50+1

50+1

Dünyada devlet başkanının doğrudan doğruya halk tarafından seçildiği 81 ülkeden 36’sında başkanlık sistemi hâkim siyasal düzene karşılık geliyor. Bahsi geçen 36 ülkenin 31’inde başkan çoğunluk oyuyla seçilmekte. Bu nedenle, Cumhurbaşkanlığı oylamasında % 50+1 kuralının ve hatta dönem sınırlaması ya da kaldırılması, Türkiye’deki demokratik birikimi daha da geriye götürebilir.  

Cumhurbaşkanı Erdoğan Almanya ziyareti dönüşünde uçakta açıklamalarda bulundu. Yeni anayasada cumhurbaşkanı seçimini çoğunluk şartına bağlayan, %50+1 kuralının değişmesini arzuladığını söyledi. Böylelikle daha önce siyasi yorumcuların haklı bir şekilde işaret ettiği nokta açıklığa kavuştu. AKP iktidarı bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimine kadar, yani 2028 gelmeden anayasayı değiştirmek istiyor. Erdoğan’ın bir kez daha aday olması ve daha kolay şartlarda seçilmesinin iktidarın tek reel politik amacı.

Değişikliğin gerekçelendirilmesinde kullanılan argüman ise ilginç. Erdoğan’a göre başkanlık sistemini yüksek çoğunluğa bağlayan kural “çarpık ittifak ilişkileri”ne yol açıyor. Kendisinin bizzat verdiği örnek, 6’lı masada bir araya gelen Millet İttifakı bileşenleriyle ilgili. Ama tabii siyasi söylem herkesin bildiği üzere sadece söylenen şeylerden değil, söylenmeyip karanlıkta bırakılan sözlerden de oluşuyor. Başkanlığın seçilme biçimiyle ittifak sistemi arasında bağlantı kurulduğuna göre pekâlâ bu tez Cumhur İttifakı’nı da kapsayabilir. Bu son hatırlatma bağlamında %50+1 zorunluluğunun kalkması AKP’nin MHP’den kurtulma girişimi olarak da okunabilir.

İktidar partisi kendisinin değiştirdiği anayasayı bir daha değiştirmek istiyor. Ancak böyle bir şeyi gerçekleştirmek pratikte zor; teoride ise tehlikeli. Pratikte zor çünkü AKP’nin tek başına anayasayı değiştirebildiği günler geride kaldı. MHP’yi incitmeden muhalefet partilerinden destek almasını lazım iktidar partisinin. CHP dışındaki muhalif güçlerin çeşitli nedenlerle böylesi bir değişikliğe olur vermesi ise ihtimal dahilinde. Yani Kürt hareketi ile ılımlı sağ ve İslamcı siyasetin AKP ile müzakere etmesi mümkün. Ama bu partiler bakımından açık bir kazanım olmadan cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde radikal bir değişikliğe onay vermeleri çok zor. İşte bu nokta hala muallakta. AKP, muhalefete anayasa değişikliği karşılığında ne verecek? Kayyım uygulamasının kısıtlanması, cumhurbaşkanı yetkilerinin bir bölümünün meclise devri, bakanlıkların güçlendirilmesi, yargı reformu, insan hakları pratik ve mevzuatında iyileşme akla gelen ilk seçenekler.

Muhalefet 14 Mayıs’ta tümüyle başkanlık sisteminden kurtulmayı denedi. Ama halk bu seçeneğin hayata geçmesine izin vermedi. Bu şartlar altında geriye tek seçenek kalıyor: AKP ile uzlaşarak kısmi bir reformu hayata geçirmek. Tabii CHP’nin ağırlıklı bir kısmı, hiçbir durumda AKP’yle pazarlık yapılmasını doğru bulmuyor. Ama iktidarın seçim meşruiyeti ortada. Anayasa yapıp süreçlerine peşinen “İstemezuk!” şeklinde yanıt verilmesi, CHP ile diğer muhalefet partileri arasındaki mesafeyi daha da derinleştirecek ve ana muhalefeti değerli bir yalnızlığa mahkûm edecektir.

Bu sürecin tehlikeli bir içeriğe gebe olduğu da doğru. Yani şüphesiz ki ortada bir risk var. Çünkü mevcut anayasaya bile uyulmadığı bir ortamda Erdoğan’la yapılacak pazarlıktan muhalefet partilerinin uzun erimli kazanımla ayrılmaları hiç de kolay değil. Dahası başkanlık sistemiyle %50+1 kuralı arasında bir özdeşlik var. Dünyada devlet başkanının doğrudan doğruya halk tarafından seçildiği 81 ülkeden 36’sında başkanlık sistemi hâkim siyasal düzene karşılık geliyor. Bahsi geçen 36 ülkenin 31’inde başkan çoğunluk oyuyla seçilmekte. Bu nedenle, Cumhurbaşkanlığı oylamasında % 50+1 kuralının ve hatta dönem sınırlaması ya da kaldırılması, Türkiye’deki demokratik birikimi daha da geriye götürebilir.

Armağan Öztürk
Latest posts by Armağan Öztürk (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir