Ekonomi fena halde mevsimlere benzer

Ekonomi fena halde mevsimlere benzer

Enflasyonun düşmeye başlayacak olması ve döviz kurunda bir istikrar, soğuk ve fırtınalı kış günlerinin geride kalmaya başladığını gösteriyor. Acaba? Bazen kış tam bitmeden yalancı bahar gelir ve çiçek açan ağaçları don vurur. Çok dikkatli olmak lazım.

Hepimiz zaman zaman geriye dönüp yaşamımızı sorgularız. Ben hayatla ilgili düşüncelere kapıldığım zaman yaşam yolculuğunu mevsimlere benzetirim. Belki bazıları sadece yaz mevsimini yaşıyordur. Ancak çoğumuz için dört mevsim yer alır ömür denilen kısa zaman diliminde.

İlkbahar hayatın tazelenme ve yeniden doğuşu gibidir. Yeniliklere açık, umut dolu ve neşeli olduğumuz bir dönemdir. Benim için ilkbahar, umut dolu bir başlangıçtır. Bahar yağmurları, hayatın zorluklarından arınma ve yeni bir sayfa açma fırsatıdır.

En çok yazları severim, coşku dolu olurum. Güneşin sıcak ışıklarıyla dolup taşan günler enerji kaynağıdır. Tarlasını ekip biçenler, doğanın verdiği bereketi ve yaşamın tadını hissettirir.

Sonbahar geldiğinde içimi bir hüzün kaplar. Yapraklar dökülürken yaşamında da bir dönüşüm başlar. Benim için sonbahar, olgunlaşma ve geçmişe bir bakış zamanıdır. Hasat mevsimi, geçmişin emeklerinin meyvelerini toplama şansı verirken aynı zamanda önümüzdeki kışın hazırlıklarını yapma fırsatı sunar.

Kışın gelmesiyle hayat yavaşlar ve dinginleşir. Kar yavaş yavaş yere düşerken içsel bir yolculuğa çıkarım. Kış, iç huzuru bulma ve dinlenme zamanıdır. Soba başında geçirdiğim çocukluğumun kışlarını düşünürüm. Kışın hayat zordur; soğuk, uzun ve karanlık geceler hayatın acımasızlığını hatırlatır.

Ekonomi yazmak için bilgisayarımın başına geçtiğimde ekonomide hissedilen bir umut havası bana hayatımızı ve mevsimleri düşündürdü. Ülkemizin ekonomik durumu uzun zamandır sıkıntılı. Yüksek enflasyon hepimizin belini büktü. Aslında bu cümlede tam doğru değil. Çoğumuzun beli büküldü, bazıları enflasyondan beslendi.

BAZILARI ENFLASYONDAN BESLENDİ

Yaşamı mevsimlere benzettiğim her an, yaşamın döngüsünü ve değişimin kaçınılmazlığını fark ederim. Her mevsimin birbirini takip etmesi, hayatın sürekli bir akış içinde olduğunu ve her anın bir öğrenme ve büyüme fırsatı sunduğunu gösterir.

Ekonomi yazmak için bilgisayarımın başına geçtiğimde ekonomide hissedilen bir umut havası bana hayatımızı ve mevsimleri düşündürdü. Ülkemizin ekonomik durumu uzun zamandır sıkıntılı. Yüksek enflasyon hepimizin belini büktü. Aslında bu cümlede tam doğru değil. Çoğumuzun beli büküldü, bazıları enflasyondan beslendi. Kurt puslu havayı sever derler. Açgözlüler için bu bir kez daha doğrulandı. Elbette her oyunun kaybedenleri olduğu gibi kazananları da olacak. Karlarını şişirenler bu kervanda.

Bir süredir döviz kuru sürünmekten vazgeçti, TL başını yukarıya doğru kaldırdı. Baz etkisiyle de olsa enflasyon oranlarının haziran ayından itibaren düşüşe geçmeye başlayacağını göreceğiz. Sanki kıştan çıkıyor, bahara hazırlanıyor gibiyiz. Korkum bunun yalancı bir bahar olabileceği.

Ben kendimi bildim bileli Türkiye’de enflasyon ve cari açık problemi hep vardır. Bunun temel nedeni üretim yapımız. Söylemekten dilimizde tüy bitti. Yüksek katma değerli ürün üretemiyoruz ve marka yaratamıyoruz. Üretimimiz enerji ve ara malı ithalatına çok bağımlı. Üretmek için ithalat yapıyoruz. Bu, dış ticaret dengemizi bozuyor, cari açık artıyor. Ülkede yeterli döviz olmadığında ithalatı kısıyoruz, üretim dolayısıyla büyüme düşüyor. Döviz arzının yetersiz, talebin fazla olması durumunda döviz kurları yükseldiği için ithalat pahalı geliyor. Dolayısıyla maliyet enflasyonu oluşuyor.

Ekonomi yönetimi, ihtiyaç duyulan dövizi sağlamak ve maliyet enflasyonunu kontrol altına almak için faizleri yükseltti. Döviz kurunu sürünen kur yöntemiyle enflasyondaki artış oranının altında tutmayı başardı. Beklenen sıcak para da ülkeye gelmeye başladı. Merkez Bankası da çok hatalı bir şekilde eritilen ve ülkeye maliyeti yüksek olan döviz rezervlerini yerine koymaya başladı. Enflasyonun düşmeye başlayacak olması ve döviz kurunda bir istikrar, soğuk ve fırtınalı kış günlerinin geride kalmaya başladığını gösteriyor. Acaba? Bazen kış tam bitmeden yalancı bahar gelir ve çiçek açan ağaçları don vurur. Çok dikkatli olmak lazım.

Sonuçta ülkeye bu parayı verenler verdiğinden fazlasını alarak çıkacaklar. Burada ekonomik ve politik riskler bu pozisyonların hızlı bir şekilde kapatılmasına ve çıkışa neden olur. TL’den çıkışta döviz rezervlerinin hızla erimesine ve kurlarının ani olarak yükselmesine neden olur. İşte o zaman ekonomi donar.

EKONOMİDE DONMA TEHLİKESİ

Bugün ülkeye gelen para, sıcak para. Ne üretim yapımız değişti ne ihracat patladı ne de yabancı yatırımcı Türkiye’ye doğrudan yatırım getirdi. Son zamanlarda “carry trade” kelimelerini çokça duydunuz. Carry trade, bir yatırımcının düşük faiz oranına sahip bir para biriminde borçlanıp daha yüksek faiz oranına sahip bir para biriminde yatırım yapmasıyla kazanç elde etmeyi amaçlayan bir strateji. Ancak bu strateji bir ülke ekonomisi için bazı riskler taşır. Sonuçta ülkeye bu parayı verenler verdiğinden fazlasını alarak çıkacaklar. Burada ekonomik ve politik riskler bu pozisyonların hızlı bir şekilde kapatılmasına ve çıkışa neden olur. TL’den çıkışta döviz rezervlerinin hızla erimesine ve kurlarının ani olarak yükselmesine neden olur. İşte o zaman ekonomi donar.

Neredeyse döviz sürünmekten sabit olmaya geçti. Yaz ayları turizm gelirlerinin de arttığı dönemler. Kısa dönemde bu cephede risk yok. Ama 6 ay sonrasını da şimdiden görmek zor. Baharı yaşamak ve yazı görmek istiyoruz.

Turgay Bozoğlu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir