“Fatih Terim Terör Örgütü” diyelim mi?

“Fatih Terim Terör Örgütü” diyelim mi?

Ne teftiş kurulunun ne BDDK’nın raporunda ne de iddianamede Terim’in bu işe dahli görünmüyor. Dolandırılanlar Terim’den şikayetçi değil. Ee, neyle yargılanacak?

“Fatih Terim Fonu” iddianamesini okuyamadım. Tembellikten, üşengeçlikten değil, anlamayacağımı bildiğimden… Fethullahçılar adalet mekanizmasına çöktüğünden beri malum, öyle kötü iddianameler yazılıyor ki, vaktimi o işe harcayacağıma, oturdum iddianameyi yorumlayanların yayınlarını izledim ve saatlerrr saatlerrr boyunca…

Ama iyi ki öyle yapmışım, nitekim Nevşin Mengü’nün kanalında gazeteci Cansu Şimşek’in aynen şunu dediğini işittim: “İddianame çok kötü, belki de çok yeni olduğu için böyle, aceleyle hazırlanmış.”

Zaten mevzu karışık… Paralar nerede? 10 milyon dolar kayıp! Kaçırıldı mı, batırıldı mı, dağıtılıp eritildi mi, hiç belli değil. Seçil Erzan’dan başka kimler bu işin içinde, banka da dolandırıcılığa dahil mi, kimlerin dosyası ayrıldı, bir davadan kaç yeni dava çıkacak, bunlar da birer spekülasyon sadece…

Nitekim İsmail Saymaz da işin içinden çıkamamış. Öyle ki, Sözcü TV’de Can Coşkun’un, “Sen bu işten ne anladın abi?” gibisinden sorusuna şu güzel cevabı vermiş:

“Tablonun tam netleştiğini söyleyemiyorum. Kaç mağdur var, o belli değil. Bu mağdurların ne kadarı mağdur, o da belli değil. Bir kısmı tefecilik ilişkisine girmiş, bunu saklıyor. Verilen para kadar geri verilen para da belli değil. Seçil Erzan, ‘Dağıttım, eridi,’ diyor. Ama paranın nereye gittiğine dair bir veri sunamıyoruz.”

Fatih Terim’le ilgili ise şu yorumu yapıyor:

“Terim, bana sorarsan mağdur. Adının kullanıldığını biliyordu diyemem. Ön ayak oldu diyemem. Çünkü buna dair bir kanıt yok. Ama yakınlarının Seçil Erzan’a para verdiğini biliyordu. Mağdur ama neden şikayetçilerin arasında adı yok? Belli ki onun itibarını korumaya çalıştılar, iddianameye eklemediler ama ters tepti, şimdi daha çok konuşuluyor.”

Fakat öte yandan, suçu çözmüş, suçluyu yakalamış, yargıyı dağıtmakta usta olan öyle yorumcular var ki Mehmet Ağar’ın yakın dostu Fatih Terim’in gözüne gözüne vurup sosyal medyada, “helal olsun dayıoğlu” dedirtiyorlar. Onları seviyoruz çünkü kendilerinden bir şey öğrenmeye ihtiyacımız yok… Çünkü suçüstü yapılırken biz de oradaydık. Biz tuttuk, onlar vuruyor, böyle çok güzel oluyor şimdi…

Mesela Emre’nin zararı 4,2 milyon, Arda’nın zararı ise 7,5 milyon dolar; parasını kaptıran futbolcular bile Terim’i suçlamazken, Enver’ler Yıldıray’lar ve diğerleri ne hakla, daha önemlisi, neyle suçluyorlar hocayı?

SENİN AĞAR’LA FOTOĞRAFIN VARSA, BANA ATIŞ SERBEST…

Enver Aysever’le başlayalım:

Seçil hanımı biraz araştırdım. Seçil hanımın öyle birilerine ‘gel kardeşim 100 milyon lira ver, 200 milyon lira ver’ diyecek kişilikte olmayan birisi olmadığını anladım. Fatih Terim’in adı konulmamış dokunulmazlığı kaldırılacak. Terim muhtemelen tanık olarak çağrılacak, ama çok yakındır ki sanık olarak da çağrılacak”.

Sonra ekrana Arda’nın, Terim’in ve Ağar’ın birlikte çekilmiş fotoğrafını verip sadede geliyor:

İşte Fatih Terim fonuna en çok para kaptıran Arda. Yanında imparator diye söylenen ve neyin imparatoru olduğu belli olmayan Fatih ve yanında Türkiye tarihinin en tartışmalı ismi Mehmet Ağar. Şimdi mesele bu…

Aha bakın!

Anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz!

Konuşmuyorum. Anlatmaya hiç gerek yok. Vay şöyle olmuş, böyle olmuş… Kesssin!…

“Fatih Terim çete üyesidir diyemem!” diyerek devam ediyor Enver Aysever.

Hızımızı almışken “Fatih Terim Terör Örgütü” diyelim mi? Neden olmasın Enver?

TERİM’İN ADI SADECE 35 YERDE GEÇİYOR

O düzeye inmese de, Terim’in hükmünü verenlerden biri de Yıldıray Oğur.

Sorularını sormuş, alıntılarını yapmış, muntazam, tane tane…

Denizbank Büyükdere Şubesi ile Denizbank Genel Müdürlüğü arasındaki mesafeyi de ölçmüş.

Ondan sonra sadede geliyor ve diyor ki:

İddiaların her satırında Fatih Terim ve Hakan Ateş var ama savcılık bu iki isme dokunmadan iddianame yazmayı başarmış; patronlar ve imparatorlar faniler gibi adil yargılanmazlar.

Yıldıray “her satırında” diyor. Halbuki Cüneyt Özdemir saymış, Terim’in adı sadece 35 yerde geçiyor. Ne Teftiş Kurulu’nun ne BDDK’nın raporunda ne de iddianamede Terim’in bu işe dahli görünmüyor. Dolandırılanlar Terim’den şikayetçi değil. Ee, neyle yargılanacak?

Bu örnekleri birbirinin zıddından seçtim. Farklı mahallelerden iki muhalif yorumcu, birinin kafasını gözünü yararak yaptığını, öbürü itinayla yapmış. Mesela Emre’nin zararı 4,2 milyon, Arda’nın zararı ise 7,5 milyon dolar; parasını kaptıran futbolcular bile Terim’i suçlamazken, Enver’ler Yıldıray’lar ve diğerleri ne hakla, daha önemlisi, neyle suçluyorlar hocayı?

Yıllardır Ağar’la arkadaşlığı nedeniyle adeta Susurluk’tan yargılanmasını bekliyordunuz Terim’in. Şimdi de Seçil Erzan’la yakınlığı nedeniyle “organize suç örgütü lideri” demediğiniz kaldı adama… Soruyorsunuz, neden yargılanmıyor? Suç nerede, söyleyin de ona göre yargılansın.

FATİH TERİM NEYLE SUÇLANABİLİR?

İddianameye göre, Seçil Erzan’ın Fatih Terim’in futbolcuları kendisine yönlendirdiğine dair açık bir beyanı yok. Zaten futbolcular da böyle bir şey söylemiyorlar. Peki “Fatih Terim Fonu” lakırdısı nereden çıktı öyleyse?

O da belli değil aslında! Gazeteci Deniz Zeyrek de benim gibi bunu merak edip meslektaşı Bahadır Özgür’e sormuş. Bankanın Teftiş Raporu’nda bu adlandırmanın yapıldığını öğrenmiş. Kimilerine göre bu adı Fatih Altaylı taktı. Kimilerine göre Seçil Erzan bu adla mudilerini dolandırıyordu. Futbolcuların kendi aralarında böyle söylediği de iddia ediliyor.

Öyleyse, şimdilik çıplak gözle görünen şey şu: Erzan Terim’in etrafındakileri dolandırıyor, birileri buna “Fatih Terim Fonu” adını takıyor ve ihale Terim’in üzerine kalıyor. Bunun ötesinde söylenecek her söz birer iddia… Son derece haklı ve güçlü şüphelere dayanıyor olsa bile… İleride suçu ispatlanacak olsa bile… Suçu ispatlanana kadar herkes fonsuzdur…

Anladığım kadarıyla Fatih Terim’in iki konuda suçlanması mümkün. İlki şu: Seçil Erzan’ın Denizbank’a verdiği bilgiye göre, Terim kendisine 750 bin dolar vermiş ve kısa sürede parasını ikiye katlamış. Gerçek buysa Terim, Erzan’a para vermediğini söyleyerek adaleti yanıltıyor. Fakat yalan ifade vermek suç olsa da, bu suç bir adamı hapse götürmüyor…

İkinci olarak, Terim’in, yasadışı yollardan vergilendirilmemiş bir kazanç sağladığı anlaşılıyor. Fakat gazeteci Emrullah Erdinç’in Sözcü TV’de aktardığı bilgiye göre (Yaptığı yorum mu demek lazım yoksa, benim de kafam karışıyor artık?), “Vergi açısından soruşturma gelmez. Bankadaki paralarını çektiler, yatırım amaçlı bir işe giriştiler. Para sistemin içinde. Eğer sistemin dışında olsaydı nereden bulunduğu sorusu da sorulacaktı”.

Sonuç? Suç nedir?

Yıllardır Ağar’la arkadaşlığı nedeniyle adeta Susurluk’tan yargılanmasını bekliyordunuz Terim’in. Şimdi de Seçil Erzan’la yakınlığı nedeniyle “organize suç örgütü lideri” demediğiniz kaldı adama… Soruyorsunuz, neden yargılanmıyor? Suç nerede, söyleyin de ona göre yargılansın. Çünkü bu retorik bir soru, çünkü siz soru sormanın ötesine geçiyorsunuz. O halde ispatla mükellef değil misiniz?

Belki o taşın altında Erzan’dan, Terim’den çok daha fazlası vardır. Bir ucundan tutmanız gerekmiyor mu? Elle tutulur bir şeyler söylemeniz gerekmiyor mu, kamusal görevinizin ifası için? Neden işin kolayına kaçıp en kestirme yoldan muhalif kitlenin duygularını harekete geçiriyorsunuz?

Sormazlar mı? Bu kadın mudilerle dolandırdı, onlara zarar verdi ve sen onun kaçacağını söylüyorsun. Kaçacağını söylediğin kişiyle dört gün ne yapıyorsun? Dahası, bu bir bankacılık suçu değilse ve Denizbank’ı hiç ilgilendirmiyorsa sen niye bu işin içine girdin? Senin orada ne işin var?

BANKA ERZAN’IN TELEFONUNU NE YAPTI?

Bu yüzden ister istemez tartışılamayan, gölgede kalan vahim iddialar var; mesela banka yöneticilerinin olaya dahliyle ilgili…

Emre Belözoğlu’nun avukatı Şekip Mosturoğlu’nun L1 Üçgen kanalında anlattıklarından geniş bir alıntı yapmamız şart galiba… Bilindiği üzere Mosturoğlu Fenerbahçe kulübünün eski yöneticilerinden ve Fatih Terim’le de arası hiç iyi değil… Söylediklerini ona göre yorumlayalım isterseniz…

“Bu 18 kişiden hiçbiri Fatih Terim’in yönlendirmesiyle Seçil Erzan’dan para aldım demedi. Ne müştekiler ne de şüpheliler bunu söylemediler. Terim’in ismi kullanılmış. ‘Onun da parası var’ denip de gelenler var.”

Hiç kamuoyunda dillendirilmiyor ama iki banka yöneticisinin ismiyle anılıyor bu fon. Müştekilerin tamamı Hakan Ateş’in ve Mehmet Aydoğdu’nun ismine güvenerek geliyorlar.

Emre, Seçil Erzan’ı tanımıyor. Volkan Bahçekapılı’ya güvenerek geliyor. Fakat bankanın bu üst düzey yöneticilerini Emre zaten tanıyor…

Hiç kimse bankanın denetim sistemindeki yetersizliği tartışmıyor. Burada daha popüler olan şey futbolcuların para kaybetmesi…

İlk olarak 7 Nisan’da banka suç duyurusunda bulunuyor Seçil Erzan hakkında. Fakat çok ilginç, Seçil Erzan 7 Nisan’dan sonra, 4 gün boyunca Denizbank tarafından alıkonuluyor. Cep telefonuna el konuluyor. Bilgisayarına el konuluyor. Bunlar temizleniyor. Banka tarafından ifadesi alınıyor. Erzan’ın ifadesine göre bu esnada kendisine serum veriliyor. Gece gündüz evinde güvenliklerin beklediğini söylüyor. Hatta şunu söylüyor, Seçil Erzan: Evinden alındığı zaman kapıda dört şüpheli şahsa rastlanıyor. Polis onlara kimlik soruyor. Denizbank’ın güvenlik görevlileri oldukları ortaya çıkıyor. Polis bunu tutanağa bağlıyor ve bu dosyanın içinde var.

Sormazlar mı? Bu kadın mudileri dolandırdı, onlara zarar verdi ve sen onun kaçacağını söylüyorsun. Kaçacağını söylediğin kişiyle dört gün ne yapıyorsun? Dahası, bu bir bankacılık suçu değilse ve Denizbank’ı hiç ilgilendirmiyorsa sen niye bu işin içine girdin? Senin orada ne işin var?

Kişileri kurumları suçlarken elimizdeki verilerle sormamız lazım.”

“ÇÜNKÜ BANKANIN HER ŞEYDEN HABERİ VARDI”

Bir alıntı da bu davada beş futbolcunun avukatlığını yapan Rezan Epözdemir’den…

Epözdemir, Fatih Altaylı’nın YouTube kanalında Erzan’ın ifadesinden, onun ağzından detaylar aktarıyor. Buna göre hiç kimse Terim’den şikayetçi değil ama 18 kişiden 12’si Hakan Ateş’ten şikayetçi… Erzan, eski futbolcu Selçuk İnan’ı ve tercüman Mert Çetin’i bizzat kendisi aramış mesela, Terim’in aracılığı olmadan, bu açık…

“Mağdurlara verdiğim tüm evrakları bankada sistemde düzenledim. Banka başından itibaren durumdan haberdardır. En azından haberdar olmalıydılar. Kamera kayıtları ve yazıcıdan çıktı alınırken her şey banka hafızasında yer almaktadır. Yani banka bir şey bilmediğini söyleyerek kendisini kurtarmaya çalışmaktadır. Ben 12 yıl Florya’da şube müdürlüğü yaptım. Banka bunu bildiği halde göz yummuştur. Ben her şeyi orada yaptım. Hiçbir şeyi gizlemedim. Zaten 50 bin dolar üstü döviz işlemleri bankadan çekildiğinde bu teftişe tabiidir. Banka bu durumu tabii ki biliyordu, ancak bu kadar büyük meblağlar çekildiği halde hiçbir zaman sorgulamadı.”

BU BİR SAADET ZİNCİRİ MİYDİ?

Son alıntı Cansu Şimşek’ten… Erzan’a parasını kaptıran futbolcular gerçekten bunun bir saadet zinciri olduğunu biliyorlar mıydı?

“Ponzi mi, bundan emin değilim. 26 kişiden bahsediliyor. Buna paralel bankacılık demek daha doğru. Üst düzey bankacı arkadaşlarımla konuştum, 26-27 kişiyle ponzi olmaz dediler. Bu para bir şekilde işletiliyor. Büyük ihtimal farklı bir gelir modeli vardı.

Özel bir saklama hesabı olduğundan bahsediliyor. Bankalarda saklama hesabı adı verilen, banka müdürlerinin bile göremediği çok zengin insanların hesabı var. Bunu fon gibi anlatıp pazarlıyor. Bu insanlar nasıl kanmış demeyelim. Bunlar çok zengin insanlar oldukları için biliyorlar bunları.”

Fatih Terim futbol dünyasının vasatından daha kirli, daha karanlık değil. Bu düzeydeki futbolcuların, futbol adamlarının mafya, sermaye ve siyaset çevreleriyle Terim’inkine benzer ilişkileri olur. Bu durum dünyada da böyledir. Pele de sağcıydı, Maradona da mafyayla bağlantılıydı, Messi de vergi kaçırdı…

SAĞCI FATİH TERİM’İ, SOLCU METİN KURT KADAR DOĞRU YORUMLAYAMAMAK…

Kamuoyu vicdanı Fatih Terim’in servetini artırmak için başvurduğu yoldan pek de hoşlanmamış görünüyor. İddianamede bulunmaması, ifadesinin alınmamış olması, çıkıp bir şeyler söylememesi eleştiriliyor.

Ne var ki tüm bunlar, en azından şimdilik davanın seyrini etkilemiyor. Çünkü oklar Fatih Terim’i göstermiyor. Her gün, her saat yeni bilgiler sızmakta. Yakında onun da ifadeye çağrılması, tanık ya da sanık olarak dinlenmesi mümkün ve bu gidişle sürpriz olmayacak.

Fakat bir kesimin nefret objesine dönüşmesi, neredeyse kriminal bir tip olduğu algısının yerleşmesi, zorlama yorumlar ve yargısız infaz üzerine de söylenmesi gerekenler var bana göre…

Fatih Terim futbol dünyasının vasatından daha kirli, daha karanlık değil. Bu düzeydeki futbolcuların, futbol adamlarının mafya, sermaye ve siyaset çevreleriyle Terim’inkine benzer ilişkileri olur. Bu durum dünyada da böyledir. Pele de sağcıydı, Maradona da mafyayla bağlantılıydı, Messi de vergi kaçırdı…

Geçmişte Sergen Yalçın da tefeciden borç alıp Alaattin Çakıcı’dan Sedat Peker’den yardım istemişti mesela. Fatih Terim bu maço alemde ayakta kalabilen biri sadece…

Ama ona bir de siyasi renginden dolayı tavır alanlar var ki, işte onlar adamın Ağar’la çekilmiş birkaç fotoğrafına bakıp hüküm veriyorlar neredeyse. Hâlbuki Terim’in açık bir siyasi tutumu yoktur diyebiliriz.

Örneğin Rıdvan Dilmen, Arda Turan, Burak Yılmaz referandumda “evet” videoları çekerken Fatih Terim o topa girmedi. “Çözüm Süreci”nde kendisine “akil insan”lık teklif edildiğinde reddetti. Öte yandan Terim’i rakı içerken de gördük, Cuma namazında da…

Kapanışı ezber bozan bir yerden yapmak istiyorum. Fatih Terim topal bir ayakkabı tamircisinin evladı olarak geldiği Adana’nın varoşlarından bugün – Ali Koç dahil olmak üzere – bütün rakiplerini, muarızlarını rahatsız ettiği bu zirveye yükseldi. Türk futbolunun en solcu ismiyle, 70’lerde bir futbolcu sendikası kurma çabalarıyla tanınan Galatasaray efsanesi Metin Kurt’la aynı takımda oynadı.

Kurt’un o dönem birkaç takım arkadaşıyla sürdürdüğü greve Terim’in katılmadığı, hatta grev kırıcılığı yaptığı iddia edilir. Bakın solcu Metin Kurt bu iddiayı yalanlarken o “faşist” Fatih Terim hakkında neler söylüyor, ölmeden önceki son röportajlarından birinde…

– Fatih Terim’le kısa bir süre de olsa beraber oynadığını hatırlatıyoruz:

“Evet, Terim’le iki yıl birlikte oynadık. 74’te geldi Galatasaray’a. 76’ya kadar abi-kardeş top oynadık. 76’da Galatasaray’da gerçekleştirdiğimiz sporcu eylemine Terim, Adana’da olduğu için katılamadı. Ama inanıyorum ki İstanbul’da olsa katılırdı”.

– Ya fikirsel uyumsuzluklar?:

“Terim, feodal yapıya sahip bir futbolcuydu. 76’dan sonra fazla bir temasım olmadı. Kuşkusuz ilişkide olduğu insanların etkisinde kalmıştır. Davranışlarını benimsemeyebiliriz ama futbol kariyerini yadsıyamayız”.

 

 

Alper Budka

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir