Türk futbolu yeni Lucescu’sunu buldu…

Türk futbolu yeni Lucescu’sunu buldu…

Montella’nın; FM tabiriyle, “man management” (adam yönetimi) ya da disiplin seviyesiyle değil; kararlılık, motivasyon ve iletişim becerisiyle takdirleri topluyor oluşu; kısa sürede Lucescu gibi “bizden biri” sayılması, İtalyan futbol adamını Türkiye’de başarılı olmuş hocalar arasında sayılı örneklerden biri haline getiriyor…

Roberto Mancini Galatasaray’ın başına geçtikten sonra, Mart 2013’te, Sabah gazetesinin Roma temsilcisine bir röportaj vermişti. O röportajda Türk futbolcuların “baba figürü” hocalarla çalışmaya alıştığına, Mancini’nin Terim’den farklı olan “liberal” tarzını kabul ettirebilmek için n’aptığına dair kısmı aynen alıntılayarak başlayalım…

Türk futbolcular, Terim gibi Baba-Patron bir teknik adamdan sonra Mancini ile çalışıyorlar. Sen daha farklı bir teknik direktörsün, tarzın nedir? Kendini Galatasaray takımına nasıl empoze ettin?

Mancini: Ben yeterince özgürlük yanlısı bir antrenörüm. Ben demokrasiye inanıyorum.

Bu Türk futbolculara uygulanabilen bir model mi? Çalışıyor mu?

Mancini; Buraya geldiğimde bana hemen şunu söylediler: ‘Türk futbolcular da Ruslar gibidir, sopalaman gerekir!’. Ama ben böyle olduğunu düşünmüyorum. Sadece böyle alıştırılmışlar. Bu doğru değil. Sopayla takım yönetmem. İnsan kendi oğlunu sürekli sopalayamaz. Özgür bırakman, mutlu kılman, serbest oynamasını sağlaman lazım. Ben futbolcuların başka yolları izleyerek de daha üst bir seviyeye gelebileceklerine inanıyorum. Ben oldukça liberal bir insanım. (…) Hep böyle yaptım. Bakalım burada başarılı olacak mıyım? Bu formül ne sonuç verecek?”

Tabii sonuç malum…

Fatih Terim’in önceki sezon şampiyon yaptığı Galatasaray, Roberto Mancini’nin elinde 2013-14 sezonunu Fenerbahçe’nin 9 puan gerisine düşerek 2’nci tamamladı. Terim’li sezonda Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finali gören kadro, Mancini’li sezonda son 16 turunu geçemedi. O sezonun Galatasaray adına tek başarısı ise finalde Eskişehirspor’a karşı kazanılan Türkiye Kupası oldu…

Ülkemizde babacan ya da otoriter teknik adamların iş yaptığı gerçeği, çoğumuzun kabulüdür. Başta Fatih Terim ve Şenol Güneş, kısmen Mustafa Denizli de dahil olmak üzere, ki buna Cristoph Daum’u da dahil edebiliriz, belli bir sertliğe ve ağırlığa sahiptiler. Daha şefkatli ve toleranslı bir babaya benzeyen Mircea Lucescu için ise, “istisnalar kaideyi bozmaz” diyebiliriz.

Elbette Vincenzo Montella’nın, Mircea Lucescu’yla benzerliği tartışılır. Çünkü Lucescu nispeten “yumuşak huylu” gibi görünse de, o da yeri geldiğinde sivri çıkışlar yapar ve rakipleri hakkında ağır sözler söylerdi. Fakat Montella’nın, FM tabiriyle, “man management” (adam yönetimi) ya da disiplin seviyesiyle değil; kararlılık, motivasyon ve iletişim becerisiyle takdirleri topluyor oluşu; kısa sürede Lucescu gibi “bizden biri” sayılması, İtalyan futbol adamını Türkiye’de başarılı olmuş hocalar arasında sayılı örneklerden biri haline getiriyor…

Aslında Montella; ne Conte gibi disiplinli ve agresif, ne Sarri gibi takıntılı ve tavizsiz, ne de Spaletti gibi çılgın ve esprili biri… Yani bizden olmadığı gibi, onlardan da değil sanki…

Aslında Vincenzo Montella; ne Antonio Conte gibi disiplinli ve agresif ne Maurizo Sarri gibi takıntılı ve tavizsiz ne de Luciano Spaletti gibi çılgın ve esprili biri… Yani bizden olmadığı gibi, onlardan da değil sanki…

Bir röportajında ona en beğendiği teknik direktörler sorulduğunda, “Mourinho, Guardiola ve Klopp ama bence bir teknik adamın önce kendisi gibi olması gerekiyor” cevabını veriyor. Onu Montella yapan da işte bu galiba, o gerçekten de kendisi gibi…

Bu yazıyı yazmak için oturup Vincenzo Montella’nın You Tube’daki tüm röportajlarını izledim. Bana göre kendinden emin, sorulara kısa ve net cevaplar veren, asla ketum olmayan, politik olmayan, rahat, içten, genelde ciddi ama duruma göre gayet esprili bir adam Montella… Tek kelimeyle olgun bir insan…

Almanya zaferinden sonra hakkında yapılan yorumlara bakıyorum da, “ne yaptığını çok iyi biliyor”, “seçimleri güvenilir”, “herkese kapıyı açtı”, “pozitif”, “huzurlu ortam”, “amatör ruh” vs., bütün bunlar onun, şimdiden ülkenin ünlü futbol yorumcularını arkasına aldığını bize gösteriyor.

Hâlbuki milli takımın başına geçtiğinde, kimimiz Sergen Yalçın’ı, kimimiz Fatih Terim’i, kimimiz ise Aykut Kocaman’ı bu göreve daha uygun görüyorduk. Bu ortamda Vincenzo Montella, TFF için cesur bir karardı. Montella da cesur kararlar verdi ve başarılı sonuçlar aldı. Berlin’deki maça ne Bundesliga’da ne de Serie A’da hiç ilk 11’e girememiş Kenan Yıldız’la başladı. Bugün ise hepimiz Montella’ya güveniyoruz, henüz 18 yaşındaki bu gence güvenip formayı veren Montella’ya…

Farkında mısınız bilmem ama Montella’nın ezberlerimizi bozmasından, bizi şaşırtmasından, hatta bir nebze değiştirmesinden heyecan duyuyor gibiyiz. İtalyan hocamızla ardında izler bırakacak bir yolculuğa çıkıyor gibiyiz.

A Milli Futbol Takımı’mızın Cardiff’ten zaferle dönmesi ve grubundan lider çıkması bir başlangıç değil. O başlangıç Almanya maçında Kenan’ın attığı golle yapılmıştı zaten. Yalnız bundan sonra Montella’yı bekleyen küçük bir sınav daha var galiba… Almanya’yı ve Galler’i Hakan’sız deviren Montella, yüksek tempolu ve dikine oyununa pek de uygun olamayan Hakan Çalhanoğlu’nu ne yapacak? Onu yedek kulübesine oturtup, takımdaki dengeleri koruyabilecek mi? Neyse belki de bunları konuşmak için henüz biraz erkendir…

Alper Budka

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir