90 günde kim kazandı kim kaybetti?

90 günde kim kazandı kim kaybetti?

Filistin Halkı bu sürecin en büyük kazananı oldu. Binlerce kayıp vermiş olmalarına rağmen direnişlerini sürdürdüler ve İsraile karşı koymayı bildiler. Eğer İsrail ordusu hedeflerinin gerçekleştiremediyse bunda Filistin halkının rolü büyüktür. Gazzeyi terk etmek zorunda kalanlar bile Hamas ve diğer örgütlere olan desteklerini azaltmadılar.

Hamas’ın saldırısı sonrası başlayan İsrail saldırılarının üstünden 90 gün geçti. Netanyahu ilk günlerde kendinden emin bir görüntü veriyordu. Hamas – Filistinliler ayrımı yapacaklarını, amaçlarının sadece Hamas’ı yok etmek olduğunu ve bu hedefe ulaşmadan saldırıları bitirmeyeceklerini söylüyordu. Saldırıların kısa zamanda biteceği yanılgısıyla beraber saptanmış bu iddialı hedefe İsrail ordusu, devleti, hükümeti, Netanyahu ulaşamadı. Hedefe ulaşılacağına dair işaret de yok.

Hamas’ın maceracılık yaptığı eleştirilerini yapanlar da bir süre sonra görüş değiştirmeye başladılar.

Hamas ve ardından İsrail’in saldırıları ile başlayan savaş turnusol kâğıdı oldu. Doğrudan ya da dolaylı ilgililere baktığımız zaman kimilerinin çok büyük kaybettiğini, kimilerinin kazandığını görüyoruz.

Kaybedenler listesinin en başına Netanyahu konulabilir. Zaten durumu pek parlak değildi. “Yargı reformu” olarak nitelendirdiği ancak İsrail kamuoyu tarafından yargıya darbe olarak görülen düzenleme başta olmak üzere bir takım tepkileri dindirmeye çalışıyordu. Sonra Hamas’ın saldırısı imdadına yetişir umuduna kapıldı ancak tüm uyarılara rağmen kısa bir bombardıman ile yetinmeyip kara harekâtına başlayınca durumu tekrar kendi aleyhine çevirmeyi başardı.

İsrail Ordusu ikinci sıraya yazılabilir. Dünyanın en güçlü ordularından biri olarak görülüyordu. Ancak dört bir tarafını sardığı küçücük bir bölgede bile operasyonel olamadığı ve kara savaşında çok da etkili olmadığı ortaya çıktı. Beklenmedik sayıda kayıp ve yaralı verdi.

Hamas’a bu sürecin kaybedenlerinden mi? Hamas zaten bu saldırının “toplu intihar saldırısı” olduğu bilinci ile hareket etmişti. Hamas’ın beklemediği İsrail saldırılarının özellik ile sivillere karşı bu kadar ağır olmasıydı muhtemelen. Hamas’ın “hesapsızlığı” ortada ama Filistin halkının zaten her gün yavaş yavaş azaldığını, öldürüldüğünü, mülklerinin gasp edildiğini, zulüm gördüklerini düşünürsek aslında zaten kaybettikleri bir şey olmadığı da görülür.

Ayrıca ölü sayısının bu kadar yüksek olması konusunda ilk suçlanması gereken İsrail – Netanyahu’dur başkası değil. Hiçbir gerekçe binlerce sivilin taammüden öldürülmesini haklı çıkaramaz.

ABD ve Batı’nın ikiyüzlülüğü Batı basınının alçaklığına rağmen gerçek bir süre sonra ortaya çıkmaya Netanyahu’nun niyeti netleşmeye başladı ve dünya soykırım suçu işleyen İsrail ve bu suça ortak olan Batı hükümetlerinin gerçek yüzünü bir kez daha gördü.

Savaşın 90 günü geride kaldı. Tarafların hedeflerine ulaşabildiğine şahit olmadık. Ancak bu savaşın yaşandığı sürece bir şekilde müdahil olan tarafların ve örgütlerin bazılarının büyük kaybettiğini tarih tescilledi. En büyük kaybeden maalesef insanlık oldu!

Arap – İslam devletlerinin yöneticileri bu sürecin en büyük kaybedenlerinden oldu. Bir kez daha Filistin davasına riyakâr yaklaştıkları görüldü. Batı’dan farkları olmadığı ortaya çıktı. Zaten hiçbir zaman Filistin’e destek olmamışlardı, şimdi bunu bu vesile ile bir kez daha faş etmiş oldular.

Filistin Halkı bu sürecin en büyük kazananı oldu. Binlerce kayıp vermiş olmalarına rağmen direnişlerini sürdürdüler ve İsrail’e karşı koymayı bildiler. Eğer İsrail ordusu hedeflerinin gerçekleştiremediyse bunda Filistin halkının rolü büyüktür. Gazze’yi terk etmek zorunda kalanlar bile Hamas ve diğer örgütlere olan desteklerini azaltmadılar ve üstün teknoloji ile donatılmış İsrail ordusu bu direniş karşısında çaresiz kaldı.

İran ve Hizbullah bu süreçten imajlarını zedelemeden çıkmaya çalışıyorlar. İran’ın pratikte onlarca yıldır yardım ettiği Hamas’ın bu saldırılarını resmen üstlenmemesi, Hamas’a destek açıklamalarının dışında herhangi bir adım atmaması sorgulandı. Ancak bunun belli bir strateji ile yapıldığını gözden kaçırmamak lazım. Hizbullah için de aynı durum geçerli.

İran ve Hizbullah savaşı büyütmek üzere atacakları herhangi bir adımın stratejik hata olacağının ve süreci tamamen tehlikeye atacağının farkında. O nedenle İsrail’in savaşı büyütmesini bekliyorlar. İsrail de savaşın büyümesi halinde büyük risk alacağını bildiği için dikkatli davranıyor.

Son zamanlardaki suikastlar ile de “sürek avına” devam edeceği mesajını veriyor. Ancak bu suikastlar da İran ya da Hizbullah için yeterli sebebi oluşturmuyor, İsrail bunu da çok iyi biliyor.

Savaşın bu şekilde devam etmesi durumunda belli bir süre sonra sönümleneceği söylenebilir. Netanyahu bu savaşı çok çok uzun zamana yayamaz. Zaten şimdiden yıpranmaya başladı. Ya da hava harekâtı ile yetinmek zorunda kalır. Bu da Hamas’a karşı hedefinden tamamen uzaklaşması demek olur ki kendi sonunu hazırlamış olur.

Savaşın 90 günü geride kaldı. Tarafların hedeflerine ulaşabildiğine şahit olmadık. Ancak bu savaşın yaşandığı sürece bir şekilde müdahil olan tarafların ve örgütlerin bazılarının büyük kaybettiğini tarih tescilledi.

En büyük kaybeden maalesef insanlık oldu!

Musa Özuğurlu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir