Bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmuyor

Bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmuyor

O kalabalıklarının içinde yürürken kırmızı ışıkta durdum. Hemen yanımda trafik lambasının dibine bırakılmış yiyecekleri yiyen bir serçe vardı. O kırmızı ışıkta duran sadece ben değildim. Bir yandan yemini yiyor bir yandan dolaşıyordu çevresindeki dev gibi insanları umursamadan. Ben ve diğer insanların hareketlerine rağmen kaçmadı o serçe. Serçe gibi güvercinler de korkmuyor, kaçmıyordu insanlardan. Üstelik dünyanın en kalabalık yerinde.

 

Muhtemelen 2007 benim açımdan daha da zor bir yıl olacak.

Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kim bilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım?

Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım.

Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.

Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.

Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.

19 Ocak 2007’de Halaskar Gazi Caddesi’nde saat 15.04 sularında, tıpkı Tahir Elçi gibi ensesinden vurularak öldürülen Hrant Dink’in aynı gün yayınlanan Agos’taki son yazısı “Ruh halimin güvercin tedirginliği” yukardaki satırlarla bitiyor.

Bir önceki yazısında neden “hedef seçildiğini”; son yazısında da söylediği bir söz nedeniyle açılan davalar ve gelen tehditlerden sonraki ruh halini yazmıştı. Kendisini dışardayken güvercinlere benzetmişti.

Ve refleks olarak da başlıyorum kendi kendime işkenceye.

Bu işkencenin bir yanı merak, bir yanı tedirginlik.

Bir yanı dikkat, bir yanı ürkeklik.

Tıpkı bir güvercin gibiyim…

Onun kadar sağıma soluma, önüme arkama göz takmış durumdayım.

Başım onunki kadar hareketli… Ve anında dönecek denli de süratli.

Hrant, “Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz!” demişti ama o güvercini vurdular 19 Ocak 2007’de. Yazının yayınlandığı gün.

Tıpkı Tahir Elçi gibi.

Tahir Elçi, bir insan hakları aktivistiydi. Onu tanıdığım 2000 yılından bu yana bir gazeteci olarak çok kez konuştum, söyleşi yaptım, yazı istedim. Onu önemli kılan Kürt sorunun demokrasi içinde ve diyalog ile çözüleceğine ısrarla inanması ve hayatını buna vakfetmesiydi.

Tahir bunun bedelini ödedi. Barışı savunmanın, gerçekleri söylemin bedelini.

Ahmet Hakan’ın sunduğu programda, “PKK terör değildir!” dediği için soruşturma açıldı, gözaltına alındı, dava açıldı ve 28 Kasım 2015’te de öldürüldü.

Hrant’ın yaşadıklarını Tahir muhtemelen daha kısa sürede yaşadı. 14 Ekim 2015 Çarşamba akşamı yayınlanan programda söylediği söz nedeniyle her günü muhtemelen Hrant gibi “güvercin tedirginliği”nde geçmiştir.

Tahir de kendini, Diyarbakır’da olsa da güvercin tedirginliğinde hissetmiştir. Arkadaşları, dostları arasında değil belki ama devletle yüz yüze geldiği her yerde o güvercin tedirginliğini hissetmiştir.

Sahi güvercinler neden korkar, neden kaçar bizim ülkemizde insanlardan?

Eminönü’nde Yeni Cami önünde yem attığınız güvercinler bile size 1-2 metreden fazla yaklaşmaz. Taksim Meydanı’ndakiler de öyle.

Türkiye’de güvercinler, serçeler insanlardan korkuyor.

Belki onları Hrant gibi Tahir gibi vuracağımızdan korkuyorlar.

Türkiye’deki güvercinleri düşününce aklıma Amerika’daki güvercinler, serçeler geldi. İnsanlardan korkmayan güvercinler ve serçeler.

Dünyanın en kalabalık şehirlerinden olan New York’ta Manhattan’da yürürken ilginç bir olay yaşadım. O kalabalıklarının içinde yürürken kırmızı ışıkta durdum. Hemen yanımda trafik lambasının dibine bırakılmış yiyecekleri yiyen bir serçe vardı. Ve o kırmızı ışıkta duran sadece ben değildim. Bir yandan yemini yiyor bir yandan dolaşıyordu çevresindeki dev gibi insanları umursamadan. Belki 20, belki 30 saniye dolaştı durdur ayaklarımızın arasında. Ben ve diğer insanların hareketlerine rağmen kaçmadı o serçe.

Serçe gibi güvercinler de korkmuyor, kaçmıyordu insanlardan. Üstelik dünyanın en kalabalık yerinde.

Aynı şeyi Washington’da her gün görüyorum. Parklarda, sokaklarda güvercinler, serçeler hatta sincaplar bile insanlardan korkmuyor, onlarla birlikte yürüyorlar.

Sahi ne fark var?

İstanbul’da, Diyarbakır’da güvercinler, serçeler insanlardan korkarken New York’ta Washington’da neden korkmuyorlar?

İnsanlar onlara zarar vermedikleri için mi sadece?

Keşke Hrant, Tahir bu ülkede yaşasalar da hayatta olsalardı.

Çünkü, bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmuyor.

 

*Bu yazı 28 Kasım 2015’de yayınlanmıştır.

Murat Aksoy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir