İslamcı tahayyülün muhafazakârlaşması ve sonuçları

İslamcı tahayyülün muhafazakârlaşması ve sonuçları
After coup nightly demonstartion of president Erdogan supporters. Istanbul, Turkey, Eastern Europe and Western Asia. 22 July,2016

Entelektüel ilginin yokluğunda siyasetin öne çıkarılması, politik İslam’ın ya da İslamcılığın, toplumun farklı kesimleriyle ve farklı dünyalarla olumlu etkileşime girmesini zorlaştırmış, fikrî zenginliği sınırlamış ve kısır bir düşünce ortaya çıkmasına yol açmıştır.

Daha çok muhafazakâr kisveyle karşımıza çıkan “Türk tipi İslamcılık”ın, toplumun farklı kesimleriyle bir arada yaşama iddialarını zayıflatan şey, demokrasiye bakışı ya da otoriter dünya tasavvuru olabilir ama derinlere inildiğinde bu zayıflığın kökeninde “entelektüel çaba”yla arasına mesafe koyup, siyaset ve pratik üzerine odaklanması bulunduğu görülür. Bir başka ifadeyle entelektüel ilginin yokluğunda siyasetin öne çıkarılması, politik İslam’ın ya da İslamcılığın, toplumun farklı kesimleriyle ve farklı dünyalarla olumlu etkileşime girmesini zorlaştırmış, fikrî zenginliği sınırlamış ve kısır bir düşünce ortaya çıkmasına yol açmıştır. İslamcı tahayyülün fikri gelişimi, öncelikle İslamcı literatürün Türkçeye tercüme edilmesinin yanı sıra, farklı kesimler arasındaki etkileşimin uç verdiği alanların genişlemesiyle ortaya çıkmıştı. Bu dönemde İslamcılığın tanınmış isimleri, muhafazakârlıktan oldukça uzak bir noktada, son derece cüretkâr adımlar atarak, kısa bir zaman dilimi için de olsa, düşünsel izolasyonu terk etmiştir. Bu etkileşimin meyvesini “Milli Görüş Geleneği”nin de yediğine bir arada yaşama teorilerinin bolca serdedildiği 90’lı yıllarda gerçekleştiğine tanık olunmuştur.

Dünyaya baktığımızda ise, 19. ve 20. yy.’da başlangıç için hiç de fena olmayan entelektüel bir “background”a sahip İslamcı hareketler, 60 ve 70’lerden sonra giderek selefileşmiş, fikri alanda yaşanan kısırlık, İslamcılığı, dünyanın geçirdiği aşamaları algılayamama, hızlı toplumsal değişimin yarattığı meydan okumalarla baş edememe sorunuyla karşı karşıya bırakmıştır. Örneğin Milli Görüş hareketi, kurulduğu yıllardan beri fikri bir bütünlük inşa etmek ve moderniteyle yüzleşmek yerine, fikri izolasyonu/ilgisizliği buna mukabil siyasete odaklanmayı tercih etmiştir. Milli Görüş ve onun tartışmalı varisi AK Parti geleneği, daha sonraki süreçte yerel yönetimlerin imkânlarını kullanmanın yanı sıra, STK’lar ve yardım dernekleri üzerinden halka ulaşabilmiş, madun kitlelerin sorunlarına pratik çözümler üretmesi, ona siyaseti başarıyla yürütmesini ve kitlelerin ilgisini kazandırmış ancak politik vizyon yokluğunun yarattığı patolojiye deva bulamamıştır. Politik vizyon yokluğunun yarattığı krizler başka bir yazının konusudur.

Meşru ya da gayrı meşru yollarla zenginleşme, neo-liberal sosyoekonomik politikaların bazen daha sosyal politikalarla hercü merç edildiği, adlandırılması zor sistemlerle bir şekilde gemisi yürütülmeye çalışılmıştır. Asıl gaye, bir şekilde iktidarda kalmak ve topluma tahakküm etmek haline dönüşmüştür

Entelektüel dünyaya ve tartışmalara nedeni, belki de modernliğin hoşnutsuzluklarını siyasetle, pratik yaşamla bastırmak ya da örtme kaygısının ağır basmasıdır. Entelektüel yetersizlik de söz konusudur elbette ama entelektüel mücadele hem ideolojik bölünmeleri derinleştirebilir hem de hareketin kitleselliğine zarar verebilir. Asıl endişe budur. İslamcılık, bilinçaltında modernitenin bazı yönleriyle (sanayileşmenin toplumsal sonuçları, iç göçün etkileri, kentleşmenin yarattığı çözülme, Durkheimcı anlamda anomi vs. gibi) modern dünyayla fikri bir hesaplaşmadansa siyasette ve kamusal alanda pratik mücadeleyle mücadele verilebileceğini zannetmiş, bunun getireceği avantajlardan yana tavır koyma gereğini duymuştur. Bu yüzden de Arap dünyasında Müslüman Kardeşler, dünyanın karşı karşıya kaldığı sosyal ve siyasi sorunlara çözüm üretmek yerine, iktidara geldiğinde bu sorunları bir şekilde çözebileceklerini düşünmüşlerdir. Evet, gerçekten de M. Kardeşler Hürriyet ve Adalet Partisi Mısır’da, AK Parti de Türkiye’de iktidara geldiğinde bu sorunların en azından bir kısmına çözüm üretmiştir. Ancak üretilen çözümlerin ne kadarı gerçekten ülkenin yaşadığı dertlere deva olmuş, daha da önemlisi, kendi tasavvur ve tahayyül dünyasıyla ne kadar uyum arz etmiştir? Asıl soru budur.

Nitekim kendisini bu hareketin uzantısı sayan AK Parti, Milli Görüş’ün fikri ilgisizlik geleneğini derinleştirerek devam ettirmiş, popüler ve kitleselleşme odaklı bir siyaset yürütmüştür. Meşru ya da gayrı meşru yollarla zenginleşme, neo-liberal sosyoekonomik politikaların bazen daha sosyal politikalarla hercü merç edildiği, adlandırılması zor sistemlerle bir şekilde gemisi yürütülmeye çalışılmıştır. Asıl gaye, bir şekilde iktidarda kalmak ve topluma tahakküm etmek haline dönüşmüştür.

Hâlbuki gerek Osmanlı’da gerekse 19. yy.’da İslamcılık ilk çıktığında, entelektüel bir politik hareket olarak taraftar kazanabilmişti. Entelektüel alt yapı, toplumsal hareketlerin sosyal ve siyasi olayları çerçevelemesine imkân verir, yaşanan olayları kitlelere mümkün mertebe kendi öznelliğine uygun bir şekilde aktarmasını sağlayabilir. Fikri kısırlık ve bunun beraberinde getirdiği çerçeveleme acziyeti, mutlak başarısızlık getirmese de, çatışmacı bir siyasetin avadanlığını yapar.

Sadece İslamcılık değil, başka fikirlerle karşılaşarak sağlamlığını test etmemiş ideolojik hareketler, vizyon eksikliği illeti nedeniyle yönlendirilmesi kolay olacak ve bu akışkanlık ve oynaklık, ülkelerini maceradan maceraya sürüklemelerine yol açacaktır.

Afgani çizgisindeki İslamcılık, özellikle eğitimli üniversite gençliği açısından, bir cazibe merkezine dönüşmüştü. Bu anlamda AK Parti’nin şu an yaşamış olduğu politik bocalamaların, dış politika ve hatta ekonomideki geri viteslerin arka planında kendi aydın kitlesine yaslanmak bir yana bu muhafazakâr aydın kitlesini zombileştirmesi, onlardaki entelektüel yetenekleri körleştirdiği yatmaktadır.  Muhafazakâr aydınların trolleşmesi, STK’ların trolleşmesini beraberinde getirmiş, AK Parti iktidara gelmeden önceki süreçte meydana gelen entelektüel canlanma, özellikle demokrasinin yok edildiği post-Gezi sürecinde son nefesini vermiştir.

Fikri kısırlığın yarattığı bir başka sorun, Doğru-Batı/İslam-modernizm konularını yüzeysel bir şekilde ele alması nedeniyle ortaya çıkan derinliksiz, duygusal ve romantik yerlilik söylemleriyle eşzamanlı ilerleyen Batı karşıtlığıdır. Sathi Batı karşıtlığı hem fikri yetersizliğin sebebi hem de sonucudur. Batı’yı siyasi, fikri, sosyal ve ekonomik bir bütünlük ve mütecanis bir yapı olarak ele alan Türk İslamcılığı, bunu eleştiren, kendi sathiliğinden koparak daha derinlikli yönelimi tercih eden Müslüman entelektüelleri izole etmiş, onları ablukaya almış ve yer yer de dışlamıştır. Yeni Şafak gazetesinde yazdığı halde bu mevkutede kalem oynatan diğer yazarlardan farklı bir kulvarda ilerleyen Akif Emre, bunun tipik bir örneğini oluşturur. İslamcılık düşüncesine derinlik kazandırmaya çalışan, bir taraftan AK Parti’nin emperyalizmle aynı yatağa girmesine itiraz eden ama “anti-emperyalizm” adı altında da sathi bir Batı karşıtlığından özenle imtina eden Emre, cenazesine eşlik eden kitleselliğe rağmen, özellikle ömrünün son yıllarındaki fikri tavrı nedeniyle entelektüel bir yalnızlığa mahkûm edilmişti.

Öte yandan bu sathilik ve kör Batı karşıtlığı, Türkiye tipi İslamcılığının fikri taşıyıcısı olan Necip Fazıl ve Kadir Mısıroğlu gibi, hiçbir fikri derinliği olmayan, saldırgan, ülkeyi olabildiğince kutuplaştıran bir çizgiye savrulmasına yol açmış, dini düşüncenin yenilenmesi önündeki en büyük takoz olmuştur. Necip Fazıl çizgisini büyük ölçüde dengeleyecek ve etkisizleştirecek yerli ve yabancı yazarlar ise, belirli toplulukları etkilese de dini duyarlılık taşıyan kitleler üzerinde etkili olamamış, radikal İslamcı grupların etkisi altındaki üniversite gençliği dışında herhangi bir toplumsal karşılık bulamamıştır.

Sonuç olarak sadece İslamcılık değil, başka fikirlerle karşılaşarak sağlamlığını test etmemiş ideolojik hareketler, vizyon eksikliği illeti nedeniyle yönlendirilmesi kolay olacak ve bu akışkanlık ve oynaklık, ülkelerini maceradan maceraya sürüklemelerine yol açacaktır.

İslam Özkan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir