Yerel seçimler sadece yerel mi?

Yerel seçimler sadece yerel mi?

Cumhur İttifakı için yerel yönetimler, merkezi iktidarın küçük bir modeli ve bu anlamda da tamamlayıcısıdır. İktidar için yerel yönetimler, kurulan siyasal sistemin kurumsal ve ideolojik küçük taşıyıcısı olması hedeflenmektedir.

31 Mart yerel seçimleri yaklaştıkça heyecan artıyor. Partiler adaylarının bir kısmını açıkladılar.

Açıklanan adaylar arasında partilerin eski genel başkan yardımcıları, halen milletvekili olanlar da, geçmişte bakanlık yapmış olanlar da var.

Merkezi siyasette etkili bir anlamda “güçlü” isimlerin yerelde belediye başkanı adayı yapılması ne anlam geliyor?

Bu soruya cevap ararken elbette yeni yönetim sisteminin Meclis’i, dolayısıyla milletvekilliğini büyük ölçüde işlevsiz hale getirdiğini veri olarak kabul etmek durumundayız.

Diğer yandan partiler için bu tercihin arkasında kuşkusuz kazanmak var. Özelikle de iktidar partisi ve Cumhur İttifakı için. İktidar partisi/Cumhur İttifakı ortaklığının temel amacı hem elindeki belediyeleri korumak hem de 2019’da CHP’ye kaptırdığı başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyük şehirleri yeniden kazanmak.

AKP ve Cumhur İttifakı’nın bu hedefinin arkasında iki temel neden vardır.

İlki yerel yönetimlere nasıl baktıklarında ilişkindir. Cumhur İttifakı için yerel yönetimler, merkezi iktidarın küçük bir modeli ve bu anlamda da tamamlayıcısıdır. Daha çok belediyenin alınması sadece siyasi değil kamusal alanda sürdükleri toplumsal ve kültürel dönüşümü yukarıdan aşağıya kesintisiz devam ettirmenin en güçlü aracı olarak yerel yönetimler görülmektedir.

İkinci neden ise demokrasilerde yerel yönetimler, katılımcı demokrasinin ilk ve en güçlü kademesi olması gerekirken, iktidar bloku tarafından yeni siyasal sistemin kurumsal ve ideolojik küçük taşıyıcısına dönüştürülmesi hedefidir.

Böylece yerel yönetimler, yerel sorunların soruna en yakın idari merkezden çözüldüğü idari yapılar olmaktan çıkıp, merkezi idarenin makro düzlemdeki kurumsal ve ideolojik tahakkümüne sokulan mikro yapılara dönüştürülmektedir.

Bunu yerel yönetimlerin son yıllarda, yerel sorunları çözme kapasitelerinin azalıp, çözümü merkezden bekleyen ve merkezi idarenin küçük birer prototipine dönüşmesinden izlemek mümkündür. Ya da yerel yönetimin tasarrufunda bulunan pek çok yetkinin Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle bakanlıklara devredilmesinden bu süreci izleyebiliriz.

Siyasi iktidarın yerel seçimleri bu denli önemsemesinin ve özellikle İstanbul ve Ankara’yı mutlak kazanma hedefine kilitlenmesi bu açıdan sadece seçim kazanma hedefi değil siyasi ve ideolojik hegemonya alanını genişletme amacından kaynaklanmaktadır.

Tabi bunlara büyükşehirde üretilen rantın iktidarı destekleyen kurumlara, derneklere, vakıflara aktarılmasını eklemeyi unutmayalım.

Bunun içinde yerel seçimleri, 2019’da olduğu gibi yerel seçimden çok güvenlik söylemi üzerinden genel seçim havasına sokulabilir.

Elbette partisine dolayısıyla partisine mesafe sadece muhalefet seçmenlerinde değil iktidar partisi olan AKP için de geçerlidir. Bunun temel nedeni ülkenin içinde bulunduğu ve gün geçtikçe iyileşeceğine daha da kötüleşen ekonomidir.

APOLİTİKLEŞME ÇÖZÜM MÜ?

14/28 Mayıs ekimleri sonrasında ortaya çıkan tablo en somut sonuçlarından birisi muhalefet seçmenlerinin siyasete küsmesi oldu. Hatta bu konu üzer pek çok araştırma ve çalışma da yapılıyor.

Bu süreçte partilerin en büyük dezavantajı, tabanları ile aralarındaki mesafenin açılmasıdır. Bu mesafenin sandıkla yansıması ise büyük ölçüde “sandığa gitmeme” yani “oy kullanmama” olacaktır.

Bu durumu veri aldığımızda muhalefete düşen en büyük sorumluluk, seçmeni yeniden sandığa taşıyacak umudu üretmek, kamusallaştırmak olmalıdır.

Elbette partisine dolayısıyla partisine mesafe sadece muhalefet seçmenlerinde değil iktidar partisi olan AKP için de geçerlidir. Bunun temel nedeni ülkenin içinde bulunduğu ve gün geçtikçe iyileşeceğine daha da kötüleşen ekonomidir.

Yerele seçimlerde merkezi hükümetin değişmeyeceği gerçeğini göz önüne alırsak, AKP seçeninin sandığa mesafesi, partisine ceza verme olarak karşımıza çıkabilir. Bu kuşkusuz muhalefetin göstereceğin performansa da bağlı olacaktır.

Elbette AKP tabanından, Dem Parti tabanından, İyi Parti tabanından oy almak önemlidir ama onlardan daha önemlisi CHPlilerin hepsinden oy alabilmek için onları sandığa çekebilmektir.

KAZANMANIN YOLU

Burada kritik nokta bu söylemin içinin nasıl doldurulacağıdır. Evet, yerel seçime gidiyoruz. Bu açıdan yerel projelerin ve söylemlerin öne çıkarılması anlamlıdır ama yeterli olmayacaktır.

AKP iktidarı totaliter yaklaşımla elinde bulundurduğu yetkileri ve daha fazlasını yerel seçimleri kullanmak için kullanıyor, kullanılacak da.

Bu noktada İstanbul Büyükşehir Adayı Ekrem İmamoğlu, 2019 seçimleri ve 5 yıllık başkanlık döneminde önemli bir örnek teşkil etmektedir. İmamoğlu bugüne kadar, toplumsal hassasiyetlere saygılı, toplumun tümünü kucaklamayı hedefleyen söylem ve eylem içindedir.

Elbette AKP tabanından, Dem Parti tabanından, İyi Parti tabanından oy almak önemlidir ama onlardan daha önemlisi CHP’lilerin hepsinden oy alabilmek için onları sandığa çekebilmektir.

Ama bu sadece İmamoğlu’nun değil tüm CHP’li adayların sorunu ve sorumluluğudur.

Yazını bitirdiğim saatlerde PKK saldırısı sonucunda 6 askerimizin şehit olduğu haberi geldi. Bu saldırıda18 askerimiz de yaralandı.

Şehitlerimize rahmet yaralılara şifa diliyoruz.

Bu ve bu tür terör saldırıları yazının girişinde ifade ettiğim gibi iktidarın yerel seçimi, “yerel” olmaktan çıkarabilir.

Tam bu noktada Dem Parti’nin siyasi duruşu önem kazanmaktadır. 

Murat Aksoy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir