Değişimin ilk adımı atılmasaydı 31 Mart başarısı gelmezdi | Konuk: Necati Özkan

Değişimin ilk adımı atılmasaydı 31 Mart başarısı gelmezdi | Konuk: Necati Özkan

Parti yönetimi ve lider değişimi 29 Mayıs’ta dile getirilen değişim ilk aşaması olduğunu ifade eden Necati Özkan; “Bu değişim, yaşanmasaydı, 31 Mart başarısı gelmezdi” dedi ve ekledi; “Değişim başlamasaydı, Türkiye muhalefetsiz ve CHP’siz kalabilirdi.”

Yeni dönemde TÜSES, peş peşe önemli toplantılar yaptı. Bunlardan biri de Ekrem İmamoğlu’nun seçim kampanyasının yürüten Necati Özkan’ın sunumu oldu. Özkan’ın anlattıkları bir kez daha seçim kazanmanın göründüğü kadar kolay olmadığını gösterdi. Ben de kendisiyle hem kampanyayı hem de CHP’deki değişimi konuştum. 

CHP içindeki “değişim”le başlayıp sonra İstanbul seçimini konuşmak istiyorum sizinle. En başa dönelim, değişim videosuna nasıl karar verildi?

Değişim tarihi bir zorunluluk olarak ve Türkiye’nin kendine özgü siyasi koşullarından çıktı diyebiliriz. 28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimi kaybedildikten sonra İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve küçük bir grup ekip arkadaşlarımızla Ankara’dan İstanbul’a dönüyoruz. Sanırım sabaha doğru 02.00 veya 03.00 sıraları. Herkes çok mutsuz. Altılı Masa etrafında buluşmuş olan muhalefet bileşenleri tarafından topluma anlatılanların tersine seçim kaybedilmiş; ülkenin ve demokrasinin geleceği belirsiz. Seçim boyunca rejimin ve iktidarın değitirileceğine inandırılmış ve umutla sandığa gitmiş milyonlar 14 Mayıs gecesinden itibaren şaşkın. İkinci turun da kaybedilmesiyle milyonlarca insanın demokrasiye ve seçimlere inancını kaybetme riski çok yüksek.

O kısa yolculukta oldukça analitik bir siyasi durum değerlendirmesi yaptık. Ve birileri bir şey yapmazsa Türkiye’nin muhalefetsiz ve CHP’siz kalacağı sonucuna vardık. Türkiye’de demokrasi, özgürlük ve adil bir devlet isteyen on milyonlarca muhalif vatandaşın, muhalefet partilerinin ve CHP’nin yeniden oyuna dahil edilmesi için değişimin şart olduğu noktasına geldik.

Ve…

Ve bu tartışmanın sonunda İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu “değişim” sürecini başlatan adımı atmaya karar verdi. Hem de hemen, o sabah başlatmak istedi. Ekrem başkanın talebiyle hazırlanan video yine sabah erken saatte yayınlandı. Sonrasını biliyorsunuz.

UMUDU DİRİ TUTMA ÇAĞRISIYDI

O video yeniden ayağa kalkma çağrısı mıydı?

29 Mayıs 2024 sabahı yayınlanan o videodaki çağrı, toplumun umutlarını tümden yitirdiği bir anda anda umudu yeniden inşa etme çabasıdır. Gençlere, kadınlara, çocuklara, erkeklere ve tüm topluma çağrı videosudur. Yine hatırlayalım, video yayınlandığı andan itibaren hem CHP içinde hem de dışında önemli bir etki yaptı.

İmamoğlu’nu aceleci bulanlar oldu o günlerde değil mi?

Evet, biz de zamanlamasını tartışmıştık o yolculukta. Ama Ekrem Bey Karadenizli bir siyasetçi. Pek çok meselede olduğu gibi burada da kararını verdi ve vakit kaybetmeden adımını attı. Aslında acele etmekte de çok haklıydı. Çünkü yerel seçimlere sadece 10 ay kalmıştı ve yapılacak çok iş vardı.

Aynı akşam İstanbul’un Fetih yıldönümü vardı. Fetih kutlamasında Ekrem Bey’in yaptığı konuşmanın ana konusu da, o sabah yayınlanan videodaki temaydı: Umudun, demokratik direnişin, muhalefetin ve kazanma azminin yeniden inşası… Tüm toplumu tarihi yolculuğa ve geleceği birlikte kurmaya davet ediyordu…

“Toplumun nerdeyse yüzde yüzünün uzlaştığı en önemli mesaj Kılıçdaroğlu gitsin” şeklindeydi. Yerine Ahmet, Mehmet gelsin demiyor; sadece “Kılıçdaroğlu gitsin” diyor. Toplumun aynı oranda uzlaştığı ikinci mesaj ise “Ne yaparsanız yapın, ama İstanbulu bırakmayın. İstanbul bizim son kalemiz” şeklindeydi.”

İKİ TALEP ÖNE ÇIKTI

Peki neydi değişim?

Değişim, Türkiye’nin daha özgür, daha demokrat ve daha adil bir ülkeye dönüşebilmesi için CHP’nin aktif ve seçim kazanan bir parti haline getirilmesi stratejiydi. CHP’yi, muhalefeti ve en önemlisi de halkı yeniden oyuna dahil etme adına atılan ilk adımdı.

Akabinde “İktidar İçin Değişim” adlı bir web sitesi kuruldu. Ardından beklentilerimizin çok üzerinde bir şey bir şey oldu; 45 günde bir milyonu aşkın insan siteyi ziyaret etti, yüzbini aşkın vatandaşımız web sitesine görüş ve öneri bildirdi. Websitesine yüklenen görüşler o kadar çok ve uzundu ki, bir akademisyen gruba yazılanları tasnif ettirip vatandaş iradesinin özetini almak istedik.

Neler vardı bu raporda?

Vatandaşın toplamda 9 başlıkta çağrı ve öneride buluştuğu anlaşıldı. Hepsini değil ama ilk ikisini sizle paylaşayım. Toplumun nerdeyse yüzde yüzünün uzlaştığı en önemli mesaj “Kılıçdaroğlu gitsin” şeklindeydi. Yerine Ahmet, Mehmet gelsin demiyor; sadece “Kılıçdaroğlu gitsin” diyor. Toplumun aynı oranda uzlaştığı ikinci mesaj ise “Ne yaparsanız yapın, ama İstanbul’u bırakmayın. İstanbul bizim son kalemiz” şeklindeydi.

Bilmiyorum Türkiye tarihinde vatandaşın doğrudan siyasete çağrıda bulunduğu bu büyüklükte başka bir örnek var mıdır? Ama “İktidar İçin Değişim” web sitesi sayesinde değişimin yol haritası vatandaş tarafından çizilmiş oldu. Ve bu yol haritasının bir sonucu olarak Ekrem Bey 15 Ağustos 2023 günü yaptığı basın toplantısıyla İstanbul’a yeniden aday adayı olma iradesini açıkladı. Hatta o toplantıda, vatandaşın sesini dinlediğini, o nedenle bu kararı aldığını ifade ederek “Anladım ki benim kaderim İstanbul’la mühürlü.” dedi.

Artık o saatten sonra değişime bir başka siyasinin liderlik etmesi gerekiyordu. Partinin o tarihteki güçlü isimleri Sn. Özgür Özel’in  liderliğinde mutabakata vardı.

KILIÇDAROĞLU İKNA EDİLMEYE ÇALIŞILDI

Bu süreçle ilgili olarak Kılıçdaroğluyla konuşma, onu ikna etme konusunda bir girişim oldu mu?

Olmaz mı, hem de defalarca. Seçimden hemen sonra Ekrem İmamoğlu kendisini 3 veya 4 defa ziyaret etti. Değişime liderlik etmesini istedi. Başka başka insanlar da benzeri insiyatifler kullandılar. Ama çabalar netice vermedi. Sonuçta da bildiğiniz gibi 4 Kasım’daki CHP kurultayında değişimin ilk önemli sonucu alındı. Sadece CHP tarihinde değil, Türkiye tarihinde ilk yaşandı ve bir genel başkan görevdeyken partinin en büyük organı olan Kurultay tarafından değiştirildi.

Eğer bu değişim olmasaydı CHP ne İstanbul’u yeniden alabilirdi ne de Türkiye’de bu kadar büyük başarı elde edilebilirdi.

“Ekrem Bey’in İstanbul’a yeniden aday olma iradesini ilan ettiği Ağustos ortasında biz de, üç buçuk katmanlı bir kampanya planlaması yaptık. İlk katman “İstanbul Başardı” dediğimiz başarı hikayeleri anlatımı aşaması, ikinci katman “Tam Yol İleri” dediğimiz vizyon anlatımı aşaması, üçüncü katman “100 Büyük Çözüm” projeleler anlatımı aşaması ve buçukuncu katman dediğimiz de; seçmeni sandığa taşıyacak dugusal motivasyon katmanıydı.” 

İSTANBUL İÇİN ÜÇ BUÇUK KATMANLI KAMPANYA PLANLADIK

Gelelim İstanbul seçimine, nasıl hazırlandınız?

İstanbul kampanyasında uyguladığımız strateji “savunma”dır.

Neden savunma stratejisi? Çünkü Ekrem bey, 2019 seçimlerini kazandığından itibaren İstanbul siyasetinin açık ara “Pazar lideri”ydi. Seçmen zihninde çok büyük bir güvene sahipti. Stratejik açıdan bir kalenin sahibiydi. Yapılması gereken o kaleyi korumaktı, yani, savunma stratejisi uygulamaktı. Savunma stratejisini sadece pazar liderleri uygulayabilir. Biz de bunu yaptık.

Ama rakip sadece iktidar blokunun adayı değildi. Altılı Masa’da olan partiler de aday çıkardılar…

Zaten 28 Mayıs’tan sonra Altılı Masa’dan eser kalmamıştı. Altılı Masa partileri dahil her seçimlere grime hakkı olan hemen her parti İBB başkanlığı için kendi adayını çıkardı. Ekrem İmamoğlu, kendi pozisyonunu iktidar blokuna karşı savunmayı planlamışken, mücadele cephesi büyümüştü. Başkan tüm cephelerde savaşacak; Dem Parti dahil her partinin adayına karşı mücadele edecekti. Gerçekten de YSK, Ekrem İmamoğlu’nun bağımsızlar dahil toplamda 48 resmi adaya karşı yarışacağını ilan etti. Bu nedenle de biz yürüteceğimiz savunma savaşını her cephede saldırı şeklinde tanımladık. 

Peki kampanyanız nasıldı?

Ekrem Bey’in İstanbul’a yeniden aday olma iradesini ilan ettiği Ağustos ortasında biz de, üç buçuk katmanlı bir kampanya planlaması yaptık. İlk katman “İstanbul Başardı” dediğimiz başarı hikayeleri anlatımı aşaması, ikinci katman “Tam Yol İleri” dediğimiz vizyon anlatımı aşaması, üçüncü katman “100 Büyük Çözüm” projeleler anlatımı aşaması ve buçukuncu katman dediğimiz de; seçmeni sandığa taşıyacak dugusal motivasyon katmanıydı.

Öte yandan kampanyanın yönetimi için olabildiğince katılımcı bir “Kampanya Makinası” kurduk. Pek çok alanı arkadaşlarımıza delege ettik, ama kontrolü de elden bırakmadık. Her hafta benim başkanlığımda profesyonellerin katıldığı, Ekrem başkanın başkanlığında ise siyasilerin de katıldığı en az 4-5 toplantıda bir araya geldik. Böylelikle her hafta performansımızı değerlendirdik, rakibin adımlarını analiz ettik ve nerede olduğumuzu ekipteki herkesin anlamasını sağladık. İl başkanlığı, ilçe başkanlıkları, adaylar ve adayların kampanya ekipleri sürece dahil oldular.

Umudun, seçmenin, muhalefetin ve örgütlerin yeniden inşasında daha fazla doğru, daha az hata yaparak ilerledik.

Tabi burada anmam gereken önemli bir grup daha var: İstanbul Gönüllüleri. 2019’da olduğu gibi bu seçimde de kampanyaya büyük katkı sağlayan İstanbul Gönülüleri bizim için İstanbul İttifakı’nın ta kendisi oldu.

HER ADIMI ÖLÇÜMLERLE ATTIK

Peki haftalık hedefleri nasıl belirleyip, nasıl ölçtünüz?

Bu süreçte araştırmacı bir arkadaşımızın yönetiminde Türkiye’deki pek çok araştırma şirketiyle birlikte çalıştık. Kampanyanın gidişatını etkileyeceği anlaşılan her önemli konuda kalitatif ve kantitatif araştırmalar sipariş ederek, her bir ilçedeki her bir aday adayı için kamuoyu yoklamaları yaparak, en doğru aday adayına, en doğru söyleme, en doğru mekanizmalara karar verecek bir system kullandık. Her adımda veri odaklı çalıştık.

Kampanya başlangıcında sizin için en önemli problem neydi?

2019 seçimlerinden itibaren beş yıl boyunca devam eden İmamoğlu karşıtı algı kampanyaları. Bildiğiniz gibi her Allah’ın günü onlarca TV kanalı, haber portalı ve gazetede Ekrem İmamoğlu iktidarın tek hedefi haline getirilmiş ve olumsuz kampanyalar bombardımanına tabi tutulmuştu. Uzman, gazeteci veya akademisyen görünümle onlarca “propaganda elemanı” bu kanallarda “Ekrem İmamoğlu’nun ne kadar başarısız olduğunu, sürekli tatile, kayağa gittiğini, başka hedeflere odaklandığını, İstanbul’u başıboş bıraktığını, vs” dile getiriyorlardı.

Biz ise vatandaşın bu hakikat ötesi kampanyadan etkilenmeyeceğini düşünüyor ve Erdoğan medyasının çabalarına gülüp geçiyorduk. Çünkü İmamoğlu döneminde yapılan atılımlar ortada ve vatandaş bunları görür diye düşünüyorduk.

Fakat Ağustos ayında yaptırdığımız araştırmalar tablonun bizim düşündüğümüzden çok daha ciddi olduğunu gösterdi. Kurulu medya bir beyin iğfal şebesi gibi çalışmıştı.

BAŞA BAŞ BAŞLADIK

Nasıl bir sonuç çıktı bu araştırmada?

İstanbul’da yaşayan seçmenlerin yüzde 44’ü iktidar medyasının anlattıklarına inanmıştı. Bu büyük küme Ekrem İmamoğlu’nun başarısız olduğunu, İstanbul’a hizmet etmediğini düşünüyordu. Yaklaşık yüzde 15’inin ise kafası karışıktı. Dolayısıyla neredeyse %60’a varan oranda İstanbullular o sistemli ve gerçek dışı propagandadan etkilenmişti.

Kampanyanın iletişim ekibi olarak bizim görevimiz ikna mekanizmalarını kullanarak, seçmene hakikati göstermek ve 5 yıl boyunca yapılan negatif propagandanın izlerini silmekti. Kampanyayı işte bu ihtiyaca göre tasarladık. Önce o negatif algıyı silecek ve yalanların yerine doğruları gösterecektik.

“Kreşler, yurtlar, burslar, anne kart, Kent Lokantaları gibi 20 farklı alandaki hizmetleri, o hizmetlerden yararlanan bir vatandaşın gözünden ve tanıklığından millete gösterdik. Bu filmlerin hiçbirinde metin yazılmadı, hiçbirinde profesyonel oyuncu oynamadı. Gerçek vatandaşlar, gerçek hizmet ve projeleri, gerçek tanıklıklarıyla Türkiye’yle paylaştılar.”  

‘HİÇBİRİNDE PROFESYONEL OYUNCU KULLANILMADI’

Nasıl yaptınız bunu?

Benim adına “Hakikatin iletişimi” dediğim bir yolla. İmamoğlu  döneminde İstanbul’da farklı alanlarda yapılan halkçı uygulamaları halka göstererek. Yerel yönetimler tarihimizde daha önce hiç yapılmamış olan işler başta olmak üzere elde edilen başarıları İstanbullulara ve Türkiye vatandaşlarına göstererek. Böylelikle hem İstanbulluların hakikati görmesini sağlayacaktık, hem de Türkiye’nin başka türlü bir belediyeciliğin var olduğunu görmesine vesile olacaktık.

Buradaki en önemli konu şudur: Tarif ettiğim bu işi yaparken asla reklamcılık yapmadık. Kreşler, yurtlar, burslar, anne kart, Kent Lokantaları gibi 20 farklı alandaki hizmetleri, o hizmetlerden yararlanan bir vatandaşın gözünden ve tanıklığından millete gösterdik. Bu filmlerin hiçbirinde metin yazılmadı, hiçbirinde profesyonel oyuncu oynamadı. Gerçek vatandaşlar, gerçek hizmet ve projeleri, gerçek tanıklıklarıyla Türkiye’yle paylaştılar.

İlave olarak bu filmlerin hiç birinde tek bir kelime bile olsa siyaset yoktur, tek bir kelimeyle dahi olsa Ekrem İmamoğlu’na veya CHP’ye oy talep edilmez. Tam tersine yerel yönetimlerin yapmakla yükümlü olduğu işlerin nasıl yapıldığı gösterilir. Filmeler İBB’nin bu dönemde ne yaptığını ve nasıl yaptını anlatır. Çünkü, ne yaptığınız kadar nasıl yaptığınız da demokraside önemlidir. Filmler, kentte yaşayan vatandaşların, kentli olmaktan doğan haklarının kendilerine nasıl ve hangi çerçevede verildiğini anlatır.

Özetle kampanyamızın bu ilk aşaması, siyasi bir kampanya değildi. Kamu hizmetlerinin vatandaşa vatandaş tarafından tanıtıldığı bir kampanyadır. Amacı da, Erdoğan medyasının yıllara sari ve örgütlü biçimde kirlettiği zihinleri hakikatin gücüyle temizlemektir.

HERKESTEN OY ALMAYA İHTİYACIMIZ VARDI

O zaman yapılanları anlatarak kararsızları ikna etmeye çalıştınız…

Evet, ama sadece kararsızları değil. AKP, MHP başta olmak üzere Cumhur İttifakı seçmenlerini ve muhalefet parti seçmenlerini de ikna etmekti amaç. Mesela, İmamoğlu döneminin en önemli işlerinden biri uzun yıllar ihmal edilmiş ve tam bir kangrene dönüşmüş olan trafik ve ulaşım konusundaki yatırımlardır. Dünya tarihinde hiçbir belediye aynı anda 12 metro hattının inşaatı gibi devasa bir yükün altına girmez, giremez! Bu denli büyük finanasman gerektiğin fiziki dev proje işlerini zamana yayarlar.

Ekrem İmamoğlu 2019’da yönetime geldiğinde bu büyük atılımı başlattı, çünkü İstanbul trafiği durma noktasına gelmişti. Geride bıraktığımız 5 yıl içinde de bu hatlardan 5 tanesi açıldı, diğerlerinin yapımı devam ediyor. Bir kısım ilçeler için de yenileri planlanıyor. Metro hatları konusunda İmamoğlu yönetiminin kararı öylesine stratejiktir ki, İBB bütçesinin yüzde 65’i bu alanda kullanılmıştır.

Bütün bu devasa işer İBB bütçesinde israfa son verildiği için başarılmıştır. Metro inşaatları yerin altında yapıldığı için, onları da kimse göremediği için biz de yerin altında çekimler yaptık. Yer altında devam eden inşaatları ve orada çalışan 15 bin kişilik ekibin çabalarını Türkiye’ye gösterdik. Özetle kampanyanın ilk aşamasının mesaji bu bakış açısından çıktı çıktı: “İsrafı bitirdik. Hizmeti Getirdik. İstanbul Başardı.”

Kampayanın medya planında neler yapıldı? 

Bildiğiniz gibi Erdoğan medyasının bir kısmı paralı reklamlarımızı bile kabul etmiyordu. Bizde doğallıkla dijitale odaklandık. Dijitalde hedeflemeli, her segmentteki seçmene ayrı ayrı içerik gösteren kampanyalar yaptık.

Peki araştırma başladığında Kurum ile İmamoğlu oranları nasıldı?  Kampanya ile ne zaman değişmeye başladı?

Altılı Masa darmadağın olduğu ve hatta her biri İmamoğlu’na karşı aday çıkardığı için başlarken başa baş bir noktadaydık. Pek çok araştırma şirketi 1-2 puan Ekrem İmamoğlu’nu, 1-2 puan Murat Kurum’u  önde gösteriyordu. “İstanbul Başardı” aşamasının da etkisiyle Ocak başına geldiğimizde durum Ekrem Bey lehine değişmeye başladı.

Ocak ayında kampanyanın ikinci aşamasına geçtik. Bu aşama bizim için vizyon anlatımı aşasıydı ve “Tam Yol İleri” sloganı ekseninde yapıldı. Bu aşama Ekrem Beyin adaylık lansmanıyla start aldı. Kampanya boyunca tek bir mesaj, tek bir fotoğraf ve tek aydınlık tek bir grafik tasarım kullandık.

Kampanyanın üçüncü aşaması, “İstanbul’a 100 Büyük Çözüm” dediğimiz yeni projeler anlatımı aşamasıydı. Neredeyse her hafta Çarşamba günü Ekrem bey seçmenin karşısına çıkarak 10 ayrı tema altındaki projelerini anlattı. Biz de o projeleri animatik filmlerle vatandaşların izlemesini sağladık.

Kampanyanın buçukuncu aşaması, özellikle muhalif seçmenleri ve daha çok ta kadınları hedefleyen duygusal sandığa çağrı aşası oldu. Çünkü katılımın artması bizim lehimizeydi ve her seçmen grubunda bunu sağlamak için planladık ve uyguladık. Ekrem Bey çeşitli mitinglerde ilçe/mahalle halkına hitap ederken konuşmasının bazı bölümlerini profesyonelce çektik ve yayınladık.

Finalde ise adına “Doğmamış Çocuk” dediğimiz ve tüm kampanya boyunca profesyonel oyuncuları kullandığımız filmi kullandık. Sonradan yaptırdığımız kalitatif araştırmalar ve sosyal medya analitikleri bu videoların oldukça etkili olduğunu gösterdi.

“Ekrem Başkan çeşitli ittifak masaları kurdu ve o masalarda eski “Altılı Masa” partileri başta olmak üzere ilçe ilçe çeşitli yerel insiyatifler geliştirdi. Biz de bu süreçte farklı ekiplerle Cumhur İttifakı partilerinin seçmenlerini de dikkate alan ve onların kalbine gidecek mesajları ve uygulamaları geliştirdik.”

‘CUMHUR İTTİFAKI SEÇMENİNİN KALBİNE GİDECEK MESAJLARI GELİŞTİRDİK’

Diğer partilerin seçmenlerini nasıl kazandınız?

Ekrem Başkan çeşitli ittifak masaları kurdu ve o masalarda eski “Altılı Masa” partileri başta olmak üzere ilçe ilçe çeşitli yerel insiyatifler geliştirdi. Biz de bu süreçte farklı ekiplerle Cumhur İttifakı partilerinin seçmenlerini de dikkate alan ve onların kalbine gidecek mesajları ve uygulamaları geliştirdik.

Sonucu nasıl özetliyorsunuz?

Biz geride kalan 5 yıl boyunca İstanbul’da yapılanları ve bundan sonraki süreçte yapılacakları doğru ve etkili bir kampanya ile seçmene anlattık; farklı gruplardan vatandaşa dokunacak projeleri iletişimde kullandık. Üstüne basa basa tekrar etmek isterim; hakikat ötesi bu çağda biz hakikatin iletişimini yaptık. Hakikatten daha güçlü bir şey olamayacağı için de kazandık.

Bu yolculuktaki püf noktası şudur: Çünkü strateji her şeydir, ve tüm hayatı değiştiren tek ana konudur. Stratejide hata yaparsanız, yaptığınız tüm kampanya kuru gürültüden ibaret olur. Ne kadar bütçe harcarsanız harcayın amaca hizmet etmez ve kaybedersiniz. Özetle CHP’de değişim olmasaydı burada anlattığım hikayenin gerçek olması mümkün olmayacaktı.

Bu kampanya bize doğru bir strateji ile yola çıkıldığında “yüzde 60-70’i sağcı bize oy vermez” denen Türkiye seçmeninin rahatlıkla tercihini değiştirebileceğini; daha iyi bir alternatife oy verebileceğini gösterdi.

DOĞRU ADIMLAR ATILIRSA ÜÇ DÖNEMLİK İKTİDARIN ÖNÜNDEYİZ

Bundan sonra ne olabilir sizce?

Yine hatırlarsanız sonucu seçim gecesi “Tsunami” diye tarif etmiştim. Gerçekten de 50 yıldır olmayan bir şey oldu ve CHP yüzde 38.8 oyla siyasi pazarın lideri oldu.

Türkiye siyasi tarihi, bu sonuçla üç dönemlik CHP iktidarının mümkün olabileceğini söylüyor. Neden? Çünkü tarihimizde böyle bir patern var. Bu denli büyük bir dalga ile seçim kazanarak birinci olan siyasi partiler hep 3 dönem iktidar ettiler. 1923, 1938, 1950, 1963, 1981 ve 2002 tarihlerinde bu paterni görürsünüz. Bu paternin tek istisnası AK Parti iktidarıdır. Aslında AK Parti iktidarları için patern 7 Haziran 2015’te dolmuştu. Gerçekten de 7 Haziran 2015 seçimlerinde Ak Parti iktidar olacak orana ulaşamadı. Ama “oyunun kuralları değiştirilerek” ve hatta sürece kan bulaştırılarak zor kullanılarak o patern değitirildi ve 1 Kasım 2015 seçimlerinde Ak Parti cebren iktidar oldu. Bu yüzden de AK Parti iktidarı da aslında bir istisna değildir.

Bahsettiğim paterne uygun olarak 3 dönemlik CHP iktidarının mümkün olup olamayacağı 31 Mart’ta seçilen siyasetçilerin bundan sonraki dönemi nasıl yöneteceklerine bağlı olacak. Eğer seçildikleri yöreleri doğru ve etkin yönetebilirlerse 2028 sonrasında üç dönemlik bir CHP iktidarı mümkün olabilir; Türkiye’yi yeniden inşa edebilir ve Türkiye’nin normalleşmesini, demokratik ve özgür bir ülke olmasını sağlayabilir.

Umudun ve beklentim bu yönde.

DEĞİŞİMİN BAŞINDAYIZ YOLUMUZ UZUN

Sizce CHP’de değişim tamamlandı mı?

Değişimin ilk aşaması 4 Kasım 20233te ve ardından 31 Mart 2024 seçimlerinde tamamlandı ve partinin zirvesi değişti. Ama bence CHP’de değişimin daha çok uzun bir yolu var.

Herşeyden önce partinin yeni bir Türkiye ve dünya okuması yaparak yeni bir vizyon ortaya koyması gerekiyor. Keza partinin demokratik değerlerinin, işleyişinin, programının ve tüzüğünün katılımcı bir süreçle yenilenmesi gerekiyor. Tam da bu nedenle, Eylül başındaki Tüzük Kurultayı çok önemli bir fırsat olacak. Ardından da partinin kapısının ve pencerelerinin sonuna kadar vatandaşa açılması üye sayısının bir kaç katına çıkarılması gerekir. Bu yol ve yöntemlerle CHP ve millet daha güçlü bir şekilde birleşebilirse işte ancak o zaman değişim tamamlandı diyebiliriz.

Murat Aksoy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir