Kaybedilen seçimler ve gelecek seçimlere yönelik strateji okumaları

Kaybedilen seçimler ve gelecek seçimlere yönelik strateji okumaları

Her siyasi partinin ilçe meclisleri odaklı ve kendi logolarıyla yaklaşan mahalli idareler seçimine hazırlanmaları, belediye başkanları için kendi adaylarını kamuoyunun takdirine sunmalarının ardından, oy pusulaları basılmadan belediye başkanlığı ortak aday konusunda geç kalınmadan derhal müzakereye başlamaları, hepsinden önemlisi seçimi kazandıkları takdirde hem belediye çalışanları arasında liyakate göre atamalar yapmayı taahhüt etmelerinin hem de halkın öncelikleri doğrultusunda projelerini açıklamalarının faydalı olacağı değerlendirilmektedir.

Alman Mareşali Von Manstein, “Kaybedilen Zaferler” kitabında 2. Dünya Savaşı’ndaki zaferin birçok defa kendilerine yakın olmasına rağmen, her seferinde verilen yanlış kararlarla kaybedildiğini ve savaş stratejisini Hitler yerine konusunun uzmanı kurmayların belirlemiş olması halinde savaşın kazanılacağını iddia etmiştir. Muhalefet açısından sonuçlara göre seçim stratejilerinin doğru oluşturulmadığı, buna mukabil Hükûmet açısından rasyonel bir strateji takip edildiği izahtan varestedir.

Kısaca özetlemek gerekirse; son yapılan genel seçimlerde Cumhur İttifakı’nı oluşturan partiler yüzde 7’lik baraj sorununu aşmak için İttifak çatısı altında ve fakat kendi logolarıyla seçime girerek azami seçmenini sandığa taşımışlardır. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı ortak tek aday ile seçime girmeyi tercih ederken, Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı ile Ata İttifakının adayları 100000 imza toplayarak seçime girmeye hak kazanmalarına rağmen,  oy pusulaları basılmadan önce Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı AK Parti Genel Başkanı lehine yarıştan çekilmiş, Ata İttifakı adayı ise ikinci tura kalan her iki aday ile müzakereler yürüterek Ata İttifakını oluşturan partilerin aksine AK Parti Genel Başkanını destekleyeceğini ifade etmiştir. Önümüzdeki mahalli idareler ve bundan sonraki genel seçimler ile cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin sadece bu iki hususa özen göstermesinin bile önemli olduğu değerlendirilmektedir.

Genel seçimlerde, seçmenler tek turda TBMM’ye milletvekili seçilmesi için oylarını kullanmaktadırlar. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise milletvekili seçiminden farklı olarak herhangi bir aday ilk turda yüzde 50 oy çoğunluğunu sağlayamadığı takdirde seçim ikinci tura kalabilmektedir. Son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk defa seçim ikinci tura kaldığında, Millet İttifakı tarafından yasama çoğunluğu Cumhur İttifakı tarafından kazanılmasına rağmen, yürütmenin kazanılmasının denge-denetleme ve kuvvetler ayrılığı bakımından demokrasi adına daha sağlıklı olacağı iddia edilmiştir. Son cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde Millet İttifakı’nın doğru stratejisi, tek turlu TBMM seçimlerine odaklanarak her partinin kendi logosuyla seçime girerken ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iki turlu olmasının esnekliği nedeniyle ortak aday ile gidilmesi yerine her partinin kendi adayıyla seçimlere katılmasıydı. Bu kapsamda Cumhur İttifakının paydaşlarından olan MHP’nin, Yeniden Refah Partisi’nin, BBP’nin kendi logolarıyla TBMM seçimine katılmaları örnek gösterilebilir.

Bundan sonraki genel seçimlerde Türkiye’nin mevcut partilerin hiçbirisinin tek başına ilk turda cumhurbaşkanlığı için gerekli olan yüzde 50 şartını sağlayamayacağı yüksek bir ihtimal olması nedeniyle seçim ikinci tura kalacak, partilerin ilk turda aldıkları oy oranında ikinci tur için ortaklıklar ve destek açıklamaları yapılabilecektir. Bu hareket tarzı hem oy temsili nispetinde olacağı için hem de çoklu alternatifleri halka sorma bakımından kat be kat demokratik olacaktır.

Mahalli idareler seçimleri ise tek turlu seçimler olduğu için farklı bir strateji gerektirmektedir. Mahalli idareler seçimlerinde muhtarlık seçimleri dışında vatandaşlar büyükşehirlerde, sırasıyla büyükşehir belediye başkanlığı, ilçe belediye başkanlığı, ilçe belediye meclisi üyeliği ve diğer illerde, sırasıyla belediye başkanlığı, ilçe belediye meclisi üyeliği, il genel meclisi üyeliği için aynı anda oy vermektedirler. İl genel meclisi ve belediye meclisi üyelikleri için yapılan seçimlerde, onda birlik baraj; uygulamalı nispi temsil sistemi, belediye başkanlığı seçiminde ise çoğunluk sistemi uygulanmaktadır.

İlçe belediye başkanlıkları ve il/büyükşehir belediye başkanlıkları adayları içinse her partinin kendi adayını açıklamasına karşın seçimlerin tek turlu olması nedeniyle, seçim anket sonuçları ve sahadaki seçim çalışmaları kapsamında ortak aday için uzlaşma sağlanan yerlerde diğer adayların ortak aday lehinde feragat etmeleri yöntemi uygun bir strateji olarak gözükmektedir.

Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkın­da Kanun (2972 Sayılı Kanun)’un 6. Maddesinde; “Büyükşehir belediye meclisleri belediye hudutları içinde kalan ilçe seçim çevreleri için tespit edilen belediye meclisleri üye sayısının her ilçe için beşte biri alınmak suretiyle bulunacak toplam sayı kadar üyeden teşekkül eder.” ifadesi bulunmaktadır. Buradan mahalli idarelerin ilçe meclisi seçimlerinin hem ilçe hem de il/büyükşehir belediyeleri yasama organını belirlediği için oluşturulacak seçim stratejilerinde ilçeleri ağırlık merkezi olarak seçmelerinin daha uygun olacağı sonucuna varılabilir.

Belediye meclisleri ile belediye başkanının doğrudan ilişkileri kapsamında ise ilgili mevzuat incelendiğinde iki önemli mevzuatın öne çıktığı görülmektedir. Bunlardan birincisi; 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 26. Maddesi’nin 4. fıkrasındaki; “Belediye başkanınca meclise sunulan bir önceki yıla ait faaliyet raporundaki açıklamalar, meclis üye tam sayısının dörtte üç çoğunluğuyla yeterli görülmezse, yetersizlik kararıyla görüşmeleri kapsayan tutanak, meclis başkan vekili tarafından mahallin mülkî idare amirine gönderilir. Vali, dosyayı gerekçeli görüşüyle birlikte Danıştay’a gönderir. Yetersizlik kararı, Danıştay’ca uygun görüldüğü takdirde belediye başkanı, başkanlıktan düşer.” hükmüdür. Yani salt çoğunluktan ziyade 3/4 oranında bir ret durumunda dahi faaliyet raporu yasal olarak onaylanmış olmaktadır. Diğer bir ifadeyle ilçe belediye meclislerinde ve il/büyükşehir belediye meclislerinde salt meclis çoğunluğundan ziyade asgari yüzde 26’lık bir meclis oranı desteği dahi belediye başkanının görevden düşmesini engellemektedir. Bu durum meclis seçimlerinde her partinin kendi logolarıyla girmeleri kapsamında büyük bir manevra alanı oluşturmaktadır. Diğer bir mevzuat ise; Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliğinin 33. Maddesindeki; “Büyükşehir belediye bütçe tasarısı ile ilçe ve ilk kademe belediyelerinden gelen bütçe tasarıları büyükşehir belediye meclisine sunulur; büyükşehir belediye meclisince yatırım ve hizmetler arasında bütünlük sağlayacak biçimde aynen veya değiştirilerek kabul edilir.” ifadesidir. Yani, Bütçe meclisin görevleri arasında olduğu için ve bütçenin meclis tarafından onaylanmaması durumunda meclis görevini yerine getirmemiş kabul edildiğinden meclis feshedilmiş sayılmaktadır. Danıştay 8. Dairesi’nin 14.7.2007 gün ve E. 2007/206, K.2007/2865 sayılı Kararındaki; “… Belediye Meclisince 2007 yılı bütçesinin tümünün hiçbir gerekçe göstermeden reddedilmesinin, meclise ait bir görevin gereği gibi yerine getirilmesine engel teşkil edecek nitelikte olduğu ve belediyenin bütçesinin olmaması nedeniyle belediyeye ait işlerin sekteye uğrayacağı ve gecikmesine yol açacağı sonucuna varıldığından, 5393 sayılı Yasa’nın 30/a maddesi uyarınca …. İli… İlçesi… Belediye Meclisinin feshedilmesine, 14.05.2007 gününde oybirliği ile karar verilmiştir.” hükmü bu hususu teyit eden emsal kararlara örnek verilebilir.

En önemli husus olarak da halkın sandığa gitmesi için seçimin kazanılması durumunda halka neler sunulacağının da belirtilmesi gerekmektedir. Zira, partilerin üye sayılarının oldukça üzerinde oy aldıkları bulgusundan hareketle, insan kaynaklarında liyakat, yönetimde katılımcı ve şeffaf bir yönetim, halkın denetimi konusunda yaratıcı argümanlar ve mekanizmalar bu konuda fayda sağlayabilecektir. Bu konu seçim sonuçlarından memnun kalmayan vatandaşların sandığa gitmelerine olumlu bir etki de oluşturacaktır.

Ayrıca, mahalli idareler ilçe belediye meclisi seçimlerinde her partinin kendi logosuyla seçimlere katılmalarının bütün partilerin demokrasideki özgül ağırlığını ortaya çıkarması adına gelecek cumhurbaşkanlığı seçimleri için de önemli bir gösterge olacaktır. İlçe belediye başkanlıkları ve il/büyükşehir belediye başkanlıkları adayları içinse her partinin kendi adayını açıklamasına karşın seçimlerin tek turlu olması nedeniyle, seçim anket sonuçları ve sahadaki seçim çalışmaları kapsamında ortak aday için uzlaşma sağlanan yerlerde diğer adayların ortak aday lehinde feragat etmeleri yöntemi uygun bir strateji olarak gözükmektedir. Bunun en iyi örneği son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Yeniden Refah Partisi Genel Başkanının gerekli imza sayısını toplamasına rağmen adaylıktan çekilmesidir. Partilerin ilçe meclislerinde almış oldukları oy oranı, ortak adayı destekledikten sonraki seçimin kazanılması durumunda yönetimde ne kadar etkin olması konusunda somut bir veri de teşkil edebilecektir.

En önemli husus olarak da halkın sandığa gitmesi için seçimin kazanılması durumunda halka neler sunulacağının da belirtilmesi gerekmektedir. Zira, partilerin üye sayılarının oldukça üzerinde oy aldıkları bulgusundan hareketle, insan kaynaklarında liyakat, yönetimde katılımcı ve şeffaf bir yönetim, halkın denetimi konusunda yaratıcı argümanlar ve mekanizmalar bu konuda fayda sağlayabilecektir. Bu konu seçim sonuçlarından memnun kalmayan vatandaşların sandığa gitmelerine olumlu bir etki de oluşturacaktır.

Ayrıca, bağımsız aday mekanizmasının hem yeni liderlerin önünü açması bakımından hem de siyasetin ve yerleşmiş etki organlarının olumsuz etkilerinden arınılması adına meşru bir hak olduğunu da kamuoyunun dikkatine bu vesileyle sunmak istiyorum. Bu nedenle siyaset kurumundan ve siyasi partilerden umduğunu bulamayan insanların çaresiz olmadığının ve demokrasi zemininde halkın desteğiyle bağımsız adaylar alternatifinin olduğunu da ifade etmek istiyorum. Burada hem bağımsız adaylara hem de siyaset kurumundan rahatsız olanlara büyük bir sorumluluk düşmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; “Gerçi asıl olan millettir, toplumdur. Onun da umumi iradesi, Meclis’te belirir; bu her yerde böyledir. Fakat, fertler de vardır. Meclis, memleket ve devlet işlerini fertlerle, şahıslarla yapmaktadır.” Ancak, şu da unutulmamadır ki; “Bir memleketin, bir memleket halkının düşmandan zarar görmesi acıdır. Fakat, kendi ırkından, büyük tanıdığı ve başlarında taşıdığı insanlardan vefasızlık, felaket görmesi ondan daha acıdır. Bu kalp ve vicdanlar için onulmaz yaradır… Millete dost görünüp de ilk fırsatta iktidar mevkiine geçtikten sonra onun hakikî ihtiyaçlarını düşünecek yerde memleketi kendi istediği yolda götüren, laf anlamayan, yetkili kimselerin yol göstermesine kulak asmayan, millette mevcut kuvvetleri şahsına bağlamaya çalışan kahraman yüzlü insanlardan oldukça çok zarar çekildi.”

Sonuç olarak her siyasi partinin ilçe meclisleri odaklı ve kendi logolarıyla yaklaşan mahalli idareler seçimine hazırlanmaları, belediye başkanları için kendi adaylarını kamuoyunun takdirine sunmalarının ardından, oy pusulaları basılmadan belediye başkanlığı ortak aday konusunda geç kalınmadan derhal müzakereye başlamaları, hepsinden önemlisi seçimi kazandıkları takdirde hem belediye çalışanları arasında liyakate göre atamalar yapmayı taahhüt etmelerinin hem de halkın öncelikleri doğrultusunda projelerini açıklamalarının faydalı olacağı değerlendirilmektedir.

Değerli kamuoyuna en içten saygı ve sevgilerimle…

Mehmet Alkanalka, Dr., Uluslararası İlişkiler Uzamanı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir