Kolektif bilinçdışının izleri

Kolektif bilinçdışının izleri

Kolektif ya da ortak bilinçdışı, geçmiş kuşaklardan aktarılmış davranışlardan ve bellekte saklanmış bilgilerden oluşur. Kuş sürülerinin aynı yollar üzerinde göç etmeleri, daha hiç karanlıkla tanışmamış birinin karanlıktan korkması bellekte birikmiş bu duygu ve düşüncelerin ürünüdür.

“Bir insan rüyasında düş gördüğü tüm insanların rüyasından geçer” der Nietzsche. Hepimiz birbirimizle bağlantı içerisindeyiz. Bağlantısallığımızın bir ayağı kolektif bilinçdışında yer alıyor. Kolektif bilinçdışı kavramını psikoloji literatürüne kazandıran Carl Gustav Jung olmuştur. Sigmund Freud ile yollarının ayrılmasına neden olan konulardan biri de bilinçdışına bakışlarındaki fark idi.

Freud, bilinç düzeyine ulaşmayan anı ve hatıraların, arzuların ve dürtülerin, bastırıldığını bilinçdışında kaldığını, bu düşüncelerin dil sürçmeleri ve rüyalar kanalıyla ortaya çıktığını söylemiştir. Jung da bilinçdışına en az Freud kadar önem vermiştir. Fakat Freud’tan ayrılarak bilinçdışı kavramını sınıflandırmıştır: Kişisel bilinçdışına ek olarak kolektif bilinçdışı düşüncesini ortaya atar. Jung’a göre bilinçdışının kişisel deneyimlerden ziyade kolektif bilinçdışı denilen daha derin bir katmanı vardır

Kolektif ya da ortak bilinçdışı, geçmiş kuşaklardan aktarılmış davranışlardan ve bellekte saklanmış bilgilerden oluşur. Kuş sürülerinin aynı yollar üzerinde göç etmeleri, daha hiç karanlıkla tanışmamış birinin karanlıktan korkması bellekte birikmiş bu duygu ve düşüncelerin ürünüdür. Kolektif bilinçdışı insanlığın tarihsel tüm evrelerini içerir, beşeriyetin tarihidir; ne ırk ne dil ne cinsiyet ne kültür ne de inanç gözetir, evrenseldir.

İnsanlık türünü sürdürebilmek için çok fazla ortak deneyim yaşamıştır. Atalarımız vahşi doğayla savaşırken, kıtlıkla mücadele ederken, hastalıklara karşı hala yaşamda kalmayı başarırken yüzbinlerce deneyimden geçmiştir. Bunlar hiçbir yere kaybolmaz. Bizler karanlık havuzumuzda bu imgeleri taşırız. Davranışlarımıza yön veren bu rezervuardan çektiğimiz bilgilerdir. Hepimiz tüm fikirleri buradan alırız, doğum, başarı, yaşam ve nicesi hepimizin kolektif hafızasında saklıdır. Örneğin çoğumuz yılandan korkar. Pek tabii atalarımız yılanın öldürücülüğünden dolayı zaman içinde ona karşı korku geliştirmiştir. Ve bizde yılanı soğuk hayvanlar kategorisine koyarız ve daha önce hiç yılan görmemiş biri olarak korkabiliriz tıpkı binlerce yıldır atalarımızın yaptığı gibi. Jung’a göre kolektif bilinçdışı, insan yaşamında ihtiyaç duyulan her şeyi saklar.

Arketiplerse, kolektif bilinçdışının tahtında oturur. Jung arketipleri psikoloji literatürüne sokarak insanlığın ortak ve evrensel sembollerini tanımlamıştır. İlk örnek anlamına gelen arketip, en erken tarihin nesillerden nesillere aktarılan ilk imgeleridir. Tüm arketipler mitlerde yer etmiştir. Jung’a göre mitler kolektif bilinçdışındaki duygu ve düşüncelerin ortaya çıkmasıdır. İçgüdüsel eğilimler, arketipler nesilden nesle aktarılarak sembolik imgeler ve güdüleyici enerjiler olarak insan zihninde yer ederler.

Kişinin kolektif bilinçdışında yaşamda kalma ve canlılık ile ilgili mitler canlanır. Bilince ulaşan silik imajlardır. Astroloji bu imajların kaynağıyla bağlantı kurarak yaşamlarımızda bunları nasıl kullanabileceğimizi söyleyen bir yol levhası gibidir.

Mekânların, sayıların, figürlerin, renkler ve sayıların vs. arketipsel karşılıkları vardır. Örneğin Jung’a göre yedi sayısı kendiliğin simgesidir. (Kendilik ya da self, zıtların birleştiği tekliği simgeler.) Klasik astroloji dünyasında da yedi gezegen birlik arketipini anlatır. Jung sembolizminde mağaralar ve ormanlar bilinçdışının tezahürüdür. Her sembol ve motif arketipsel olarak incelendiğinde masalların ve mitosların yüzeysel gözüken hikâyeleri, derin anlam kazanır

Kolektif bilinçdışı haritalarda çok net bir şekilde seçilebilir. En temelde su evlerindeki yerleşimler bizim bu büyük havuzdan neyi çektiğimizi anlatır. Kolektif bilinçdışının amaçlarından biri mit üretmek olduğundan bizde ilgili evlerde kendi mitimizi yaratırız. Bazen sevgilimizle, eşimizle bazen anne ve babamızla yaşadığımız hikayelerde tekrar eden kalıplar karmaşık durumları görebiliriz.

Örneğin Güneş’in 12.evdeki yerleşimi olan bir kadın, babayla ilgili aktarılmış olumsuz bir bilgiden dolayı yanlış erkekleri seçebilir. Bu bizzat kendi kişisel deneyimlerinden gelse de ardında kolektif unsurlar mevcuttur. Ayrıca bu örnekte kadın, yaşam enerjisini nasıl ortaya koyacağı konusunda çok acemi olabilir. Kişinin kolektif bilinçdışında  yaşamda kalma ve canlılık ile ilgili mitler canlanır. Bilince ulaşan silik imajlardır. Astroloji bu imajların kaynağıyla bağlantı kurarak yaşamlarımızda bunları nasıl kullanabileceğimizi söyleyen bir yol levhası gibidir.

Gülden Bulut
Latest posts by Gülden Bulut (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir