PKK neden şimdi saldırıyor?

PKK neden şimdi saldırıyor?

Bu sorunun basit bir cevabı var; yerel seçimlerde güvenlik söylemi üzerinden seçimleri kazanmak isteyenlere. PKK seçimi, kendileri ve Öcalan için alan açmak olarak kullanmak istiyor. İktidar bloku ise bunu fırsat bilerek, seçim gündemini ekonomik sorunlardan güvenliğe kaydırmayı hedefliyor. Bu tabloda en büyük sınav ne yazık ki Dem Parti’ye düşüyor

Dünkü yazıyı şöyle bitirmiştim;

Yazını bitirdiğim saatlerde PKK saldırısı sonucunda 6 askerimizin şehit olduğu haberi geldi. Bu saldırıda18 askerimiz de yaralandı.

Şehitlerimize rahmet yaralılara şifa diliyoruz.

Bu ve bu tür terör saldırıları yazının girişinde ifade ettiğim gibi iktidarın yerel seçimi, yerel” olmaktan çıkarabilir.

Tam bu noktada DEM Partinin siyasi duruşu önem kazanmaktadır.”

Bunun temel nedeni, PKK’nın ülkeyi içine çektiği kaosun siyaseten en çok DEM Parti’ye zarar verecek olmasıdır.

Aralık sonunda birer gün arayla 12 şehit haberi gelmesi hepimize, 7 Haziran – 1 Kasım 2015 seçimleri arasında yaşanan kanlı çatışma dönemini hatırlattı.

Önceki akşam yaşanan PKK saldırısı, bununun sadece bir ihtimal değil gerçeğe dönüşebileceğini gösteriyor.

NEDEN ŞİMDİ SALDIRIYOR?

Tam bu noktada cevap aramamız gereken soru şu; PKK neden şimdi saldırılarını arttırdı?

Takip edebildiğimiz kadarıyla son dönemde önceki dönemlere kıyaslaya PKK’ya yönelik daha ağır bir sıkıştırma, baskı söz konusu değil. Ya da alan olarak Kandil kuşatılmış da değil.

O halde PKK neden saldırılarını arttırdı?

Öcalan’a yönelik tecridin son bulması için mi?

Kürtlerin yaşadıkları sorunları şiddet yoluyla çözüleceğine inandıkları için mi?

Bunun gibi başka sorular da sorabiliriz.

Ama PKK’nın başlattığı saldırılar ne bu sorulara ne de ortaya koyacağımız diğer sorulara cevap değildir.

Açıkçası bu saldırıların iki temel sonucu var.

İlki Kürt siyasi hareketti olan DEM Parti’yi siyaseten işlevsiz hale getirerek, siyasi hareket üzerinden şiddet vesayetini güçlendirmek.

Bunun doğal sonucu ise DEM Parti’nin sadece iktidar bloku değil muhalefet –özellikle de CHP- tarafından da dışlanmasıdır. Siyaseten yapılması gereken bu olmasa da ülkenin siyasi iklimi muhalefet partilerinin bunu yapmasına yol açacaktır.

PKK saldırılarının ikinci sonucu oluşan siyasi iklim nedeniyle hukuki bir gerekçe olmadan başta eski Eşgenel Başkan Selahattin Demirtaş olmak üzere HDP’nin eski yönetici ve milletvekilleri, belediye başkanlarının daha fazla cezaevinde tutulmasına yol açacaktır.

Diğer yandan DEM Parti’nin son dönemde Demirtaş çizgisinden –yani Türkiyelileşme ve topluma daha fazla açılma- uzaklaşarak yeniden Kandil/Öcalan çizgisine –Kürt sorununu ve bölgeye öncelik veren- kaydığı tartışılıyor.

Nitekim kulislere yansıyan “Öcalan’ın PKK’ya silah bırakma çağrısı yapacağı”, Öcalan’a yönelik tecridin sona ermesi için açlık grevlerinin yeniden gündeme gelmesi, avukat ve ailelerin Öcalan’la görüşme taleplerinin kamuoyuna özellikle duyurulması tek başına değil toplu olarak değerlendirildiğinde; Öcalan merkezli bazı gelişmelerin yaşanabileceği ihtimalini doğruyor.

Kuşkusuz bu siyasi iklim makro düzeyde siyasetin alanının daha da daraltırken, mikro düzlemde DEM Partiye cüzzamlı muamelesi yapılarak dışlanmasına yol açıyor. Parti içindeki şahin kanat bunu arzu ediyor olabilir ama bunu isteyenlerin kısa vadeli kazanımlarını bir yana bırakılırsa; orta ve uzun vadede herkesin kaybettiği bir sürecin kendisidir.

DEM PARTİYİ BEKLEYEN SINAV?

Hepimiz biliyoruz ki, artan şiddet ve terör saldırıları yaklaşan yerel seçimle doğrudan bağlantılıdır.

Ve seçim yaklaşırken herkes ortaya çıkacak gerilimden “kazanmak” istiyor.

Üçüncü ülkeler PKK üzerinden Türkiye’yi dış politika alanında sıkıştırmak istiyorlar.

PKK seçimi, kendileri ve Öcalan için alan açmak olarak kullanmak istiyor. Şiddet ve terör saldırılarını da bunun için bir şantaj olarak kullanıyorlar.

Buna karşı iktidar için artan şiddet, ülkedeki ekonomi başta olmak üzere sorunların konuşulmasının önüne çekilen doğal bir set oluyor. Ülke şiddet ve terör sarmalı üzerinden beka ve güvenlik tartışmasının öne çıktığı bir seçim sürecine sokuluyor.

Kuşkusuz bu siyasi iklim makro düzeyde siyasetin alanının daha da daraltırken, mikro düzlemde DEM Parti’ye cüzzamlı muamelesi yapılarak dışlanmasına yol açıyor.

Parti içindeki şahin kanat bunu arzu ediyor olabilir ama bunu isteyenlerin kısa vadeli kazanımlarını bir yana bırakılırsa; orta ve uzun vadede herkesin kaybettiği bir sürecin kendisidir yaşanan şiddet sarmalı.

Kuşkusuz Dem Parti mikro düzlemde yerel adayların belirlenmesinden izlediği demokratik katılımcı süreçle tüm partilere örnek teşkil etmektedir. Bu tek başına Dem Parti’yi demokrat yapmaz sadece klasik demokrasiyi işleten bir parti yapar. Dem Parti’nin demokratlığı makro düzeyde üzerinden sallandırılan şiddet vesayetine karşı çıkmasıyla olur.

O yüzden PKK’nın artan şiddet ve terör saldırılana en sert tepki vermesi gereken DEM Parti’nin siyasi olarak güçlenmesini isteyenler olmalıdır.

Bir kez daha belirtmek gerekir ki; Evet Türkiye’nin Kürt Sorunu varlığını ve önemini korumaktadır. Bununla birlikte de Türkiye kadar Kürtlerin de bir PKK sorunu vardır.

PKK’nın tüm terör eylemlerine karşı; iktidarın ve devletin askerlerimizi koruma sorumluluğu kadar muhalefetin de yerel seçimlere giderken ana gündemi ekonomik sorunlar, yoksulluk, işsizliktir; demokrasinin ortadan kaldırması, siyasi alanın giderek daralması olduğunun topluma hatırlatmaları gerekiyor.

 Ve yine muhalefet, PKK terörünün bitmesinin Türkiye’de demokrasinin ve özgürlüğün alanının genişletilmesinden geçtiğini unutmamaları gerekiyor; tek başına bildiri imzalamaktan değil.

 

Murat Aksoy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir