2023 Yılı İnsan Hakları Lalesi Ödülü, Hülya Gülbahar’a Verildi

2023 Yılı İnsan Hakları Lalesi Ödülü, Hülya Gülbahar’a Verildi

2023 yılı İnsan Hakları Lalesi Ödülü, Hülya Gülbahar’a verildi. Ödül Türkiye’de bir ilk.

Eşitlik İzleme Kadın Grubu – EŞİTİZ de dahil olmak üzere pek çok kadın grubunun kurucuları arasında yer alan ve Eşitlik İçin Kadın Platformu – EŞİK’in kurulmasına çok emek veren Avukat Hülya Gülbahar, dünya çapında belirlenen insan hakları savunucuları arasından seçilerek 2023 İnsan Hakları Lâlesi ile ödüllendirildi.

İnsan Hakları Lâlesi, Hollanda Dışişleri Bakanlığı’nca her sene çeşitli ülkelerden yapılan seçimlerde finale kalan 10 ayrı insan hakları savunucusuna veriliyor. Daha sonra, 10 hak savunucusu içinden önce ilk 3 kişi, son olarak da büyük ödülün sahibi belirleniyor. Dünya genelinde insan haklarını koruma, ilerletme ve farkındalık yaratma çalışmalarını desteklemek amacıyla verilen ödülün 2023 yılında sahibi Hülya Gülbahar oldu.

 

Hülya Gülbahar’ın ödül töreninde yaptığı konuşmadan satır başları

EŞİTİZ ve EŞİK’ten Özlem Altıok’un, EŞİK gönüllüleri Serap Dalkılıç ve Meryem Turan’ın da katıldığı törende ödülü kabul ederken Gülbaharın açıklamalarda bulundu. İşte satır başları:

“Bu yıl böyle bir ödüle aday gösterilmek ve böyle bir ödülü almak 2023 yılında çok özel bir önem taşıyor. Gerçekten dünya olarak, az önceki konuşmalarda da vurgulandı, çok özel bir süreçten geçiyoruz. 1789 Fransız Devrimi’nden yüzlerce yıl, BM İnsan Hakları Beyannamesi’nden 75 yıl sonra, hala dünyada yaşam hakkı, özgürlük hakkı gibi en temel insan haklarını savunmaya çalışıyoruz ve ne yazık ki insan hakları kavramının kendisine düşman politik akımlar oluştu dünyada. Bu çok yeni bir şey; çok örgütlü, sürekli olarak tabanını genişleten, iktidarları ele geçiren bir karşı dalgayla karşı karşıyayız. Dolayısıyla insan hakları savunucularının, insan hakları kavramına inanan herkesin yeniden düşünmesi gereken bir süreçten geçiyoruz.

Hep şunun altını çizmeye çalışıyorum; Hindistan’da da olsa, Macaristan’da da olsa, Amerika Birleşik Devletleri’nde de olsa, Arjantin’de de olsa insan haklarına karşı çıkan bütün politikalar ve politikacılar merkezine öncelikle kadının insan haklarını alıyor. Öncelikle kadınların bedenlerini ve hayatlarını kendi kontrollerine almak istiyorlar. Rastlantı değil bütün bu ülkelerde öncelikle kürtaj hakkına karşı çıkılması. Rastlantı değil bütün bu ülkelerde LGBT düşmanlığının birden canlanmış olması. Onun için bu evrensel ortaklığı görüp, insan haklarının bütünü ve aynı zamanda tabii ki kadının insan hakları için hep beraber çalışmak çok önemli, çünkü hepsi bir bütün. Sadece kadının haklarını savunamazsınız, aynı zamanda siyasi tutsakların haklarını da savunacaksınız, aynı zamanda doğanın haklarını da savunacaksınız… Bunları birbirinden ayıramazsınız ve biz EŞİK olarak, Türkiye kadın hareketi olarak, bunun çok farkındayız.”

Gülbahar, törende bulunanları duygulandıran konuşmasına şöyle devam etti:

“Dünyanın dört bir yanında kadınlar çok ciddi bir şekilde mücadele ediyor. Aşkla tutkuyla mücadele ediyor. Ben bugün burada bu kürsüde konuştuğum için kendimi çok şanslı hissediyorum ama bunun mücadelesini de hep beraber verdik. 1789’daki Fransız Devrimi’nin yazdığı İnsan Hakları Beyannamesi’nin sadece erkek hakları olarak formüle edilmesine karşın Olympe de Gouges ve arkadaşları diğer kadınlar itiraz etmişlerdi: ‘Siz sadece erkek haklarından bahsediyorsunuz. Biz o zaman oturup kadının insan hakları bildirisini yazacağız’ demişlerdi. Olympe de Gouges, ‘Kadınların giyotine gönderilme hakkı varsa, kürsüye çıkma hakkı da olmalı’ demişti. Her kürsüye çıkışımda, bir kadın olarak, Olympe de Gouges’un ve diğer bütün kadınların mücadelesini, her seferinde mutlaka saygıyla anmak istiyorum. Özellikle Türkiye’de kadınlara ayrı okul, kadınlara ayrı cami, kadınlara ayrı hastane, kadınlara ayrı otobüs gibi kadınlarla erkekleri ayırmak isteyen bir toplum yaratma mücadelesine karşı çıkıyoruz. Çünkü Türkiye’yi Afganistan yapmak isteyen çok ciddi bir topluluk olduğunu görüyoruz. Buna gender apartheid diyoruz. EŞİK’te Afganistan ve İran’lı kadınlarla dayanışıyoruz. Taliban, İŞİD ya da benzeri örgütlerin yaratmak istedikleri toplumun gender apartheid’ına hep beraber izin vermeyelim diyoruz.”

Dünya çapında verilen bu önemli insan hakları ödülünün bu yıl “kadının insan hakları” alanında verilmesini çok anlamlı buluyoruz. Kadının insan hakları için kadınların verdiği küresel mücadelenin tanınması yolundaki adımlardan biri olarak görüyoruz. Ayrıca, bu ödül için Türkiye kadın hareketinin ve mücadele arkadaşımız Hülya Gülbahar’ın seçilmiş olmasının gururunu da taşıyoruz. Her türlü fikir, inanç ve siyasi görüş ayrılıklarına rağmen ortak sorunlara karşı ortak ve örgütlü mücadelenin önemini vurgulayarak verilen bu ödülden dolayı sevgili Hülya Gülbahar’ı gönülden kutluyoruz.

Feminist mücadeleyi bitmeyen enerjisi ve umuduyla ülkenin her köşesine taşımak için yıllardır gitmedik yer, buluşmadık kadın, konuşmadık salon bırakmayan; yeni dostlar edinmeye, yeni kadınlarla ve örgütlenmelerle tanışmaya olan tutkusuna hayran kaldığımız; eleştirel aklı ve politik öngörüsüyle geleceği okumakta mahir bir kadın… İyi ki varsın ve iyi ki birlikte mücadele ediyoruz Hülya Gülbahar!

EŞİTİZ olarak kurucularından biri olduğumuz EŞİK’te sık sık vurguladığımız ve Gülbahar’ın konuşmasını sonlandırırken  “Her ne olursa olsun hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz, haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz ama en önemlisi hayallerimizden vazgeçmeyeceğiz. Herkes için eşit, herkes için özgür, herkes için adil bir dünyanın mümkün olduğunu, bu en kötü koşullarda bile mümkün olduğunu, biliyoruz.” ifadelerini kullandı.

MEB’in Tarikat Protokolüne Karşı Basın Açıklaması

EŞİK Platformu ayrıca, Milli Eğitim Bakanlığının tarikatlarla imzalanan protokollere ilişkin basın açıklamasında bulundu.

Milli Eğitim Bakanlığı Asli Görevini Tarikat ve Cemaatlere Devredemez

Eğitim devletin yürütmesi ve denetlemesi gereken asli görevlerindendir. Devlet eğitim alanında; nitelikli, ücretsiz, yoksul çocukların ihtiyaçlarını dikkate alan bilimsel, laik, eşitlikçi bir eğitim hakkı anlayışını herkes için erişilebilir şekilde yaşama geçirmek zorundadır. Bu Anayasal görev göz ardı edilerek, her türlü denetimden muaf tutulan; çocuk haklarının gözetilmediği hatta çocukların çeşitli şekillerde istismar edildiği, Anayasanın eşitlik ve laiklik ilkesine aykırı faaliyet yürüten bazı devlet dışı kurumlara, dini yapılara çocukların teslim edilmeye devam edileceği söyleniyor. Üstelik de Milli Eğitim Bakanı tarafından.

Milli Eğitim Bakanı’nı Anayasal görevini yapmaya, yapmayacaksa istifa etmeye çağırıyoruz.

Milli Eğitim Bakanı işini kişisel siyasi tercihlerine göre, ülkeyi eski, yeni diye kendince ikiye ayırarak değil Anayasaya uygun olarak yapmak zorundadır. Özellikle kız çocuklarını örgün eğitimin dışına iten, küçük yaşta zorla evlendirmelerin ve çocuk işçiliğinin önünü açan 4+4+4 parçalı eğitim sistemine son verilmesini, 12 yıl kesintisiz ve parasız eğitime geçilmesini istiyoruz. Eğitim müfredatının eşitlikçi, insan haklarına saygılı, ayrımcılıktan arındırılmış bir içerikte, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten, bilimsel yaklaşımlarla hazırlanmasında ısrar ediyoruz. Ayrıca MEB’in eğitimi taşeronlarla yürütmesi nedeniyle şimdiye dek çocuklara karşı işlenmiş suçların failleri başta olmak üzere bu suçlara dahil olan herkes hakkında derhal soruşturma başlatılmasını tüm sorumlulara hatırlatıyoruz.

Laik, bilimsel, karma eğitimden vazgeçmiyoruz.

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir