İzmir’deki taksicinin öldürülmesi

İzmir’deki taksicinin öldürülmesi

Toplum olarak birçok suçun arkasında yatan nedenlere yönelik sosyal politikalar geliştirmek -ki travma mağdurlarına destek olmak da buna dahil- ezbere çözümleri sürekli tekrarlamaktan daha önemli.

Türkiye, Şubat 2024 başında İzmir’de gerçekleşen ve taksi şoförü Oğuz Erge’nin ölümü ile sonuçlanan cinayet olayına ve katil zanlısı olarak yakalanan Delil Aysal adlı kişinin Erge’nin aracında söylediği sözleri duyduğunda adeta şok yaşadı. Bilmeyenler için olayın, araçtaki kamera görüntülerinde geçen ve/veya basın tarafından nakledilen konuşmalardan başlayalım:[1].

Erge- Ben de arabayı daha yeni aldım. Eve gidiyordum. Şoför arkadaşı bıraktım. Çalışmayacağım, araba arızalı sanayiye bırakacağım sabah arabayı. Nasip dedim hadi alayım. Bir de hava soğuk insanları yolda bırakmak olmaz.

Aysal- Ben caddeye çıktım. 3-4 tane taksi boş geçti. El kaldırdım da durmadı.

Erge- Sen öyle o maskeyi takarsan kimse durmaz abim.

Aysal- Hastayım ondan kullanıyorum maskeyi.

Erge- Öyle takarsan durmazlar. Ben alırım, niye? Soğukta mı bırakacağız? Baksana dışarısı buz kesiyor…Senin geleceğin yer burası. Bak belediye ileride solda.

Aysal-120 mi?

Erge-221 diyor ve beklemeye başlıyor. Aysal “hemen vereyim abi” diyerek arkadan Erge’ye üç el ateş ediyor. O sırada Erge’nin başının düştüğü ancak ölmediği görülüyor.

Aysal oturduğu arka kapıdan çıkıp, Erge’nin yanındaki kapıyı açıyor ve “yaaaa, bazı insanlara güvenmeyeceksin” diyor. Erge’nin eşyalarını (telefonunu, parasını) alıyor. Videodan, olayın 31 Ocak’ta 03:40 civarında yaşandığını anlıyoruz. Ve 04:05’te de ambulans geliyor, Erge hastaneye kaldırılıyor.

Sanıkla ilgili bilinenler:

Henüz bir yargılama olmadığı ve soruşturma devam ettiği için olayla ilgili çok fazla şey bilmek mümkün değil. Olayın gerçekleşme saatine bakılırsa, sanki gasp yapmak amacıyla Aysal’ın hiç tanımadığı Erge’nin taksisine silahla bindiği düşünülebilir. Bir başka deyişle, Aysal’ın bir para ihtiyacı var ancak para ihtiyacının sebebini bilemiyoruz.

Ergeye ateş ettikten sonra yaaaa, bazı insanlara güvenmeyeceksin” adeta madde etkisinde olan birisinin söyleyeceği bir cümle gibi geliyor kulağa. Özellikle, Aysal’ın maske takması, taksilerde kamera olduğunu bildiği için, adeta tanınmamak adına yaptığı bir şeye benziyor.

 ADETA MADDE ETKİSİNDEKİ BİRİNİN SÖYLEYECEĞİ BİR CÜMLE

Çeşitli sosyal medya platformlarında Aysal’ın etnik kimliği dile geldi ancak videoyu izleyince yahut konuşmayı okuyunca etnisite bazlı bir anlaşmazlığı bırakalım, olayda taraflar arasında bir anlaşmazlık olduğunu düşünmek dahi mümkün değil. Bu anlamda, Erge’ye ateş ettikten sonra “yaaaa, bazı insanlara güvenmeyeceksin” adeta madde etkisinde olan birisinin söyleyeceği bir cümle gibi geliyor kulağa. Özellikle, Aysal’ın maske takması, taksilerde kamera olduğunu bildiği için, adeta tanınmamak adına yaptığı bir şeye benziyor. Dolayısıyla, kendisini saklamaya çalışan birisi, ses kaydına alınacağı bilinen böyle bir cümleyi, ancak madde etkisi altında söyleyebilir diye düşünüyor insan. Dahası, Aysal’ın bir sabıkası da yok-olsa basından duyardık. Sonuç olarak ortada oldukça genç; sabıkası olmayan; ve yakalandığı ilk suçu kasten öldürme olan birisi var gibi görünüyor.

Basında okuduğumuz savunmasında, Aysal olayı bir anlık sinirle gerçekleştirdiğini söylemiş ve “Biraz ilerledikten sonra pişman olup döndüm. Taksiciye ait telefonu alarak ‘kızım’ diye kayıtlı numarayı arayıp, durumu anlattım. 112’yi aramadım” ifadelerini kullanmış. Aynı zamanda, ailesiyle yaşadığı sıkıntılardan bunaldığını, kendisini öldürmek için dışarı çıktığını söylemiş.

Suç işleyen birçokları gibi, Aysal’ın da travma mağduru olduğu düşünülebilir mi? Bunu Aysal’ın yaptığını hoş görmek yahut önemsizleştirmek yahut Erge ailesinin acısına önem vermezmiş gibi görünmek için söylemediğimin altını çizmek isterim. Sadece bundan iki hafta önce, “travma bilgisine sahip uygulama” (trauma informed practice) adında European Forum for Restorative Justice tarafından verilen bir eğitime katıldım.

Cezaevinde bulunan nüfusun, %90’ının karmaşık (birden fazla) travması olduğu biliniyor. Hatta %48inin, özellikle askerlerde görülen, travma sonrası stres bozukluğu adı verilen (PTSDsi) var.

TRAVMA MAĞDURLARIYLA DOLU CEZAEVLERİ

Burada öğrendiğim şeylerden birisi, dünya nüfusunun %70’inin travmatik bir olay yaşamış olmasıydı. Hatta nüfusun %30’u ise, bir değil üç-dört adet travmatik olay yaşamış. Bir başka deyişle, karmaşık travma adı verilen ve birden fazla kişiyi içeren; zamana yayılmış; kaçılması zor (zira kişinin yakınlarıyla olan ilişkisine dayandığı anlamına geliyor) ve tekrar eden birkaç olayın söz konusu olduğu durumlar. Bu ille de bir ya daha fazla travmatik olay yaşayan kişinin, travması olması gerekiyor anlamına gelmiyor. Dünya nüfusu bakımından bu sayılar varken, cezaevinde bulunan nüfusun, %90’ının karmaşık (birden fazla) travması olduğu biliniyor. Hatta %48’inin, özellikle askerlerde görülen, travma sonrası stres bozukluğu adı verilen (PTSD’si) var. Daha önce cezaevindeki çalışma tecrübemden bunu biraz biliyordum ama bu eğitime değin yüzdenin bu denli yüksek olduğunu bilmiyordum.

Travma, Yunanca bir kelime ve aslında “yara” demek. Genelde kötü çocukluk tecrübeleri travmaya yol açıyor. Bu tarz tecrübeleri bulunan kişiler, sadece madde kullanımına daha yatkın değil, aynı zamanda şiddete 15 kat ve cezaevine girmeye 20 kat daha yatkın oluyor. Zira çocukken yaşanan travmalar yetişkinken yaşanan travmadan çok daha etkili. Çünkü çocukken gelişme döneminde olan beyin ve vücut, travmadan yetişkin olunan zamana göre daha fazla etkileniyor. Travmanın sonuçları, kişilerin davranışlarında görülebilir. Örneğin dalıp gitmek; dünyayı tehlikeli bir yer olarak görmek ve tehlikeye karşı sürekli alert olmak ve bunlara yönelik aşırı cevaplar vermek. Bir anlamda travma dünya ile güvenli ilişki kurulmasını etkiliyor. Hayatta kalma stratejisi aşırı uyanıklık (hyper vigilance); duygusal düzensizlik (dysregulation); ayrışma (dissociation).

Elbette Aysal travma yaşadı mı yaşamadı mı bilmiyoruz. Herhangi bir suçun mağduru oldu mu olmadı mı onu da bilemiyoruz. Dahası, travma yaşadığı halde kimseyi öldürmemiş bir sürü insan var. Burada amacın işlenen suçu maruz görme değil, daha iyi anlamaya yönelik bir noktaya dikkat çekmek olduğuna tekrar vurgu yapmak istiyorum. Ceza adaleti sistemi yahut ceza infaz sistemi herhangi bir suçun işlenmesine engel olmuyor, ancak suçlar işlendikten sonra devreye giriyor. Üstelik kişileri cezaevinde tutarken herhangi bir iyileşme de sağlamıyor. Birçok kişi cezaevinden çıktıktan sonra tekraren yeni suçlar işleyerek, cezaevine kısa sürede tekrar giriyor. Cezaevine girmek yeni travmalar ve başka bozukluklar yaratıyor.  Dolayısıyla, toplum olarak birçok suçun arkasında yatan nedenlere yönelik sosyal politikalar geliştirmek -ki travma mağdurlarına destek olmak da buna dahil- ezbere çözümleri sürekli tekrarlamaktan daha önemli.

[1] https://www.sozcu.com.tr/oguz-erge-yi-olduren-delil-aysal-istenen-ceza-belli-oldu-p20685

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir