Kürt meselesi ve bugün

Kürt meselesi ve bugün

Sonuç ve soru: Kürt hareketinin bu duruma, yeni koşullara yeni stratejik bir yanıtı olacak mı? İmralı’nın etrafında ses geçirmez duvarlar olsa da, demokratik cumhuriyet” ve demokratik konfederalizm tezlerinde bir değişim, esneme, revizyon yaşanabilir mi? Yaşanırsa yeni bir siyaseti sürdürmeye Kürt hareketinin ne kadar gücü var?

KÜRT MESELESİ NEDİR, NEYDİ, NE OLACAK?

Mesut Yeğen’in, kuşatıcı tanımıyla başlayalım. Neredeyse iki yüz senedir Kürtler (fail), meskun oldukları havalide, Kürdistanda(mekan), tabi oldukları merkezi otorite tarafından önerilen tabiiyet biçimlerine itiraz ediyor (mevzu). Kürtler, iki yüz senedir, bulundukları havalide kendilerine önerilenden başka bir tabiiyet biçiminin kurulması, buna dair hakkın, hukukun tanınması için çalışıyor. Osmanlı Devleti ile Kürt taşrasınınelitleri arasında iyi kötü üç yüz sene devam etmiş gevşek egemenlik/tabiiyet ilişkisinin 19. yüzyıl başında tasfiye edilmesiyle başlayan yeni bir egemenlik/tabiiyet biçimi arayışı, iki yüz senedir sürüyor. Üzerine konuşulan meselenin Kürt meselesi olarak adlandırılmasını mümkün kılan fail, mekan ve mevzudaki bu süreklilikten başka bir şey değil…”

Evrelerin olduğu muhakkak.

Yeğen’in, yukarıdaki cümlelerin yer aldığı “Bağımsız Kürdistan’dan Demokratik Cumhuriyete, Silahlı Mücadeleden Siyasi Müzakereye: PKK” başlıklı makalesinde belirttiği üzere, Osmanlı sonrası Kürtler ve yaşadığı toprakların farklı dört ülkeye dağılması, buralarda uluslararası dengelerinde desteğiyle baskı altında yaşadıkları ilk evre, soğuk savaş sonuna kadar sürdü. 1989 Berlin duvarının yıkılışı yeni başlangıçtı, ikinci evrenin başlangıcı… Artan global demokrasi ve insan hakları dalgası Kürtlerin önünü açmaya başladı. Türkiye’de sivil örgütlenmeler, siyasi partiler, sivil yapılar, etrafında bir talep yükselmesi yaşandı.  1991 ve 2003 Körfez savaşları sonrası Irak Kürtleri kendilerine siyasi bir yaşam alanı buldular. 2011 sonrası çıkan Suriye iç savaşı, aralarında PKK’nın da yer aldığı Kürt güçlerinin egemen olduğu Rojava adlı siyasi bir bölgeyi doğurdu.

Türkiye’nin Kürt meselesi önemli ölçüde bu evrelerle uyumludur.

Cumhuriyetin sert ve baskıcı politikalarına elitlerle, aşiretlerle, geleneksel güçlerle başlayan direnç, seküler sol hareketlerle ve aydın siyasallaşmasıyla sürdü. 1970’ler ortalarında genç ve yoksul köylüleri bünyesine katmaya başlayan yeni bir direnç ve başkaldırı örgütü PKK doğdu.  Birinci evre de doğdu ve etkili oldu.

PKK birinci evrenin ürünüydü. Ancak aynı hareket, ikinci evreye de, büyük istifadelerle uyum sağladı. Bu evrede Türkiye’deki Kürt bölgelerinin toplumsal, siyasal dengeleri PKK ve eylemlerinin sonuçlarından etkilendiler. Örgütün geleneğe açtığı savaş, göç üzerinden kentlerde birikme haller, siyasi örgütlenme bu etkinin sonuçları arasında oldu. Başka bir ifadeyle, bu ikinci evrede, Kürtlerin siyasi yaşam alanı genişler, Kürt hareketinde toplumsal ve siyasal bağlar kuvvetlenirken PKK, ya bu durumun önünü çekti ya da bu durumu takip etti.

1999da ise bağımsız Kürdistan iddiasından vazgeçildi ve demokratik cumhuriyet tezi savunulmaya başladı. Bırakın bağımsız devleti, federasyon ve otonomiye karşıydı artık örgüt.  En nihayet 2005te yine devlet kurmayı reddeden demokratik konfederalizm fikri ortaya çıktı.

Öcalan’ın Kürt hareketine dair genel siyasi koşullara uyum sağlayarak zaman içinde değişen, tezleri bu çizgiyi ana hatlarıyla özetler. PKK’nın başlangıç hedefi, bağımsız demokratik, sosyalist, birleşik Kürdistan’dı. 1989’da Sovyetlerin çökmesinden sonra, bu tez esnemeye başladı. Sosyalist yaklaşımı yumuşattılar, 1995’le birlikte Kürdi olanı aşan daha çoğulcu söylemi savunmaya başladılar. 1999’da ise bağımsız Kürdistan iddiasından vazgeçildi ve demokratik cumhuriyet tezi savunulmaya başladı. Bırakın bağımsız devleti, federasyon ve otonomiye karşıydı artık örgüt.  En nihayet 2005’te yine devlet kurmayı reddeden demokratik konfederalizm fikri ortaya çıktı.

Türlü ateşkesler, Oslo görüşmesi, Habur girişimi, çözüm süreci bu tutum ve söylem değişim sürecinde yaşandı. Kürt hareketi kadar, Türkiye’nin siyaseti de etkilendi bu atmosferden.

2011 sonrası Türkiyenin Kürt meselesi bakımından önemli bir gelişme yaşanmaya başladı. Türkiyenin Kürt sorununu sınırı genişlemeye başladı. PKK, özellikle Suriyede ve Irakta, kendisine ait, eskiye oranla son derece güçlü yaşam alanları buldu, yayılma ve kökleşme politikalarına girişti.

BUGÜN NEREDEYİZ?

İkinci evrenin son faslından, Suriye iç savaşından bu yana uluslararası dengeler ve konjonktür eğrisinde belki büyük bir değişiklik olmadı. Bununla birlikte 2011 sonrası Türkiye’nin Kürt meselesi bakımından önemli bir gelişme yaşanmaya başladı. Türkiye’nin Kürt sorununu sınırı genişlemeye başladı. PKK, özellikle Suriye’de ve Irak’ta, kendisine ait, eskiye oranla son derece güçlü yaşam alanları buldu, yayılma ve kökleşme politikalarına girişti. Türkiye ise 2015’ten itibaren buna adeta soğuk savaş öncesi döneme geri dönercesine, sert, askeri ve baskıcı politikalarla yanıt vermeye başladı.

Kürt hareketi bu dönemde, özellikle 2018’den itibaren, Türk muhalefetiyle iş birliği yapmaya ve Türkiye’nin demokratikleşmesini öncelemeye başladı. HDP bu konuda başı çekti, Erdoğan’ın seçimlerde yenilmesine, yeni bir dönemin başlamasına, mevcut tezlerinin bu çerçevede imkan ve hayat bulmasına yatırım yaptılar.

2022 seçimlerinin hüsranla bitmesi, Erdoğan’ın bir kez daha galip gelmesi, bu yatırımı temellerinden sarsmış görünüyor. İki gelişmeyi daha eklemek gerekiyor. İktidar, Irak operasyonlarıyla yakın vadede (güvenlik çemberi oluşturmak ve yerinde imha etmek) ana stratejisini değiştirmeyeceğini gösterdi. İkincisi, HDP, 2022 seçimlerinden oy kaybederek çıktı.

HDPnin sonrasında kurulan DEMde kimi rüzgarların estiği açık. Altılı masa deneyimi, özellikle CHPye ilişkilerini hayırla anmıyor ve ittifak politikalarının örselediklerini düşündüklerini kendi siyasi alanlarına sahip çıkmaya çalışıyorlar. Kendilerine dönük bir rehabilitasyon tutumu izliyorlar.

Sonuç ve soru: Kürt hareketinin bu duruma , yeni koşullara yeni stratejik bir yanıtı olacak mı? İmralı’nın etrafında ses geçirmez duvarlar olsa da, “demokratik cumhuriyet” ve demokratik konfederalizm tezlerinde bir değişim, esneme, revizyon yaşanabilir mi? Yaşanırsa yeni bir siyaseti sürdürmeye Kürt hareketinin ne kadar gücü var?

Nitekim HDP’nin sonrasında kurulan DEM’de kimi rüzgarların estiği açık. Altılı masa deneyimi, özellikle CHP’ye ilişkilerini hayırla anmıyor ve ittifak politikalarının örselediklerini düşündüklerini kendi siyasi alanlarına sahip çıkmaya çalışıyorlar. Kendilerine dönük bir rehabilitasyon tutumu izliyorlar.

Bunların önemli sorular olduğunu düşünüyorum.

Türkiye’nin de Kürtlerin de kaderinde etkili olabilirler.

Ali Bayramoğlu, Dr., Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir