Hesapsız kitapsız aşk

Hesapsız kitapsız aşk

Oysa ki her birey kendine hastır; canı nasıl isterse öyle hareket eder, öyle sever. Bir erkek bir kadını, bir kadın bir kadını ya da kendini dünyaya geldiği biyolojik tanımın dışında ifade eden herkes dilediğini dilediği gibi sevebilir. Çapkınlık, hovardalık, şefkat ve her türlü karakter özellikleri de yine kişiye hastır; erkek ya da kadın diye ayrılmaz.

Aşk öyle kolay kolay bulunur mu? Aranmaz ki bulunsun? Hani bazen üzen bir ilişkinin ardından keşkeler de geçer içinizden; yanlış zamanda karşılaştığınızı düşünürsünüz. Gerçek aşkı beklersiniz. Ne var ki hesapla kitapla aşık olunmaz. Hiç beklemediği anda aşık olur insan. Gönlünüz açısından aşık olmak için uygun zaman ya da mekan tespiti de yoktur. Ancak ruhsal ya da zihinsel olarak aslında aşık olmaya hazır olmayabilirsiniz de. Aşık olmaya hazır hissetmediğimiz ama buna rağmen kalbimizin birine tutulmaya ihtiyacı olan zamanlar da belki olsa olsa yanlış zamanlar olabilir. Bazen Rihanna’nın şu meşhur şarkısı “We Found Love”’da söylediği gibi, “Hiç umut olmayan bir yerde de aşkı bulabiliriz” üstelik. Aşk bizi bulacaksa, hiç sormadan şarkılardaki gibi çat kapı gelir ama gelirse hayat güzelleşir.

AŞIK OLMAK MEZİYETTİR

Aşk konusunda yazılır, çizilir, akıl yürütülür de aslında aklı çok kullanmaz aşk hep duygularladır işi. Aşık olduğunda heyecanlanır insan, keyiflenir. Beynin kimyası değişir; serotonin tetiklenir, içi içine sığmaz. En kestirme yoldan antidepresan gibidir aşk; kederi alır, hayata katar aşk. Yaşama şevki artar insanın, güzel uyanır, güzel algılar dünyayı. Üstelik bu, kişinin güzelliğine de yansır. Aşk güzelleştirir, bir başkasında kendinden ve hayatın yükünden kurtulmak meziyettir.

AŞKI YAŞAMA BİÇİMLERİ

Kadın ya da erkeğin, hormonlarla ilgili ya da fizyolojik farklılıklarına rağmen aşkı yaşama biçimleri erkek egemen kültürün yanlı bakışıyla yazılmış, çizilmiş, öğrenilmiş ve roller biçilmiş. Literatürde yıllarca erkeklerin cinsel iştahları kadınlardan daha yüksek, kadınların romantik değerleri çok daha fazla aktarılmış. Bunlara kim karar vermiş? Bir erkek ve bir kadının ilişkide değer verdikleri ne varsa, birbirinden temelde çok çok farklı öğretilmiş ve yerleşmiş. Ataerkil değerlerle erkek böbürlenerek sahip olmayı seviyor ama sahip olduktan sonra sözde sevdiğini bir süs gibi kenara koyuyor kimi zaman, temelde heteronormatif değerlerle kadının sahip çıkılmaktan hoşlandığı da öğretilmiş. Şefkat kadına, tutku ve hovardalık erkeğe yakıştırılmış. Oysa ki her birey kendine hastır; canı nasıl isterse öyle hareket eder, öyle sever. Bir erkek bir kadını, bir kadın bir kadını ya da kendini dünyaya geldiği biyolojik tanımın dışında ifade eden herkes dilediğini dilediği gibi sevebilir. Çapkınlık, hovardalık, şefkat ve her türlü karakter özellikleri de yine kişiye hastır; erkek ya da kadın diye ayrılmaz.

Gerçek aşk içimizde, kime aşık olmak istersek, o kişiye o anlamı yüklemek aslında en büyük gücümüz ve canımız ne kadar isterse o kadar aşığız.

AŞKIN ÖMRÜ

Gerçek aşk içimizde, kime aşık olmak istersek, o kişiye o anlamı yüklemek aslında en büyük gücümüz ve canımız ne kadar isterse o kadar aşığız. Ancak bilimsel tarafta beyin tarafından salgılanan oksitosin bile giriyor işin içine. Maalesef çok alıştığımız malum kişiye bir süre sonra oksitosin salgılamayınca ilgimiz azaldığı gibi, aşık olup ayaklarımızı yerden kesen o aynı kişiye hissettiğimiz coşkular da, serotonin düzeyinin normale dönmesiyle yavaş yavaş kayboluyor. O düzey yaklaşık 1 yıl içinde normale dönüyor hem de. Ancak elbette aşk var, aşkı canlandırmak da size kalmış. Birlikte yeni anılar yaratarak, birlikte hobiler geliştirerek o heyecanlar canlı tutulabilir de. İşimiz sadece hormonlara, beyin kimyasallarına kalacaksa, gönlümüze ne düşüyor madem? Yeter ki gönlümüz sevmeye açık olsun, aşka inansın. Aşk hayat demek, uzun yıllar da sürebilir ve çok güzel büyüyebilir.

KARA SEVDA

Doğu kültüründe kavuşamadığında aşk büyüyor ama o zaman bahsedilen aşk mı sayılır tartışılır. Sana acı veren, seni üzen her neyse aşk değil. O zaman işin içine başka patolojiler giriyor. Aşk yükseltir insanı, içine bahar dolar. Kimi zaman zaaflarımız, halledemediğimiz meseleler ve kendi arızalarımız yüzünden de birilerine tutulabiliyoruz, işte o zaman aşk sağlıksız büyüyor ve kara sevda oluyor.

Eskiler büyük konuşmayacaksın, derler. Aşk her şeyi affedebilir de. Kişinin yaşına, yaşadıklarına ve ihtiyaçlarına göre bu durum da değişebilir. Sevgili Aysel Gürel Jale’ye verdiği bir şarkı sözünde ifade etmişti; hikayesini de dinlemiştim zamanında. Bazen bir saniyede biter. “Fallara baksan, taklalar atsan; bitti tamam.”

TEN UYUMU

Beynin kimyasıydı, ten uyumuydu, bunların hepsi modern zaman bahaneleri. Aşk insanın aklını öyle bir alır götürür ki… Kimi zaman, sizin bile daha önce yan yana geleceğinize ihtimal veremeyeceğiniz birilerine de aşık olabilirsiniz. Farkında olduğumuz veya farkında olmadığımız bir sürü dengeler var işin içinde. Özellikle kendimizde olmayan ne varsa başkasında sevmeye meyilliyiz. İdeal kendimizi seviyoruz kimi zaman bir başkasında ya da hasarlı bir ebeveyn ilişkisinin bildik senaryosuna da tutulabiliyoruz. Pratikte en çok bizden farklı olanı seviyoruz. Geçmişimizle ilgili yaralarımızı saracak birisi de olabiliyor farkında olmadan tutulduğumuz kişi. Oksitosin bile aşka çağırıyor ama en önemlisi gönül istiyor, hepsi bu. Kişi aşık olduğunda ideal kendine tutuluyor çoğu zaman ve bu yüzden de kişiyi olduğu gibi algılamak yerine, istediği gibi algılıyor. Bu yüzden bir süre sonra o meşhur “büyü bozuluyor” hikayesi günün sonunda kişiyi olduğu gibi algılamaya geçince yaşanıyor. Kişi aşık olduğunda karşı taraftaki arızaları da görmeyebiliyor bu yüzden aşka cesaret etmek gerekiyor; en çok aşık olduğunuz kişi en çok güvenebileceğiniz kişi olmayabilir her zaman.

AŞK HER ŞEYİ AFFEDER Mİ?

Eskiler büyük konuşmayacaksın, derler. Aşk her şeyi affedebilir de. Kişinin yaşına, yaşadıklarına ve ihtiyaçlarına göre bu durum da değişebilir. Sevgili Aysel Gürel Jale’ye verdiği bir şarkı sözünde ifade etmişti; hikayesini de dinlemiştim zamanında. Bazen bir saniyede biter. “Fallara baksan, taklalar atsan; bitti tamam.”

Şu kısacık ömürde tüm istediği hayatı paylaşmak olan biri, sevgilinin ihanetine bile göz yumabilir. Kimi zaman tutkuyla aşık olduğunuz biri için, kişi kendi değerlerinden vazgeçebilir. Ama gerçek aşkta sevgililer birbirlerine akarlar, birbirlerini güzelleştirirler. Birbirlerini üzmezler. Karşılık beklemek elbette yoktur ama sadece bir taraf diğerine akacak olursa, bir süre sonra yatağı kurur, daha fazla veremez ve aşk biter hatta veren taraf tükenir gider. Aşk ne olursa olsun iki kişiliktir, sadece tek tarafın zaafı oluyorsa, artık aşk olmaktan çıkmıştır.

Cenk Erdem
Latest posts by Cenk Erdem (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir