Kurultayın ardından: Y-CHP’den 21. Yüzyıl CHP’sine:

Kurultayın ardından: Y-CHP’den 21. Yüzyıl CHP’sine:

Kılıçdaroğlu, öncüsü olduğu ve genellikle “Y-CHP” (Yeni CHP) olarak anılan açılımlarla partiyi Baykal döneminin kronik reflekslerinden ve esasen zihinsel 1990’lardan kurtarırken, Özel’in sahiplendiği değişim ve dönüşüm vurgusu, CHP’yi 21.yüzyıl gerçekleri temelinde yeniden yapılandırmayı ve çağın ihtiyaçlarını karşılayan parti haline getirmeyi amaçlıyor. Bu bağlamıyla Özel, partinin 21.yüzyıldaki ilk reel lideri olma fırsatına ve daha önemlisi, iddiasına sahip.

CHP, 4-5 Kasım tarihlerinde gerçekleşen ve sonuçlarıyla tarihe not düşen bir kurultayla kendine yepyeni bir rota belirlemiş görünüyor. 5 Kasım sonrasında parti kadrolarının gençleştiği, kadınların öne çıktığı, partide pozitif ve yapıcı söylemleriyle bilinen isimlerin daha görünür hale geldiği, parti örgütünün yönetimdeki etkisinin belirginleştiği bir CHP’den bahsetmek mümkün. Bu değişimin partinin geçmişi, bugünü ve müstakbel geleceği açısından neler ifade ettiğine ana hatlarıyla bakalım.

BAYKAL’DAN KILIÇDAROĞLU’NA, KILIÇDAROĞLU’NDAN ÖZEL’E: DEĞİŞİMLER VE CHP

Kemal Kılıçdaroğlu 2010’da genel başkan seçildiğinde, CHP’nin değişmesi gerektiği tartışmaları partinin odak noktasında yer alıyordu. Nitekim Deniz Baykal yönetiminde uzatmalı 1990’ları yaşayan ve arkaik refleksleriyle geçmişten gelen bir gölgeden farksız olan CHP, Kılıçdaroğlu ile zincirlerinden kurtulmaya ve reel bir sosyal demokrat parti olmaya doğru adımlar atmaya başlıyordu. Partinin o güne dek iletişim kurmakta isteksiz davrandığı sosyal demokrat kesimler adım adım partide etkin hale gelirken, muhafazakâr ve dindar seçmenle ilk kayda değer etkileşim de bu dönemde başlayacaktı. Öte yandan Baykal döneminin güvenlikçi, milliyetçi ve politik anlamda devletçi söyleminin yerini de daha kapsayıcı, reel sosyal demokrasiye denk düşen söylemler ve politikalar alıyordu. Her ne kadar bu politikalar CHP’nin oy oranında tarihsel bir sıçrama yaratamasa da toplum nezdinde CHP’yi daha uzlaşmacı, kapsayıcı ve pozitif bir bağlama oturtuyordu. Kılıçdaroğlu dönemi, bu reformist ve değişimci anlamıyla Baykal döneminden yavaş ve emin adımlarla bir kopuşu ifade etmektedir.

Bununla birlikte 2010’ların ilk yarısında CHP açısından büyük adımlar ve atılımlar olarak ifade edilebilecek bu dönüşüm süreci, partinin tarihsel bir oy sıçraması yapamaması ve aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki başarısızlıklar nedeniyle zamanla ilk dönemlerdeki gibi heyecan yaratamaz hale geldi. Öte yandan Kılıçdaroğlu’nun yıllar geçtikçe CHP dinamiklerine daha hâkim hale (iktidar diyebiliriz) gelmesi nedeniyle, yılların getirdiği bir iktidar hantallığı söz konusuydu. Değişen konjonktüre ve toplumsal gerçeklere uygun bir değişim için daha güçlü bir iradeye ve en önemlisi de yeni bir yönetime ihtiyaç vardı. Mayıs 2023’te gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimleri, CHP’de beklenen değişim patlamasının fitilini çekti ve 4-5 Kasım’a uzanan süreç başladı. Ve 13 yıl aradan sonra ise CHP’de gündem aynıydı: Değişim.

Mart ayında yerel seçimler var ve CHP’nin nasıl bir rotaya girdiğini, Özgür Özel’in nasıl manevralarla CHP’yi yön verdiğini daha net gözlemleme fırsatımız olacak. Gemi şu an doğru ve iyi bir yolda ilerliyor.

ÖZGÜR ÖZEL’İN ZAFERİNİ ANLAMLI KILAN

Kılıçdaroğlu ile Özel’in ortak özelliği, her iki ismin de genel başkan seçildikleri süreçte değişim söyleminin sözcülüğünü yapmaları ve parti yönetimini yeni isimlerden oluşturup, yeni bir başlangıç yapma sözü vermeleriydi. Bununla birlikte iki ismi birbirinden ayıran çok önemli bir fark bulunuyor: Kılıçdaroğlu, öncüsü olduğu ve genellikle “Y-CHP” (Yeni CHP) olarak anılan açılımlarla partiyi Baykal döneminin kronik reflekslerinden ve esasen zihinsel 1990’lardan kurtarırken, Özel’in sahiplendiği değişim ve dönüşüm vurgusu, CHP’yi 21.yüzyıl gerçekleri temelinde yeniden yapılandırmayı ve çağın ihtiyaçlarını karşılayan parti haline getirmeyi amaçlıyor. Bu bağlamıyla Özel, partinin 21.yüzyıldaki ilk reel lideri olma fırsatına ve daha önemlisi, iddiasına sahip.

Özel’i soyadı gibi özel kılan bir diğer husus, parti örgütünün ve tabanın başarılı ve sabırlı çalışmasıyla kurultayı kazanan bir isim olması. CHP, Ecevit’ten bu yana ilk kez tabanın gücüyle parti içi muktedirlere meydan okuyan ve başarılı olan bir isim görüyor ki, bu da CHP’nin geleceği açısından çok değerli.

Özel’in bundan sonra çizeceği rota, CHP’nin nasıl bir partiye evrileceğine dair bir pusula olacak. Nitekim Özel’in ayağının tozuyla, tıpkı Batılı sosyal demokratların yaptığı gibi, bir gölge kabine oluşturması ve bu kabinenin yarısının kadınlardan oluşması, nasıl bir CHP göreceğimize dair net ipuçları taşıyor. Anayasa Mahkemesi krizinde de sosyal medyadan ve parti grup toplantısından mesaj vermekle yetinmemesi ve gerekirse sokakta mücadeleyi işaret etmesi, CHP’nin sokakta mücadele etmekten çekinmeyen ve daha aktif bir çizgiye kayacağının güçlü işaretleri.

Mart ayında yerel seçimler var ve CHP’nin nasıl bir rotaya girdiğini, Özgür Özel’in nasıl manevralarla CHP’yi yön verdiğini daha net gözlemleme fırsatımız olacak. Gemi şu an doğru ve iyi bir yolda ilerliyor.

Emrah Aslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir