2023 Türkiye Raporu AB sürecinde ciddi gerilemeye dikkat çekiyor

2023 Türkiye Raporu AB sürecinde ciddi gerilemeye dikkat çekiyor

Avrupa Komisyonu’nun yayınladığı Türkiye Raporu üstüne suçluyu aramak ve ABye saldırmaktan çok, her şeyden önce Türkiyenin AB sürecinin neden başarıya ulaşamadığı ve nelerin eksik yapıldığına odaklanmamızı gerektiriyor.

Avrupa Komisyonu 2008’den bu yana Türkiye hakkında yıllık raporlar yayınlıyor. Türkiye’nin aday ilan edilmesinden bir yıl önce hazırlanmaya başlayan raporlar, aday ülkenin AB katılım sürecindeki ilerleyişini Kopenhag Kriterleri içinde yer alan demokrasi, insan hakları, temel özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı, ekonomik yönetişim, AB içinde rekabetçi güçlerle baş edebilme kapasitesi ve AB müktesebatına uyum durumu gibi unsurlar açısından inceliyor. Ancak bir zamanlar ilerlemeyi ölçen bu raporlar artık sürekli artan bir gerilemeyi ortaya koyuyor. Türkiye aday ülke statüsünü devam ettirmesine rağmen, adaylığın gerektirdiği AB’ye yakınlaşma süreci uzun süredir tam tersi yönde gelişiyor. Bu süreçte özellikle Cumhurbaşkanlığı ve Hükümet Sistemi’ne geçilmesi ile bir eşik aşılmış oldu. Türkiye’de daha demokratik, katılımcı, çoğulcu ve denge ve denetlemenin güçlendiği bir demokratikleşme süreci yerine, daha merkeziyetçi ve otoriter bir rejime geçişi ve Türkiye’nin AB değerleri ile temel bir uzaklaşma sürecine girmesini perçinlendi.

DURMA NOKTASINA GELEN İLİŞKİLER

Bu durum elbette AB müzakere sürecinin çıkmaza girmesi, Kıbrıs sorunu sebebiyle müzakerelerin kısmen askıya alınması ve ardından Cumhurbaşkanı Sarkozy döneminde Fransa’nın vetosu nedeniyle durma noktasına gelmesi ile yakından ilişkiliydi. Türkiye’nin AB sürecinde tecrübe ettiği özgürleşme ve Avrupalılaşma süreci toplumda beklentileri yükseltmiş ve özellikle yaşam tarzı ve değerler açısından Avrupa’ya yakınlaşmış kesimin sesini daha gür çıkarmasına ve daha özgür ve ilerici bir yönetim talebini daha güçlü bir şekilde seslendirmesine yol açmıştı. Bu durum iktidarın daha baskıcı politikalara yönelmesi ve iktidarını devam ettirme için otoriterleşme yönünde adım atmasına neden oldu.

Türkiye’nin AB üyelik sürecinin çıkmaza girmesi, AB ile ciddi sorunlar yaşanması, Kıbrıs sorunu ve Yunanistan ile ilişkilerdeki sorunların engel oluşturması ve Türkiye’nin bölgesel meselelerdeki yaklaşımı ve rolünün AB’nin ortak tutumları ile giderek daha fazla çelişiyor hale gelmesi AB ile makasın daha da açılmasına neden oldu. Türkiye aday ülke olmasına rağmen Doğu Akdeniz’deki gerilim üzerinden yaptırım ve kısıtlayıcı önlemler uygulanan bir ülke konumuna geldi. 2020 yılında Türkiye ile ilişkileri canlandırmak için ortaya atılan pozitif gündem de beklenen ivmeyi sağlayamadı. Yüksek düzeyli diyalog mekanizmaları iklim, tarım ve ulaştırma gibi alanlarda başlatıldı. Ancak sürecin en önemli unsurunu oluşturacak olan Gümrük Birliği’nin güncellenme süreci başlatılamadı. 2016 mülteci konulu Türkiye-AB Bildirisi sürecinde hız kazanan vize serbestliği süreci de tamamlanamadı.

Geçtiğimiz gün yayınlanan Türkiye raporu ise, Türkiye’nin AB üyelik kriterlerini yerine getirmesinde ciddi gerilemelere işaret ediyor. Denge denetleme mekanizması, demokratik kriterler, ifade özgürlüğü, medya ve örgütlenme özgürlüğü, sivil toplumun özerkliği, yargı bağımsızlığı, makroekonomik politikalar gibi alanlarda ciddi gerilemelere işaret edilen raporda Türkiye’nin; AB müktesebatına uyum sürecinde şirketler hukuku, ulaştırma, bölgesel politika ve trans-Avrupa ağları gibi bazı alanlarda sınırlı da olsa ilerleme olduğu, ancak AB’ye uyumun oldukça sınırlı ve ad hoc bir biçimde gerçekleştiği belirtiliyor. Kıbrıs meselesinin ve dış politikadaki uyumsuzluğun ciddi engel oluşturmaya devam ettiği görülüyor. Türkiye’de iktidarın artık AB üyelik hedefini herhangi bir kıstas olarak görmediği ve politika ve karar alma sürecinde AB üyelik hedefinin bir etken unsur oluşturmadığı görülüyor. Raporun en önemli eksikliklerinden biri ise Türkiye-AB ilişkilerinin bu hale gelmesinde AB’den kaynaklanan etkenlerden hiç söz edilmemesi ve AB’nin üzerine düşen konularda tavsiye yapılmaması.

Türkiyenin AB üyesi olması için kriterleri yerine getirmesi tek başına yeterli değildir. Süreç tamamlansa da bazı üye devletlerde, hatta Türkiye de onay sürecinde sorunlar yaşanabilir. ABde Türkiyenin üyeliğine karşı olanlar olabilir vs. Bununla birlikte Türkiye eğer gerçekten AB üyesi olmak istiyorsa, üyelik kriterlerini yerine getirmeye yönelik bir irade sergilemesi ve bu yönde adımlar atması birinci şarttır.

NEDEN BU NOKTAYA GELENDİ: İKİ FARKLI YAKLAŞIM

Türkiye’nin neden AB üyesi olamadığı ile ilgili olarak kamuoyunda zaman zaman ileri sürülen bazı görüşler var. Bunlar Türkiye’nin AB’nin kapısında yıllardır bekletildiği, haksızlığa uğradığı, AB’nin Türkiye’yi kriterleri yerine getirmediği için değil, Türkiye’nin gücünden çekindiği veya kültürel ve dini sebeplerle istemediği yönünde şekilleniyor. Geçenlerde atılan bir tweet AB’nin İsrail’in Gazze saldırılarına yeterli tepkiyi vermemesini eleştiriyor ve bu durumun Türkiye’nin AB’ye değerler yüzünden giremediği tezini çürüttüğünü ifade ediyordu. Türkiye’nin AB kriterlerini yerine getirmemesinin üyelik sürecinde gerçek engeli oluşturmadığını savunan bu görüşler şunu ihmal ediyor: Türkiye’nin AB üyesi olması için kriterleri yerine getirmesi tek başına yeterli değildir. Süreç tamamlansa da bazı üye devletlerde, hatta Türkiye de onay sürecinde sorunlar yaşanabilir. AB’de Türkiye’nin üyeliğine karşı olanlar olabilir vs.

Bununla birlikte Türkiye eğer gerçekten AB üyesi olmak istiyorsa, üyelik kriterlerini yerine getirmeye yönelik bir irade sergilemesi ve bu yönde adımlar atması birinci şarttır. Ondan sonra ikili sorunların çözülmesi, Kıbrıs meselesinin çözümüne yönelik diplomatik adımlar atılması, üye devletlerin ikna edilmesi gibi süreçler daha sonra gelecektir. Unutulan bir diğer konu da ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, yolsuzlukla mücadele, daha iyi bir yönetişim sistemi oluşturma gibi konuları içeren AB kriterleri sadece üyelik için yerine getirilmesi gerekli şartlar olmanın ötesinde, tüm vatandaşlar için daha iyi yaşam standartları sağlama ve daha özgür ve müreffeh bir toplum elde edilmesi için gerekli koşullardır ki esas olan da budur.

Türkiye’nin 2023 yılı raporu AB’nin 2023 yılı genişleme stratejisi çerçevesinde yayınlandı. Türkiye’nin karnesinde bir ilerleme olmazken, Avrupa Komisyonu diğer aday ülkelerden bazıları için çarpıcı önemde tavsiyelerde bulundu. Komisyon; Ukrayna, Moldova ve Bosna ile katılım müzakerelerinin başlatılmasını, Gürcistan’a ise adaylık statüsünün verilmesini önerdi. Ukrayna, Moldova ve Gürcistan’ın bundan iki sene önce AB’nin genişleme sürecinde değil komşuluk politikası çerçevesinde ele alındığı ve adaylık başvurularının 2022 yılında yapıldığı hatırlanacak olursa, bu süreçte yaşanan hızlı ilerlemenin ne kadar çarpıcı olduğu ortaya çıkar. Bunda kuşkusuz ki Ukrayna’ya Rusya’nın saldırısı ve AB’nin Rusya karşısında Ukrayna’nın yanında yer almasının önemli bir etken oluşturduğunu görüyoruz. Ancak çoğu, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin başladığı tarihlerde devlet statüsünde dahi olmayan, bağımsızlığını 1989 ve sonrasında kazanan ülkelerin Türkiye üyelik sürecinde ilerleme kaydedemezken birbiri ardına aday ve üye olması Türkiye açısından oldukça düşündürücü. Suçluyu aramak ve AB’ye saldırmaktan çok, her şeyden önce Türkiye’nin AB sürecinin neden başarıya ulaşamadığı ve nelerin eksik yapıldığına odaklanmamızı gerektiriyor.

Çiğdem Nas, Doç. Dr., Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir