikle; normal yollardan Türkiye’de ikamet izni alması mümkün olmayan İranlılar kolayca “öğrenci” olarak oturma izni alabiliyorlar.

Suçun ve kara para aklamanın ana ayağını bahis, iddia ve kumar siteleri oluşturuyorlar. Yüksek takipçili “İranlı fenomenlerin” neredeyse hepsinin ya kendilerine ait bahis, iddia ve kumar siteleri var ya da başka yapıların sitelerinin reklamlarını yapıyorlar. Bu sitelerin İran ve Türkiye dâhil olmak üzere pek çok ülkede ayakları var. İran’ın içindeki “oyuncuların” kaybettikleri paralar “masrafalar” çıkarıldıktan sonra dolara veya kripto paraya çevrilip yasadışı dövizciler tarafından bu fenomenlerin Türkiye’de bulunan hesaplarına aktarılıyor. Bir kısmı da kripto paraya çevrilip aktarılıyor.

En yaygın kara para aklama yöntemi ise İran seyyar pos cihazları üzerinden gerçekleştiriliyor. Bu seyyar pos makineleri kolayca İran’dan çıkarılıp Türkiye’ye sokuluyor ve üzerlerine bir İran sim kartı takılarak Türkiye’deki bankacılık sistemine ulaşım sağlanabiliyor. Bu süreçte de yine Türkiye’deki İranlı dövizciler devreye giriyorlar ve Türkiye bankalarında sahip oldukları hesaplar üzerinden kara para aklama ve paraların fenomenlerin Türkiye’deki banka hesaplarına yatırılma sürecini kolaylaştırıyorlar. İşin bir başka ayağını da para karşılığı banka hesaplarını bahis, iddia ve kumar sitelerine “kiralayan” ve Türkiye’de yaşayan “İranlı” şahıslar oluşturuyorlar. Bu hesaplar arasındaki anlık transferlerle kara para anında farklı hesaplara yatırılıyor ve paranın izini sürmek zorlaşıyor.

Bu süreçlerin teknik olarak nasıl yürütüldüğünü anlatmak başlı başına başka bir yazının konusu olacak. Bu yazıda sadece genel hatlarıyla kendilerine “fenomen” diyenlerin yaptıkları bazı işlere değindim. Devamı gelecek elbette. Sonuç olarak şunun altını çizmek gerekiyor; Türkiye’de sadece “yerel fenomenler” üzerinden değil, “İranlı fenomenler” üzerinden de ciddi bir suç kazancı ve kara para aklama süreci yürüyor. Tüm kamuoyunun bu yasadışı süreçlere odaklanması gerekiyor.

Savash Porgham

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir