Filistin’de kazanan kaybeden

Filistin’de kazanan kaybeden

Gazze herkesi köşeye sıkıştırdı. Batılı ülkelerin adil ve kalıcı barış vaatlerinin yalan olduğunu, temsil ettiği yumuşak güç üzerinden Çin ve Rusya’dan daha insani bir düzene sahip olduğuna dair iddialarının içi boş olduğunu gösterdi.

7 Ekim’den bu yana, canlı yayınlarda Gazze dramına tanıklık ettiğimiz anlarda dehşet verici gerçeklerle yüzleştik. Bu zorlu anlarda, masum ve günahsız bebeklerin, çocukların acı dolu sonlarına tanıklık ederken, duygu dünyamızın en ücra köşelerinde çaresizlik ve kahroluşun yükünü hissettik. Ancak, tüm bu duygusal karmaşanın içinde, insanlık adına yaşanan trajedilere karşı seyirci kalmaktan öte bu dünyada bir şeylerin değişmesini umutsuzca bekledik.

Bütün bu acılara ve insan kıyımına kısa süre önce ilan edilen ateşkesle bir süre ara verildi. İki günlük ek uzatma süresinin ardından şimdi de diğer esirlerin takas edilebileceği bir atmosferin yaratılmasına imkân verecek yeni bir uzatma formülü için Doha’da CIA Direktörü William Burns ile arabulucular arasında görüşmeler devam ediyor. ABD, İsrail’in hayatiyetini ve varlığını ilgilendiren bütün konulara angaje ancak ilk kez ABD, inisiyatifi bu kadar açık bir şekilde ele almış durumda. Muhtemelen Netanyahu hükümetinin daha fazla çılgınlık yapmasının önüne geçmek ve geçici ateşkesin kalıcı bir ateşkese dönüşmesi, uzun vadede inşa etmeyi düşündüğü yeni Orta Doğu düzeni ve sürdürülebilir bir barışın temellerini atmasını riske edecek unsurları bertaraf etmek için devreye girmiş bulunuyor.

İsrail’in Gazze’deki stratejilerine gelince, işgal yönetimi 7 Ekim saldırısının yarattığı şokun baskısı altında, dört başı mamur bir strateji oluşturmadan panikle Gazze’ye saldırdı. Bu durum onun stratejik bir bütünlükle hareket etmesini engellerken, Hamas’ın yok edilmesi ve Gazze’nin tamamen kontrol altına alınması gibi ulaşılması zor hedefler belirlemesine neden oldu. Bu sadece İsrail’in sorunu değil aynı zamanda İsrail’i hesapsızca destekleyen Batılı ülkeleri de zor duruma soktu. Ateşkes günlerinde yapılan takas anlaşması, Kassam Tugayları’nın bölgenin 350’den fazla zırhlı araç ve binlerce İsrail askeri tarafından kuşatılmasına rağmen Gazze’nin kuzeyi de dahil bütün bir Gazze Şeridi’nde kontrolü kaybetmediğini gösteriyor. Bu tür savaşlarda güçsüz taraf için önemli olan, askeri üstünlük sağlamak değil, savunduğu topraklar üzerindeki hâkimiyeti kaybetmemektir.

Elbette Hamas süreçten zaferle çıkmadı ancak, İsrail’in hedef gözetmeyen saldırılarına, halı bombardımanın yarattığı dehşete ve büyük can kayıplara rağmen ekranlarda Kassam savaşçılarını diri ve morallerini yüksek gördük. Esir takası sırasında Kassam savaşçılarının yaşlı, çocuk ve kadın rehinelerle olan diyaloğu ve sempatik ilişkisinin yanı sıra esirlerin hiçbir şekilde kötü muameleyle karşı karşıya kalmaması, Filistinlilerin ahlaki üstünlüğünü pekiştiren unsurlar oldu.

İsrail’in asıl kâbusu şu zor sorunun cevabında yatıyor: Ateşkes sonrası süreçte Gazze’yi kim yönetecek? Bu sorunun cevabı oldukça karmaşık. Bir taraftan büyük bir politik kaos içerisinde yüzen Netanyahu yönetiminin beraberinde getirdiği sorunlarla yüzleşen İsrail daha kendi süreçlerini kontrol edemezken Gazze’yi nasıl kontrol edecek?

Batı Şeria’daki Filistin Özerk Yönetimi, İsrail işgal yönetimiyle yaptığı güvenlik koordinasyonu anlaşmasının yarattığı toplumsal güvensizliğin yanı sıra neredeyse Filistin davasına ilişkin hiçbir varlık gösterememesi nedeniyle oldukça zayıflamış durumda.

Diyelim ki Gazze’nin yönetimini Mahmut Abbas liderliğindeki Özerk Yönetim’e devretti. Bu da sorunların biteceği anlamına gelmiyor. Batı Şeria’da yönetim de krizlerle ve meşruiyet sorunlarıyla boğuşuyor. Görev süresinin dolmasına rağmen Özerk Yönetim başkanlığını sürdüren Abbas’ın itibarı yok olmanın eşiğinde ve konumu da toplumsal dinamikler nedeniyle tehdit altında.

İsrail’in güvenliğini sağlamak için verilen tüm uluslararası destek bu kez işe yarayacak mı, pek belli değil. Batı Şeria’daki Filistin Özerk Yönetimi, İsrail işgal yönetimiyle yaptığı güvenlik koordinasyonu anlaşmasının yarattığı toplumsal güvensizliğin yanı sıra neredeyse Filistin davasına ilişkin hiçbir varlık gösterememesi nedeniyle oldukça zayıflamış durumda ve bunun sorumlusu işgal politikalarının maliyetini düşürmeye çalışan İsrail ve ona ölçüsüzce destek veren Batılı ülkeler. Eğer Hamas ayakta kalmayı başarır ve Gazze Şeridi’ni yönetmeye devam ederse sadece Filistin’de değil tüm dünyada dengelerin değişmesi gündeme gelebilir.

Gazze herkesi köşeye sıkıştırdı. Batılı ülkelerin adil ve kalıcı barış vaatlerinin yalan olduğunu, temsil ettiği yumuşak güç üzerinden Çin ve Rusya’dan daha insani bir düzene sahip olduğuna dair iddialarının içi boş olduğunu gösterdi. Batı’nın jeopolitik ve ekonomik gerilemesine eşlik eden ahlaki çöküş ve gerileme, önümüzdeki on yıllarda Batı bloğunun bölgesel ve küresel hegemonya duvarında açılan gedikleri daha da büyütebilir.

İslam Özkan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir