İran ve Amerika sıcak savaşa girer mi?

İran ve Amerika sıcak savaşa girer mi?

Tüm misilleme, vekalet savaşları ve çatışmalara rağmen bu aşamada şunu net olarak söylemek gerekiyor; şu an ne İran ne de ABD yönetimi taraflar arasında direkt bir sıcak savaşın çıkmasından yana değiller.

Ortadoğu her zaman pek çok krizin yaşandığı bir coğrafya oldu ancak 7 Ekim 2023’den bu yana devam eden Filistin-İsrail savaşının dalga dalga yansımalarıyla birlikte karşımızda çok boyutlu, küresel ve bölgesel pek çok aktörün dâhil olduğu, sürekli yeni cephelere sıçrayan endişe verici ve ön görülemeyen bir sıcak çatışma süreci var.

Son sıcak gelişme şüphesiz Amerika’nın Cuma gecesi Suriye ve Irak’ta İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü’ne ve bölgede İran’a bağlı paramiliter yapılara yaptığı hava saldırılarıydı. ABD, Ürdün’deki üssüne yönelik saldırıdan yaklaşık bir hafta sonra, Irak ve Suriye’deki en az 85 hedefe yönelik B-1 bombardıman uçaklarıyla geniş saldırılar düzenledi. ABD; istihbarat merkezleri, askeri üsler, mühimmat hangarları, İHA-SİHA hangarlarının da bulunduğu yedi bölgeyi bombaladı.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) saldırılarda 125’den fazla güdümlü bomba atıldığını duyurdu. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, saldırılar sonrası yaptığı açıklamada, ABD’nin bölgedeki çatışma ortamının yayılmasını engellemek için çalışmaya devam edeceğini ancak ülkenin kendisini ve vatandaşlarını korumak için tüm önlemleri de alacağını söyledi.

Geçen Pazar günü Ürdün’de Suriye sınırına çok yakın olan, 400 kadar ABD askerinin bulunduğu ve bölgedeki kilit üslerden olan Kule 22 isimli Amerikan üssüne yapılan insansız hava aracı saldırısında 3 ABD askeri öldürülmüştü. Saldırıda 41 Amerikan askeri de yaralandı. ABD bu saldırıdan İran destekli bir milis grup olan İslami Direnişi sorumlu tuttu. Irak’ta konuşlu İslami Direniş adlı bu grup İran Devrim Muhafızları Kudüs gücü tarafından silahlandırılıp, finanse edilip, lojistik destek sağlanıyor. Irak İslami Direnişi ise ABD’nin İsrail’e desteğine misilleme olarak Amerikan üslerinin hedef alındığını duyurdu. Bölgede İran’a bağlı çeşitli milis güçler sürekli olarak ABD üslerine ve unsurlarına yönelik saldırılar düzenliyorlar.

Tahran yönetimi ise Ürdün’deki saldırıdan sorumluluğu olduğu iddiasını reddetti. İran Dışişleri Bakanı Amir Abdullahian, “Bölgedeki Direniş Ekseni grupları İran’dan emir almazlar ve kendi hür iradeleriyle hareket ederler” diyerek saldırının sorumluluğundan kaçınmak istedi. Ancak; Ortadoğu’da yürüyen vekâlet savaşlarının seyri ve içinde bulunulan durum değerlendirildiğinde, İran’a bağlı hiçbir örgüt ve grubun Tahran’ın müsaadesi olmadan herhangi bir ABD üssüne saldırı yapamayacağı çok açık.

Şu an Ortadoğu’da tam bir “Vekâlet Savaşı” ve “Misilleme Savaşı” yürütülüyor. Taraflar kendi ordularıyla diğer tarafların ordularını direkt olarak hedef almak yerine bölgede birbirlerine bağlı milis güçleri ve çeşitli unsurları “kontrollü olarak” vurmayı tercih ediyorlar. Çünkü aslında hiçbir taraf Ortadoğu’da topyekûn bir sıcak savaşın çıkmasını tercih etmiyorlar.

VEKÂLET VE MİSİLLEME SAVAŞI

Şu an Ortadoğu’da tam bir “Vekâlet Savaşı” ve “Misilleme Savaşı” yürütülüyor. Taraflar kendi ordularıyla diğer tarafların ordularını direkt olarak hedef almak yerine bölgede birbirlerine bağlı milis güçleri ve çeşitli unsurları “kontrollü olarak” vurmayı tercih ediyorlar. Çünkü aslında hiçbir taraf Ortadoğu’da topyekûn bir sıcak savaşın çıkmasını tercih etmiyorlar. Bundan dolayı da açıklanması en kolay ve riski en az yerleri ve unsurları vurmayı seçiyorlar.

ABD, Ürdün’deki üssüne yönelik saldırıya cevap vermek için bir hafta bekledi. Gelen bilgiler bu süre içerisinde bölgedeki unsurların alanları terk ettiği ve boşalttığı yönünde. Böylelikle; İran’a hedef alınacak yerlerdeki askeri/istihbarat personelini geri çekme olanağı tanımış oldu ve iki ülke arasında direkt bir çatışma riski en aza indirgenmeye çalışıldı.

ABD içinde ise bu tarz bir misilleme nedeniyle Cumhuriyetçi Partili siyasetçiler ABD Başkanı Biden’ı eleştiriyorlar. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Cumhuriyetçi Mike Johnson, bu misillemenin, “aşırı sinyal” verilerek yapıldığını savundu ve ülkesinin uğradığı saldırılar karşısında caydırıcı olmayacağını kaydetti. Arkansas Senatörü Tom Cotton, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Biden’ın verdiği yanıtın, “sadece Ayetullahları daha da cesaretlendirdiğini” iddia etti. Senatör Markwayne Mullin de paylaşımında, “Caydırıcılık yarım yamalak atılmış adımlarla sağlanmaz. Caydırıcılık yılanın kafasını koparmaktır.” mesajını verdi. İran yönetiminin bölgede uzun kolları olan bir ahtapotun başı olduğu savı hâkim.

Tüm misilleme, vekalet savaşları ve çatışmalara rağmen bu aşamada şunu net olarak söylemek gerekiyor; şu an ne İran ne de ABD yönetimi taraflar arasında direkt bir sıcak savaşın çıkmasından yana değiller. Çünkü böylesi bir topyekûn sıcak savaşın ekonomik, siyasi ve askeri sonuçlarını ön görebilmek tüm taraflar için imkânsız olduğundan hiçbir taraf böylesi bir riski göze alamıyor ve savaşı başlatan taraf olmak istemiyor.

Bu durumun her iki ülkenin de içinde bulunduğu iç politik sıkışmayla da doğrudan ilgisi var. ABD Başkanı Biden, Ukrayna savaşıyla zaten yeterince haşır neşir durumda, öte taraftan 2024 Kasım ayında yapılacak olan 60. ABD Başkanlık seçimleri öncesinde isteyeceği son şey Ortadoğu’daki bir direkt savaşın sonucunda ABD askerlerinin tabutlarının eve dönmesi olacaktır.

İran için de içeride durum pek farklı değil. İran, içeride çok ciddi ve derin bir ekonomik darboğazla karşı karşıya. Hayat pahalılığı ve halkın alım gücünün dramatik bir şekilde düşmüş olması büyük toplumsal sorunların patlak vermesine sebep olabilir. Devlet destekli kişi ve grupların karıştığı astronomik yolsuzluklar her gün patlak veriyor ve yoksulluk içinde hayatta kalmaya çalışan halk yığınlarının tepkilerini çekiyor. Fabrika işçilerinden öğretmenlere, rafineri işçilerinden emeklilere varıncaya kadar toplumun farklı kesimlerinden neredeyse her gün ekonomik temelli irili ufaklı eylemler, protestolar ve grevler yaşanıyor.

Öte taraftan; Mahsa Amini’nin katledilmesinden sonra İran’da özgür talebiyle başlayan ve farklı şekillerde evrilerek devam eden demokratik talepli protestolar var ve böylesi bir toplumsal psikolojik korku eşiğinin aşılmış olması Tahran yönetiminin uykularını kaçırıyor. İran, Mart 2024’te genel seçimlere gidecek; İran’da yıllardır seçimlere katılımda ciddi düşüşler var ve şu an molla rejimi halkı seçimlere katılmak için ikna etmeye çalışıyor. İçeride meşruiyet krizi de dâhil olmak üzere pek çok siyasi ve ekonomik krizle karşı karşıya olan ve fazlasıyla kırılganlaşmış olan Tahran yönetiminin bölgede Amerika’yla topyekûn direkt bir sıcak savaşı kaldırabilecek gücü yok.

Ancak hem içeride hem de dışarıda hem İran yönetimini hem de ABD yönetimini birbirleriyle direkt bir sıcak savaşın içine sürüklemeye çalışan ve kışkırtan pek çok “şahin” unsur var.

SICAK SAVAŞI KIŞTIRTAN PEK ÇOK “ŞAHİN” UNSUR VAR

Ancak hem içeride hem de dışarıda hem İran yönetimini hem de ABD yönetimini birbirleriyle direkt bir sıcak savaşın içine sürüklemeye çalışan ve kışkırtan pek çok “şahin” unsur var. Başını Cumhuriyetçilerin çektiği ABD Senatosu, Biden’ı İran’ın içine yönelik direkt bir saldırı yapması konusunda baskı altına almış durumda. Geçtiğimiz gün Demokratlar ve Cumhuriyetçilerden oluşan 62 Temsilciler Meclisi üyesi Başkan Biden’a bir mektup göndererek İran’a karşı en sert ambargoların uygulanmasını talep ettiler.

İran’ın içindeki radikal muhafazakâr kitle ve İran’ın bölgedeki paramiliter unsurları da Tahran yönetimine gerekli ciddiyette askeri yanıtlar vermediği için hedef tahtasına koymuş durumda.  Radikal unsurlar İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin “İran savaş başlatmayacak ama zorbalık yapmaya çalışana güçlü karşılık verecek” çıkışına da bu bağlamda tepki gösteriyorlar. Bu bağlamda; seçimler öncesinde kendi radikal muhafazakar kitlesini konsolide edip sandık başına götürmek Tahran yönetimi için gün geçtikçe zorlaşıyor.

Her iki taraf da şu an “misilleme” ve “kontrollü gerginlik” politikasını uygulamaya çalışıp kendi şahin kanatlarının nabzını düşürerek topyekûn bir direkt savaştan kaçınmaya çalışsalar da ABD ve İran’ın orta ve uzun vadede sıcak bir savaşa girmeyeceklerinin bir garantisi yok.

SICAK SAVAŞA GİRMEYECEKLERİNİN GARANTİSİ YOK

Her iki taraf da şu an “misilleme” ve “kontrollü gerginlik” politikasını uygulamaya çalışıp kendi şahin kanatlarının nabzını düşürerek topyekûn bir direkt savaştan kaçınmaya çalışsalar da ABD ve İran’ın orta ve uzun vadede sıcak bir savaşa girmeyeceklerinin bir garantisi yok. Çünkü ortada pek çok değişken, pek çok aktör ve pek çok siyasal etken var. Öte taraftan; tarafların sürekli birbirlerine misilleme yapmasının da caydırıcı bir etkisi olmadığı gibi, ortada bulunan pek çok paramiliter grubun kontrolsüz eylemlerinin bir noktadan sonra direkt bir sıcak savaşın fitilini ateşleme potansiyeli var.

Daha da önemlisi; bu süreçte her iki taraftaki “şahin” kanadın ne denli etkili olabileceği de ayrı bir muamma. Son tahlilde; CIA Direktörü William Burns’un “Ortadoğu’yu son 40 yıldır bu kadar karmaşık ve patlamaya hazır görmedim” demesini dikkate almak gerek çünkü Ortadoğu gerçekten de ön görülmez bir şiddet sarmalına kapılmış durumda…

Savash Porgham

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir