Pyhtagoras (Pisagor) ve sayılar

Pyhtagoras (Pisagor) ve sayılar

Pyhtagoras’ın evreni bir sayı uyumu olarak görmesinin temelinde doğadaki zıtlık yatmaktadır. Bu zıtlık bir” ile “çok” arasındaki karşıtlıktan oluşmaktadır. Bir, Tanrı’nın tasviridir, ilk varlıktır. Her şey ondan türer. İki sayısı doğanın pasif ve alıcı dolayısıyla dişi yönünü temsil eder.

Pyhtagoras, MÖ. 590-570 yıllarında yaşamış ilk çağ filozoflarındandır. Yunan dünyasında aritmetiğin mucidi olarak bilinir. Bununla birlikte “Pyhtagorasçılar” olarak adlandırdığımız takipçilerinin müzik bilimin (armoni) ve ses kuramının da yaratıcıları olduklarını biliyoruz.

Pyhtagoras, tüm evrenin özünün temelde sayılar olduğunu söylüyordu. Şu anda bizim kullandığımızdan farklı olarak sayıları bugün bizim kullandığımız 1, 2, 3, 4 gibi işaretlerle değil daha çok geometrik düzende tasvir ediyorlardı, tıpkı domino ve taşlarının üzerinde olduğu gibi. Örneğin bir Pyhtagorasçı, insanın veya atın sayısını bulmak için şematik olarak insan ve ata benzeyen şekil meydana getirmek için kaç tane çakıl tanesine ihtiyaç duyduğunu araştırmakta ve bulduğu sayıyı insanın ve atın sayısı olarak kabul etmekteydi.[1]

Pyhtagoras; müzikte, insan bedeninde, gök cisimlerinde her yerde sayı ve uyum arıyordu. Müzik dünyasında araştırdıkları ve buldukları sonucu astronomik düzene uyguladılar. Göktekiler de bir uyum ve sayıydı. Pyhtagorasçılar müzikte sesler arasında gördükleri aralık ve oranları, gökcisimleriyle ilgili olarak kabul etmiş ve evrenin merkezinden itibaren gökcisimlerinin (Ay, Güneş ve yıldızların) uzaklıklarının müzikteki üç tam aralığa özdeş kılmışlardı. Pyhtagorasçılar, on sayısını mükemmel kabul ediyorlardı. Çünkü müziğin sayılarının orantı aralığı olarak kabul edilen 1, 2, 3, 4 temel sayıların toplamı 10 etmektedir. Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn, Dünya, Ay ve Güneş ve bu toplamı ona tamamlamak için bunlara bir karşı-yeri ekliyorlardı.

Yıldızların söyleminin bize tutulan bir ayna olarak farkındalığımızı arttırdığı düşüncesi Pyhtagoras’ın yaklaşımıyla başlamıştır. Pyhtagoras tüm yıldızların bir hayatı olduğunu ve akılla donatıldığını düşünüyordu. Kâinatı kozmik bir telli çalgı, bir lir gibi görüyordu. Bu çalgı çaldıkça adeta şarkılar hayat bulurdu. Çinli taoistler de Pythagoras ile aynı dönemde uzayda her şeyin bir ses yaydığı düşüncesindeydiler. Bugün uzayda gezegenlerin de yıldızların radyofonik ses yayan kaynaklar olduğunun tespit edilmesi eskilerin düşüncelerine yabancı değildir.

Pyhtagoras’ın evreni bir sayı uyumu olarak görmesinin temelinde doğadaki zıtlık yatmaktadır. Bu zıtlık “bir” ile “çok” arasındaki karşıtlıktan oluşmaktadır. Bir, Tanrı’nın tasviridir, ilk varlıktır. Her şey ondan türer. İki sayısı doğanın pasif ve alıcı dolayısıyla dişi yönünü temsil eder. 3 ve 5 sayısı Pyhtagorasçılara göre evlilikle ilişkilendirilmiştir: Uyum ve düzen yarattığına inanılır. 4 ve 9 sayısı adaletin temsilcisidir. Bunun mantığı ise şudur: 4 sayısı ilk çift sayının, 9 ise ilk tek sayının kendi kendisiyle çarpılması sonucu ortaya çıkan sayılar olması nedeniyle adaletin temsilcisi olarak düşünülmüştür. Pyhtagoras’ın sayılar teorisi birçok ezotik bilgiyle buna astroloji de dahil sentezlenmiştir. Özellikle astrolojik sembolleri anlamada ve tanımlamada Pyhtagoras’un sayı karşılıkları oldukça yol göstericidir.

[1] İlk Çağ Felsefe Tarihi, Ahmet Arslan, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, s. 152.

Gülden Bulut
Latest posts by Gülden Bulut (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir