Hakem ucuz kurtuldu

Hakem ucuz kurtuldu

Olay farklı gelişseydi sonuçları da büsbütün farklı olabilirdi. Mesela sayın Cumhurbaşkanı, eylem ve işlemleriyle sahayı karıştıran, hatalı kararlarıyla adeta şiddete çanak tutan hakemi yerebilir, son derece hatalı kararlar veren böyle bir hakemi bir daha sahalarda görmek istemediğini de söyleyebilirdi. O durumda da herhalde hakem tutuklanırdı. O sebeple, bence hakem ucuz kurtuldu.

Bu akşam oynanan MKE Ankaragücü-Çaykur Rizespor müsabakası sonrasında hakem Halil Umut Meler’e yapılan saldırıyı kınıyor, kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Spor, barış ve kardeşlik demektir. Spor, şiddetle bağdaşmaz. Şiddetin Türk sporunun içinde barınmasına asla izin vermeyeceğiz.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın, Ankaragücü Başkanı Faruk Koca ve arkadaşlarının yumruklu tekmeli saldırısına uğrayan hakem Halil Umut Meler hadisesinden sonraki açıklaması bu şekilde. Cumhurbaşkanı’nın sporda şiddete karşı çıkışı ve mağdur hakemin yanında yer alışı gerçekten takdire şayan. Nitekim olaydan sonra harekete geçen idare ve yargı makamları hem idari hem adli soruşturma başlatmış durumdalar. Bu çerçevede de saldırgan Ankaragücü Başkanı Faruk Koca tutuklandı.

Bununla birlikte aslında herkes biliyor ki olay farklı gelişseydi sonuçları da büsbütün farklı olabilirdi. Mesela sayın Cumhurbaşkanı, yukarıdaki demeç yerine eylem ve işlemleriyle sahayı karıştıran, hatalı kararlarıyla adeta şiddete çanak tutan hakemi yerebilir, son derece hatalı kararlar veren böyle bir hakemi bir daha sahalarda görmek istemediğini de söyleyebilirdi. O durumda da herhalde hakem tutuklanırdı. O sebeple, bence hakem ucuz kurtuldu.

Hakemi dövüp elmacık kemiğini çatlatan Koca, hakkında gözaltı kararı olmasına rağmen Emniyet’e kendi aracıyla gitmiş. Aynı günlerde bir avukatı savcıyla otopark yüzünden tartıştığı için baro odasında, birkaç kadını da dekolteleri nedeniyle medyanın önünde ters kelepçeyle götürdüler. Kimsenin gıkı çıkmadı! Saldırgan Koca’nın tutuklamasının, amiyane tabirle “gaz alma” tutuklaması olduğunu da herkes biliyor ve kimse de artık şaşırmıyor. Peki, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda böyle bir tutuklama sebebi var mı? Bin defa yazdık, tutuklama bir peşin cezalandırma mekanizması değildir, bir tedbirdir; kişiyi delilleri karartma ya da kaçma olasılığı varsa tutuklarsınız, bunun dışında serbestken yargılanma asıldır, tutuklama istisnai bir tedbirdir diye… O zaman kanuna da, “Toplumda oluşan tepkiyi dindirmek adına, fail göstermelik şekilde tutuklanabilir” diye madde eklesinler! Nasılsa her gün uygulanıyor bu gaz alma tutuklamaları…

Bunu sizleri gülümsetmek adına yazmıyorum. Geldiğimiz noktada, üzerinden tır geçmiş bir ceza adaleti sitemimizle baş başa kalmış durumdayız. Sayın Cumhurbaşkanı’nın hakemi suçlayan bir açıklama yapma olasılığının olmadığını da düşünen kimse yok. Pekâlâ yapabilirdi, kimse de şaşırmazdı. Geçmişte böyle hadiseler yaşanmadı mı zannediyorsunuz? Bir çırpıda aklıma gelenleri sıralayayım: “ABD bizden terörist istemiş vermişiz. Şimdi biz de bir terörist istiyoruz, vermiyorlar. Neymiş, papazı verecekmişiz. Kusura bakmasınlar, bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsın!” dedikten 9 ay sonra rahip Andrew Bronson serbest bırakılarak ABD’ye gönderildi. Ertesi gün Beyaz Saray’da kabul edilen Brunson’ın önünde Başkan Trump, “Andrew için hayli ilginç bir gün çünkü bildiğiniz gibi, 24 saat içinde bir Türk hapishanesinden Beyaz Saray’a getireceğiz demiştim. Hiç fena değil!” demişti.

Böyle bir ceza adaleti sisteminden hayır beklemek doğru değil. Hukukun peşinden gitmek yerine Cumhurbaşkanı’nın sözlerini takip ederek ona göre vaziyet almak, saygı duyulması gereken bir tavır değil. Bu nedenle yargı sistemimiz kendine yönelen tüm saygıyı tüketmiştir. Sahibine sadık böyle bir yargı gücünün, hukuk kurallarıyla açıklanabilmesine de imkân yoktur.

Davos’taki meşhur One Minute çıkışından bir saat sonra, basın toplantısında, “Ne İsrail’i ne Cumhurbaşkanı Perez’i ne de Musevi halkını hedef aldım. Benim buradaki tepkin moderatöre olmuştur.” demişti. Düşürülen Rus uçağı sorulduğunda, “Özür dilemesi gereken biz değiliz, bizim hava sahamızı ihlal edenlerdir. Neymiş, Türk malı tekstil ürünlerini almazlarmış. Alsan ne olur, almasan ne olur…” dedikten 7 ay sonra Putin’e gönderilen mektupta Cumhurbaşkanı’nın düşürülen Rus uçağından duyduğu derin üzüntüler ifade ediliyordu, Kremlin sözcüsü Peskov da özür dilendiğini doğruladı. Nitekim, bir başka kriz yaratan S-400 sisteminin alınmasının da sadece bu sebepten olduğunu artık herkes biliyor.

Yani sayın Cumhurbaşkanı’nın zikzak davranışı, bilinmeyen bir durum değil. Öyle bir suç olmamasına rağmen, bir Hristiyan pastörü “misyonerlik”le suçlaması, aslında doğrudan İsrail’e ve İsrail Cumhurbaşkanı’na söylediği sözleri söylenmemiş gibi göstermeye çalışması, tıpkı anayasal toplantı ve gösteri hakkını kullanan Gezi davası tutukluları için de geçerli. Pastörden olmayan terörizm çıkarmak, Gezi protestolarından da hükümeti devirmeye yönelik darbe teşebbüsü çıkarmaya eşdeğer. Can Dündar, Osman Kavala, Can Atalay gibi barış insanlarını teröristlikle suçlamadı mı? Aralarında benim de olduğum insan hakları aktivistlerini, Büyükada’da büyük bir operasyonla gözaltına alıp aylarca Silivri’ye tıkarken, “Casuslar, ajanlar, vatan hainleri yakalandı!” diyen anlayış, hepimiz, üstelik böyle bir yargı sisteminde, beraat etme “başarısı” gösterdikten sonra özür mü diledi?

Olmaması gereken tüm tutuklamaları yapıp, asıl tutuklanması gerekenleri serbest bırakmak bu sistemin artık özelliği haline geldi. Geçtiğimiz hafta serbest bırakılan Hrant Dink’in katili Ogün Samast, hakkında başlatılan “FETÖ” soruşturması nedeniyle ifadesi alındıktan sonra tutuklanmadı, yine serbest bırakıldı. Meğer bir “FETÖ” şüphelisi tutuksuz yargılanabiliyormuş ülkede, bunu da görmüş olduk. Ancak bunu başarabilen henüz sadece bir kişi, o da bir katil!

Böyle bir ceza adaleti sisteminden hayır beklemek doğru değil. Hukukun peşinden gitmek yerine Cumhurbaşkanı’nın sözlerini takip ederek ona göre vaziyet almak, saygı duyulması gereken bir tavır değil. Bu nedenle yargı sistemimiz kendine yönelen tüm saygıyı tüketmiştir. Sahibine sadık böyle bir yargı gücünün, hukuk kurallarıyla açıklanabilmesine de imkân yoktur.

Hakem Halil Umut Meler’e büyük geçmiş olsun, ucuz kurtuldu…

Günal Kurşun
Latest posts by Günal Kurşun (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir