HEDEP’in tercihi ne olacak?  

HEDEP’in tercihi ne olacak?   

Kulislerde Cumhur İttifakı’nın büyük ortağı AKPnin HEDEP ile yerel seçimlerde işbirliği için mutabakat aşamasına geldiği konuşuluyor. Bu kulis ne kadar doğrudur bilemeyiz ama Kürt sorununu yok sayan, onları temsil eden partiyi kapatmak isteyen, siyasi temsilcilerini hapse atmaktan çekinmeyen siyasi iktidarın yerel seçimlerde başarı elde etmek HEDEP’le işbirliği yapmaktan çekinmediği bir siyasi iklimde, muhalefetin böyle bir ilişki ve işbirliğinin önündeki engel ne olabilir ki?

Yerel seçimler yaklaştıkça Kürt siyasi hareketi ve onun ana gövdesini temsil eden HEDEP’in konumu kritik hale geliyor.

Gerek Cumhur İttifakı gerekse CHP’nin kritik büyükşehirlerde seçimi kazanması, HEDEP’in alacağı siyasi tavırla doğrudan bağlantılı.

2019 yerel seçimlerinde -o dönemki adıyla- HDP, AKP’nin kaybetmesi ve demokrasinin kazanması amacıyla kritik yerlerde aday çıkarmamış, bir anlamda muhalefetin yanında yer almıştı.

HDP’nin bu tavrının üzerine Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan; Ankara ve İstanbul’da CHP adaylarının kazanması durumunda “sosyal yardımların kesileceği”, “faturaları PKK’lıların dağıtacağı”, “başörtüsünün yasaklanacağı” gibi gerçek olması mümkün olmayan pek çok iddia ortaya atmıştı.

Sonuçta CHP aralarında İstanbul, Ankara, Adana, Mersin gibi 11 büyükşehirde belediyeyi kazandı. Bu belediyelerde Erdoğan ve iktidar blokunun iddia ettiği hiçbir olumsuzluk yaşanmadı. Tam tersine belediyelerin sosyal yardımların miktarlarında artışlar olduğu gibi, tüm kesimler için güvenceler arttı, “liyakat” öncelikli hale geldi.

Bununla birlikte Erdoğan’ın 2019 yerel seçimleri öncesi HDP’yi kast ederek söylediği; “Yerel seçimleri kazanansalar da, belediyelere kayyum atanır” sözü gerçek oldu. HDP’nin kazandığı pek çok büyükşehir ve ilçe belediyesine kayyum atandı, belediye başkanlarının bir kısmı tutuklandı. Bir kısmı da hala tutuklu.

Evet, 2024 yerel seçimlerinde HEDEP’in pozisyonu 2019’dan da önemli hale gelmiştir.

Bu, İYİ Parti’nin CHP’nin teklif ettiği işbirliğini kabul etmemesinden bağımsız bir önemdir.

Hatta HEDEP’in bu süreçte CHP’yle, “sınırları belirlenmiş açık ve şeffaf ilişkisi”, Türkiye’de her gün daralan demokratik siyaset alanının genişlemesi açısından çok daha önemlidir.

Geçmişte de böyleydi, şimdi de böyle.

İYİ Parti, siyasi kimliksizliğinin ve yönsüzlüğünün maliyetini bir bütün olarak muhalefete ödetmiştir ve ödetmeye devam etmek istemektedir.

İYİ PARTİ’NİN KİMLİKSİZLİK SORUNU

Bu açıdan İYİ Parti’nin, “HDP varsa ben yokum!”, “HDP’le yan yana gelmeyiz” tavrı en başından bu yana demokratik siyaset açısından sorunluydu. Ayrıca bu pozisyonu siyaseten anlamak da mümkün değil.

Son olarak İYİ Parti 2024 seçimlerine “hür ve müstakil parti” olarak girme kararı aldı. Ancak yerel seçimler gibi partiden çok adayın bir adım daha önde olduğu, Türkiye’nin içinde olduğu büyük siyasi fotoğrafa baktığımızda bu kararın da siyaseten sorunlu olduğu açıktır.

Nitekim partiden istifalar ve kamuoyu yoklamalarında partinin aldığı oy da bunu göstermektedir.

Ancak İYİ Parti ve lideri Akşener’in aldığı siyaseten doğru olmayan adımları sadece bunlar değildir.

Nitekim Akşener’in Altılı Masa sürecinde, özellikle liderler toplantısında hissettiği ama açıklamaya cesaret edemediği, nihayet 3 Mart’ta masadan zehir zemberek bir açıklama ile kalkıp 6 Mart’ta hiçbir şey olmamış gibi oturması da sorunluydu. Altılı masayla ilgili ortaya çıkan “güven” sorunu seçimin kaybedilmesinde hayli önemli olmuştur.

Tüm bunlar kendi ifadeleriyle “hür ve müstakil parti” olarak “erken iktidar hastalığının” birer yansımasıdır.

Buna 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimine Akşener’in ısrarla aday olmasını da eklemek gerekiyor.

Özetle İYİ Parti, siyasi kimliksizliğinin ve yönsüzlüğünün maliyetini bir bütün olarak muhalefete ödetmeye devam etmek istemektedir.

CHP’nin bugüne kadar Kürt siyasi hareketiyle ve partileriyle açık işbirliği yapmamasına rağmen terörle işbirliği yapıyor!” yalan propagandası binlerce kez yapılmadı mı? Montajlanmış videolar yayınlanmadı mı? Bu gerçeğe rağmen bir işbirliğinden neden kaçılıyor?

ŞİMDİ CESARET ZAMANI

Evet şimdi cesaret zamanı.

Bir siyasi parti olarak yüzde 9 oy almış ve Meclis’te temsil edilen HEDEP ile CHP’nin “iktidar ne der” korkusu olamadan “sınırları belirlenmiş açık ve şeffaf ilişki” kurması her zamankinden daha önemli hale gelmiştir.

Şunu görmek gerekiyor: CHP’nin büyükşehirleri kazanmak için nasıl ki İYİ Parti ile işbirliği yapması gerekiyorsa, aynı şekilde HEDEP ile de ilişkil kurmak, yani işbirliği yapmak durumundadır. Bunu partiler düzleminde yapamıyorsa adaylar üzerinden sandıkta yapmak durumundadır.

Biriyle kurulmak istenen açık işbirliğinin diğerinden sakınılması ancak siyasi cesaretsizlikle açıklanabilir.

Sonuç olarak, Türkiye’de her gün daralan demokratik alanın korunması ancak muhalefetteki tüm partiler ve sivil toplum alanındaki siyasal ortaklaşma ile mümkündür.

CHP’nin bugüne kadar Kürt siyasi hareketiyle ve partileriyle açık bir işbirliği yapmamasına rağmen “Terörle işbirliği yapıyor!” yalan propagandası binlerce kez yapılmadı mı? Montajlanmış videolara yayınlanmadı mı?

Bu gerçeğe rağmen bir işbirliğinden neden kaçılıyor?

Yapılması gereken muhalefetin iktidarın bu yalan söylemine karşı toplumu ikna edecek güçlü bir argüman ve söylemi üretmesidir.

Şunu unutmayalım; Cumhur İttifakı’nın 2015ten bu yana Kürtlere bakışı özetle, Her şey ol ama Kürt olma”dır. Bu yüzden Kürt sorunu yoktur!” söylemi açıkça ifade edilebilmekte, Kürt sorunu konuşulamamakta, HDPnin kapatılması için her şey yapılmaktadır.

Buna rağmen kulislere yansıyan, Cumhur İttifakı’nın büyük ortağı AKP’nin HEDEP ile yerel seçimlerde işbirliği için mutabakat aşamasına geldiğidir. Bölgede kazanılacak belediyelere kayyum atanmaması karşılığı, HEDEP’in İstanbul başta olmak üzere aday çıkarması kulisi ortalıkta dolaşmaktadır.

Bu kulis ne kadar doğrudur bilemeyiz ama Kürt sorununu yok sayan, onları temsil eden partiyi kapatmak isteyen, siyasi temsilcilerini hapse atmaktan çekinmeyen siyasi iktidarın yerel seçimlerde başarı elde etmek için HEDEP’le işbirliği yapmaktan çekinmediği bir siyasi iklimde, muhalefetin böyle bir ilişki ve işbirliğinin önündeki engeli ne olabilir ki?

Tabi bu HEDEP’le sınırlı kalmamalıdır. Diğer sol partiler de bu işbirliği sürecinin parçası olmalıdır.

Son olarak Kürt sorunu, olduğu yerde ağırlaşarak varlığını koruyor. Yeni yönetim sistemi siyasal alanı ve demokrasiyi ortadan kaldırdığı ölçüde, demokrasinin kurumsallaşması ve derinleşmesi ile çözülecek olan Kürt sorununu konuşamıyoruz bile. Böyle bir iktidar pratiği karşısında Kürt siyasi hareketi hangi vaatle AKP’ye uzlaşabilir ki?

Kürt siyasi hareketinin sürekli kriminalize edildiği, kapatılma durumuyla karşı karşıya kaldığı ve bunu aşmak için yeni siyasi parti kurduğu bir iklimde, sadece muhalefetin değil HEDEP’in de muhalefetle sahici bir işbirliğine ihtiyacı vardır.

Murat Aksoy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir