CHP Kurultayı: Muhalefetsiz Türkiye mi, büyük değişim mi?

CHP Kurultayı: Muhalefetsiz Türkiye mi, büyük değişim mi?

Bence CHP Kurultayı, her şeyden önce, tüm olgunluğu içinde Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendi kararıyla liderliği bıraktığı ve tüm salonun kendisine teşekkür ettiği bir değişimin, liderlik bayrağının devredilmesinin yaşandığı ve böylece yeni bir dönem olasılığının ortaya çıktığı bir kurultay olmalı.

Ne de güzel demiş Mevlana: “İnsan suya düşünce değil, sudan çıkamassa boğulur”.

Seçim-sonrası muhalefet partileri ve Millet İttifakı, başta CHP, tam da böyle bir duruma düşürdüler kendilerini.

Seçimleri kaybetmekten çok, seçim sonrası dönemde dağıldılar, savruldular, seçmenlerini küstürdüler, küçük iktidar mücadelelerini Türkiye için iyi olanı aramaya tercih ettiler ve böylece sudan çıkamama ve boğulma riski yaşamaya başladılar.

Bu da, bir taraftan, tüm siyasi ve yönetim alanının Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı’na bırakılmasına neden olurken, diğer taraftan da, “muhalefetsiz Türkiye” diye adlandırdığım bir Türkiye tablosunu yurt içinde ve dışında yarattı.

Toplumun ve kendi şeçmenlerinin güvenini kaybetmiş, gündem belirleyemeyen, pasif kalan, çözüm üretemeyen, seçim öncesi yaptıkları (Güçlendirilmil Parlamenter Sistem ve Ekonomi Yönetimi çalışmaları gibi) önemli çalışmaları bile unutmuş, kendi içine kapanmış ve kendi parti içi oyunlara savrulmuş bir muhalefet partileri görüntüsünün ortaya çıkmasına ve daha da kötüsü, bunun kendi seçmenleri tarafından bile kabul görmesine neden oldular.

Kendi aldıkları oyun 48%, dolayısıyla, 25 milyon seçmenden oluştuğu gerçeğini bile unutan muhalefet partileri ve liderlerinden konuşmaya başladık.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, sadece seçimleri kazanmakla kalmadı, aldığı 52%, dolayısıyla 27 milyon civarı oydan çok daha fazla güce ve etkiye seçimlerden sonra sahip oldu.

“Muhalefetsiz Türkiye”, bir yönüyle, tüm siyasi ve yönetim alanının sudan çıkamayan muhalefet partilerinin eliyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bırakılması anlamına geliyor.

CHP, bu süreçten en fazla etkilenen muhalefet partisi oldu.

CHP, gerek konumu, yeri, önemi, gerekse de lideri Sn. Kılıçdaroğlu’nun ve üst yöneticilerinin seçim sonrası dönemde takındıkları tavır, aldıkları kararlar ve herkesi şaşkınlığa düşürecek derecede içine düştükleri savrulma nedeniyle, yüzyıllık tarihinin en derin krizine yaşama riskiyle karşıya karşıya kaldı, daha doğrusu lideri ve üst yöneticileri tarafından bırakıldı.

Diğer muhalefet partilerinin durumu biraz daha farklı.

İYİ Parti, kendi yolunda gitme kararı aldı.

Gelecek ve Saadet, muhafazakâr seçmeni önceleyen bir konumda birlikte hareket ediyorlar.

DEVA; sessiz, kendini konumlama ve kimlik sorunu yaşıyor.

HDP, kendi alanına çekilmiş ve Kürt sorunu temelinde kendini siyasi ve kimlik odağında yeniden yapılama sürecine girmiş gözüküyor.

Tüm bu partiler, siyasi konumları ve kimlikleri içinde, doğal olarak iktidar dahil her aktörle ve her partiyle konuşabilir, işbirliğine girebilir ve birlikte çalışabilirler. Bu seçenek bu partiler için mümkün.

Ama CHP, bugün, kendi seçmenini hem “duygusal” hem de “siyasi” olarak kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya; parti içi ilişkiler çok “bozulmuş” durumda ve seçmeniyle ve yurt içi ve dışı aktörlerle ilişkisinde büyük bir “güven sorunu/kaybı” yaşıyor.

9 Elül 2023: CHP’nin yüzüncü yılıydı.

Yüzüncü yılında CHP, yüzyılının en büyük krizini yaşayabilir.

Şüphesiz ki CHP daha öncede krizler yaşadı, çok sorunlu dönemlerden geçti.

CHP, daha önce de seçim kaybetmişti: ama seçmeniyle bu derecede sorun yaşamamıştı, kendi içinde bu kadar kötü yönetilmemişti ve muhalefetsiz Türkiye’yi yaratmamıştı. Yüzüncü yılında CHP, kötü yönetimi nedeniyle tarihinin en ciddi krizini yaşama riskiyle karşı karşıya.

YÜZYILIN EN DERİN KRİZİ

Bugünün farkı, bir kaç krizin aynı anda yaşanmasıyla ilgili.

Bugün CHP:

Birincisi, “liderlik krizi” yaşıyor. İktidara karşı güçlü ve seçmenine ve topluma güven verecek bir lider arayışında ama bu arayış parti içi krize dönüşmüş durumda.

İkincisi, seçmeninin “güvenini kaybetmiş” durumda. Partiye, lidere, üst yönetime, partinin seçim kazanmasına güvenmeyenlerin oranı hızla yükseliyor.  Seçmenin yüzde altmışlerın üzerinde seçmen bir güvensizlik duygusu içinde ve kendisine partisinin değer vermediğini düşünüyor.

Üçüncüsü, seçmeninin yüzde seksene yakını partisinin “seçim kazanacağına inanmıyor”.

Partisine güveni ve seçim kazanmaya dönük inancı her gün azalan seçmenin Mart 2024 yerel seçimlerinde sandığa gitmeme riski var ve bu olasılık her gün artıyor.

Dördüncüsü, parti içi ilişkiler kopma noktasında, ki bu kongre ve toplantılara kavga olarak yansıyor.

Çok uzun dönemdir Sn. Kılıçdaroğlu tarafından liste başı yapılarak arka arkaya milletvekili olmuş ve siyaseti kendi çıkarlarına indirgemiş olanlardan oluşan üst yönetim partililer tarafından sevilmiyor. Üst yönetimse partililere baskı ve yasak temellli uygulamalarla yaklaşıyor.

Parti üst yönetimi ile partililer arasında kopukluk giderek büyüyor.

Beşincisi, partinin başarılı yerel yönetimlere ve başkanlarına yaklaşımı partiye güveni toplumun geniş kesimleri içinde azaltıyor.

Örneğin, İstanbul’u 2019’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Binali Yıldırım’ı yenerek kazanmış, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun baskılarına dayanmış, İstanbul’u iyi yönetmiş, ve İstanbullular tarafından sevilmiş Başkan Ekrem İmamoğlu’na karşı CHP lideri ve üst yönetiminin takındığı olumsuz tavrı anlamak mümkün değil.

Ekrem İmamoğlu, İstanbul seçimini kaybederse bunun temel sorumlusu bugünkü CHP lideri ve üst yönetimi olacak.

Altıncısı ve en önemlisi; CHP’nin vizyonu, stratejisi, siyaset yapma anlayışı, Türkiye ve dünyayı anlamasıyla bugünün dünyasının doğası ve psikolojisi arasındaki makas giderek açılıyor.

CHP söylemi ve eylemi ile Türkiye ve dünya gerçekleri senkronize değil: tam aksine, giderek gerçeklerden ve gerçeklikten uzaklaşan, vizyon-strateji-söylem eksikliği yaşayan bir CHP tablosu var karşımızda.

CHP, bugün bu altı boyutlu krizleri aynı anda yaşıyor; daha doğrusu lideri ve üst yönetimi tarafından yaşama durumuna düşüyor.

CHP, daha önce de seçim kaybetmişti: ama seçmeniyle bu derecede sorun yaşamamıştı, kendi içinde bu kadar kötü yönetilmemişti ve muhalefetsiz Türkiye’yi yaratmamıştı.

Yüzüncü yılında CHP, kötü yönetimi nedeniyle tarihinin en ciddi krizini yaşama riskiyle karşı karşıya.

Bu riskin olumsuz sonuçları;

Mart 2024 Yerel Seçimleri, başta İstanbul olmak üzere kaybedilebilinir,

Atatürk ve Cumhuriyet düşüncesinin ikinci plana atıldığı bir “Türkiye Yüzyılı” başlayabilir,

Siyasi ve yönetim alanı tümüyle iktidara bırakılarak “Muhalefetsiz Türkiye” gerçekleşir.

Bunun baş sorumlusu da, CHP lideri Sn. Kılıçdaroğlu ve yanındaki CHP üst yönetimi olur.

Eğer bu durumun gerçekleşmesi istenmiyorsa, CHP’de, başta vizyon olmak üzere, liderliğin, yönetim ve siyaset anlayışının tümüyle değişeceği bir “Büyük Değişim”in başlaması gerekiyor.

CHP Kurultayı, anlamlı ve yararlı olacaksa, bu ancak büyük değişim sürecinin başlatılmasıyla mümkün olacaktır.

CHP; yeni lideriyle, vizyon temelli yönetim ve siyaset anlayışıyla başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere 2024 Mart Yerel Seçimleri’ni kazanma şansını arttırır; “Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılı”nın etkin, dönüştürücü ve kilit bir aktörü olabilir; ve etkin muhalefetli Türkiye tablosunu yaratabilir.

BÜYÜK DEĞİŞİM: VİZYON-LİDER-YÖNETİM-SİYASET

Bence CHP Kurultayı, her şeyden önce, tüm olgunluğu içinde Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendi kararıyla liderliği bıraktığı ve tüm salonun kendisine teşekkür ettiği bir değişimin, liderlik bayrağının devredilmesinin yaşandığı ve böylece yeni bir dönem olasılığının ortaya çıktığı bir kurultay olmalı.

Herşeyin bir vakti vardır”. Sn. Kemal Bey, daha önce farklı yerlerde yazdığım ve söylediğim gibi, o vakit, liderlik bayrağını devretme vakti geldi.

Rumi’nin bu güzel sözüyle Kurultay’da bu kararınızı açıklayın. Tüm salon ve toplum yaptıklarınız için size teşekkür edecektir ve sizi sevgi ve saygı ile uğurlayacakır.

Adınız, böyle konuşulsun ve anılsın.

Bununla birlikte, lider değişiminden daha önemli olarak, büyük dönüşümün en önemli unsuru “vizyon temelli yeni bir yönetim ve siyaset anlayışı”nın yaratılmasıdır.

Yine Rumi ile devam edelim: “(…) [N]e kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söyleme lazım” diyor.

CHP,  “vizyon-lider” kesişim noktasında, Türkiye ve dünya sosyolojisini ve siyasetini doğru okuyarak ve “şimdi yeni şeyler söylemek lazım” diyerek başarılı olabilir.

CHP’de bunun olabilmesinin ilk şartı ve hamlesi de;

Değişim ve demokrasi, istemektir; seçmenlerine “değer vermek”, onlarla “duygusal ve güven” bağını yeniden kurmaktır; Türkiye sevgisini, vatanseverliği, değişim ve demokrasiyi, parti içi iktidar oyunlarına ve kişisel çıkarlara karşı amasız tercih etmektir.

Edebali’nin, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” ikazını dinlemek ve içselleştirmek ve böylece savaşların, ölümlerin, baskının, ötekileştirmelerin, şiddetin, kültür savaşlarının karşısında yer almaktır.

Vizyon-liderlik-strateji ekseninde değişmek ve yenilenmek ve “Büyük Değişim” sürecini başlatmaktır.

Ancak bu şekilde CHP; yeni lideriyle, vizyon temelli yönetim ve siyaset anlayışıyla başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere 2024 Mart Yerel Seçimleri’ni kazanma şansını arttırır; “Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılı”nın etkin, dönüştürücü ve kilit bir aktörü olabilir; ve etkin muhalefetli Türkiye tablosunu yaratabilir.

Umarız, CHP Kurultayı “Büyük Değişim”in başlangıcı olur.

Bu yazı CHP’nin Gelecek Seçimi Dosyası‘nda yayımlanmıştır.
Dosyanın diğer yazıları için buraya tıklayınız.

Fuat Keyman

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir