Yerel yönetim seçimlerinde kime, nasıl ve niçin oy vermeliyiz?

Yerel yönetim seçimlerinde kime, nasıl ve niçin oy vermeliyiz?

İstanbul ve Yerel Yönetim Seçimleri maalesef CHP ve İYİ Parti gibi muhalefet partilerinin kendi iç iktidar mücadeleleri tarafından rehin almış durumda. Halbuki, Kentli Türkiyenin kentlerinin kimin tarafında yönetileceği önemli olmakla birlikte, nasıl yönetilmesi gerektiği sorusu çok daha fazla önemli ve kritik nitelikte bir soru.

Artık 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri siyasal ve kamusal gündemin ana konusu.

Elli gün sonra sandığa gideceğiz.

Başta İstanbul olmak üzere yaşadığımız kentleri yönetecek liderleri seçeceğiz.

Mayıs 2028 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento Seçimlerinden önceki son şeçimi yapacağız.

Seçim yorgunu ve üç tarafı Üçüncü Dünya Savaşını tetikliyecek savaşlarla çevrilmiş Türkiye’nin artık her alanda yaşadığı çoklu krizli ortamda nasıl çıkılacağı sorus(n)una odaklanması gerekiyor.

1 Nisan’dan sonra ana gündem bu soru olacak.

Bununla birlikte, 31 Mart’da, bu soruya yanıtı belli derecede belirleyecek ve 2023 Genel Seçimleri kadar önemli Yerel Yönetim Seçimlerini yaşayacağımızı da vurgulamalıyım.

Çünkü: aşırı merkezci ve yürütme aygıtı odaklı bir başkanlık sistemiyle yönetilmekle birlikte, vurgulayalım, Türkiye artık bir köyden ya da kırsaldan kente “geçiş ülkesi” ülkesi değil; aksine, yüzde  72 oranında kentleşmiş “Kentli Türkiye”de yaşıyoruz.

2030’da tümüyle “Kentli Türkiye”de yaşayacağız.

Bu seçimlerde, Kentli Türkiye’nin kent yönetiminin kimin tarafında, nasıl ve niçin yönetilmesi gerektiğinin tercihini yapacağız.

Dahası, her kent önemli olmakla birlikte, başta İstanbul olmak üzere, sayıları yirmiye varan; performansı ve iyi-adil yönetimi sadece kendisi için değil çevre kentleri içinde önemli olan; ülke nüfusunun, ekonomisinin, siyasetinin, toplumsal birlikteliğinin yüzde  70’den fazlasını içeren  kilit önemde “kent bölge”lerin kimin ve hangi partiler tarafından yönetileceğinin seçimini yapacağımız seçimlere gidiyoruz.

Kentli Türkiye’nin yerel yönetim seçimleri yerel olmanın çok ötesinde bir öneme sahip.

Sadece İstanbul, ülke ekonomisinin, vergi veren sayısının, ticaretinin, şirketlerinin, yüzde 45-55 arasında karşılayan bir kent; büyük bir bütçeye sahip “küresel kent”; ve Tekirdağ’dan başlayıp Kocaeli’ne kadar uzanan, nerede başladığı ve nerede bittiği tam belli olmayan bir “kent bölge”.

Bu bağlamda, İstanbul, Kentli Türkiye’nin ve Türkiye yönetiminin “kilit kent”i; başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar olmak üzere, tüm siyasi aktörlerin iştahını kabartan bir kent.

Bu nedenle de Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerini kazandığı akşam, seçmenine “Çalışmaya devam, ilk hedef İstanbul’u almak” mesajını vermişti.

İstanbulda yaşayan biri olarak, benim için, nasıl bir İstanbulda yaşamak istiyorum sorusu, güç-nema-çıkarının çok önünde geliyor; hepimiz için öyle olmalı.  O zaman önerim şu: kentdaşlar olarak tüm bu siyasi manevraların ötesinde oyumuzu kime vermeliyiz sorusuna yanıt için hangi ölçüleri ön plana çıkarmalıyız sorusunu sormalıyız.

Şimdi de İstanbul seçimleri, kent yönetim vizyonunun çok ötesinde, siyasete, iktidar mücadelelerine ve çıkar kavgalarına indirgenmiş durumda.

İstanbul’u kimin yöneteceği İstanbul’un nasıl yönetilmesi gerektiği sorusunun önüne koyuluyor, ilk hedef olarak görülüyor.

Başta Kürt sorunundan tutun, CHP ve İYİ Parti olmak üzere muhalefet partilerinin kendi iç iktidar mücadelelerine kadar İstanbul ve Yerel Yönetim Seçimleri maalesef siyasi ve yönetim aktörleri tarafından rehin almış durumda.

Halbuki, Kentli Türkiye’nin kentlerinin kimin tarafında yönetileceği önemli olmakla birlikte, nasıl yönetilmesi gerektiği sorusu çok daha fazla önemli ve kritik nitelikte bir soru.

Siyasi aktörler ve çıkar temelli yanlarındakiler için sadece kim sorusu önemliyken, nasıl bir kentte yaşıyoruz ve yaşadığımız kent nasıl yönetilmeli sorusu bu ülkede ve kentlerde yaşayan hepimizi ilgilendiriyor.

İstanbul’da yaşayan biri olarak, benim için, nasıl bir İstanbul’da yaşamak istiyorum sorusu, güç-nema-çıkarının çok önünde geliyor; hepimiz için öyle olmalı.

O zaman önerim şu: kentdaşlar olarak tüm bu siyasi manevraların ötesinde oyumuzu kime vermeliyiz sorusuna yanıt için hangi ölçüleri ön plana çıkarmalıyız sorusunu sormalıyız.

Kentimizin yönetimine talip belediye başkan adayları arasında tercihimizi yaparken hangi ölçütlere bakmalıyız?

Kent yaşamında ulaşımından güvenliğine ve sağlıktan kültür, barınma, temel ihtiyaçlar, vb. alanlarda sunulan hizmetlerin kalitesi ve erişilebilirliğine kadar uzanan bir yelpazede yaşadığımız kent yaşanabilir bir kent” mi? Temel ihtiyaçlarımız için verilen hizmetler ne kadar kaliteli ve ne kadar zamanda ulaşabiliyoruz?

NASIL BİR KENT YÖNETİMİ: BEŞ ÖLÇÜT

Hem Türkiye hem de küresel ölçekte karşılaştırmalı yaptığım kent çalışmasına ve bu alandaki araştırmalara ve yayınlara bakarak, kentimizde il ve ilçe belediye başkanı olarak oyumuzu kime vereceğimizi beş ölçüt temelinde belirleyebileceğimizi önermek istiyorum.

Nasıl bir kent yönetimi sorusunu temelinde aşağıdaki beş ölçütü kullanarak adayları ayrıştırabilir ve tercihimizi yapabiliriz:

Birincisi, “Yaşanabilirlik”:

Kent yaşamında ulaşımından güvenliğine ve sağlıktan kültür, barınma, temel ihtiyaçlar, vb. alanlarda sunulan hizmetlerin kalitesi ve erişilebilirliğine kadar uzanan bir yelpazede yaşadığımız kent “yaşanabilir bir kent” mi? Temel ihtiyaçlarımız için verilen hizmetler ne kadar kaliteli ve ne kadar zamanda ulaşabiliyoruz?  Adaylar yaşanabilirlik ölçütüne ne kadar önem veriyorlar?

İkincisi, “Ekonomik Dinamizm ve Sürdürülebilirlik”:

Kentin ekonomisinin iyi yönetilmesi, dinamizm, girişimcilik ve yaratıcılığa açık olması, bölgesel ve küresel bağlarının ve işbirliğinin yaygınlaştırılması, ama bunu yaparken sürdürülebilir kalkınma hedeflerine uyumlu çalışması, kırılgan gurupların ihtiyaçlarına yanıt verebilmesi, yaratıcılık kadar, hakkaniyet ve haysiyete önem vermesi ne derecede? Diğer bir değişle, ekonomi alanında adaylar sadece “Piyasa-Pazar Kenti” mi, yoksa, insan, canlı, doğa, gezegene eşit derecede önem veren “Yaşamdaş ve Dirençli Kenti” mi tercih ediyorlar?

Yaşanabilirlik, ekonomik dinamizm ve sürdürülebilirlik, hakkaniyet ve birlikte yaşama; kapsayıcılık ve temsiliyet ve lideri öncelikleri ve farklı kesimlerle ilişkisi ne kadar birlikte uygulamaya sokulursa, ne kadar ilişkili, bağlantısal ve döngüsel düşünülürse o kentin yönetimi daha iyi oluyor.

Üçüncüsü, “Hakkaniyet ve Birlikte Yaşama”:

Kentin sağlık, kreş, ulaşım, park, kültür, yemek, yurt-barınma yeri, vb. temel ihtiyaçların karşılanmasında kırılganlık yaşayan guruplarına hizmet ve önem ne kadar adayların vizyonunda yer alıyor?  “Akıllı Kent” mi, “Adil-Erdemli Kent” mi birincil sırada tercih ediliyor?

Dördüncüsü, “Kapsayıcılık ve Temsiliyet Adaleti”:

Sadece piyasa ve ekonomik dinamizme odaklanan bir yönetim mi, yoksa işsizler, emekçiler, kadınlar, çocuklar, bebekler, öğrenciler, emekliler vb. kentli kırılgan grupların sorunlarını karşılayan, onları karar alma süreçlerine dahil eden ve kentte yaşayanların “Hakkaniyet-Haysiyet” temelinde kendilerini iyi hissetmelerini önceliklendiren bir yönetim mi? Adaylar, yönetim vizyonlarında, Kapsayıcı-Hakkaniyetli-Haysiyet Sorunu Yaşamayan Kentdaşlar yaratmaya ne kadar önem veriyorlar?

Beşincisi, “Liderin Öncelikleri ve Farklı Kesimlerle İlişkisi”:

Sadece piyasa aktörleri, ekonomik aktörler ve kendi görülerine yakın olanlara dönük bir liderlik mi, yoksa kentin farklı kesimlerinin ihtiyaçlarını önemseyen, onları karar alma süreçlerine dahil eden ve ekonomik sürdürebilirlik kadar kentin farklı kesimleriyle ilişkisinde adil ve kapsayıcı olmayı önemseyen bir lider mi?

Bu beş ölçüt, yaşanabilirlik, ekonomik dinamizm ve sürdürülebilirlik, hakkaniyet ve birlikte yaşama; kapsayıcılık ve temsiliyet ve lideri öncelikleri ve farklı kesimlerle ilişkisi, ne kadar birlikte uygulamaya sokulursa, ne kadar ilişkili, bağlantısal ve döngüsel düşünülürse o kentin yönetimi daha iyi oluyor.

Karşılaştırmalı Türkiye kent çalışmalarım objektif olarak bana bu saptamayı yapma olanağını veriyor.

Bu beş ölçüt yaşadığım kent İstanbul’da benim hem il hem de ilçe belediye başkanımı tercih etmemde temel belirleyici olacak.

Size de yaşadığınız kentte, adaylara, vizyonlarına, söylemlerine ve tavırlarına bu beş ölçüt içinde bakmanızı tavsiye ederim.

Bu ölçütler temelinde adayların karşılaştırmalı analizlerine bundan sonraki yazılarımda devam edeceğim.

Fuat Keyman

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir