Sosyal medya ve can alan linç kültürü

Sosyal medya ve can alan linç kültürü

Avcılar’da küçük bir teknede bir balıkçı tarafından denize bir şeyler boşaltılıyordu. Birileri tarafından denize boşaltılan şeyin yağ olduğu öne sürülerek balıkçı hakkında sosyal medyada bir linç kampanyası başlatıldı. Ömer Karakaya isimli balıkçı yazılanları okuduktan sonra kalp krizi geçirdi ve hayatını kaybetti. Arkadaşları Karakaya’nın boşalttığı şeyin yağmur suyu olduğunu söylediler.

Geçtiğimiz hafta sosyal medyada önüme bir video düştü; Avcılar’da küçük bir teknede bir balıkçı tarafından denize bir şeyler boşaltılıyordu. Avcılar İDO iskelesinin civarında bir vatandaş tarafından kamera ile kaydedilmişti. Birileri tarafından denize boşaltılan şeyin yağ olduğu öne sürülerek balıkçı hakkında sosyal medyada bir linç kampanyası başlatıldı.

Ömer Karakaya isimli balıkçı sosyal medyada hakkında yazılanları okuduktan sonra fenalaştı, kalp krizi geçirdi ve hayatını kaybetti. Diğer balıkçı arkadaşları Ömer Karakaya’nın aslında denize yağ boşaltmadığını, teknesinde biriken yağmur suyunu boşalttığını ve kestane ağacından yapılan teknesinde biriken suyun koyu renge büründüğünü söylediler.

İstisnasız tüm siyasi kesimlerde, farklı sosyoekonomik ve sosyokültürel seviyelerde, farklı din, mezhep, inanç veya inançsız kitlelerin tamamına hakim olan bir linç kültürü var. Eskiden de “Vurun kahpeye, vurun abalıya” kültürü bu topraklarda vardı ama sosyal medyanın getirdiği konfor alanının içinden daha kitlesel, acımasız, yaygın ve hızlı hale geldi.

YURTTAŞ GAZETECİLER MEDYA PROFESYONELİ DEĞİL

Burada sorgulanması gereken çok ciddi bir etik ve ahlak sorunu var. İnternet teknojisinin gelişimi ve neredeyse her şeye imkan tanıyan akıllı telefonların insanların cebine girmesiyle birlikte “Yurttaş Gazeteciliği-Citizen Journalism” kavramı da hayatımıza girmiş oldu. Eline akıllı telefon alan herkes dilediği yeri, dilediği kişiyi, dilediği olayı kayıt altına alıyor, fotoğraflarını çekiyor ve hatta canlı yayın yapıp sosyal medya hesaplarından paylaşıyor.

Ancak Yurttaş Gazeteciler birer medya profesyoneli değiller, paylaştıkları içerik de haber değil. Dolayısıyla editoryal bir kaygıları yok. Yani konuyu araştırma, teyit etme (doubleckeck), onaylama gibi herhangi bir mekanizmaya ihtiyaç duymadıkları için diledikleri başlıkla direkt paylaşıyorlar.

Oysaki haber böyle bir şey değildir; profesyonelce tasarlanmalıdır, unsurları vardır (6N + 1K), gerçekliği birbirinden bağımsız en az iki kaynaktan teyit edilmelidir, basın meslek ilkeleri ve etik kuralları gözetilerek yayınlanmalıdır. Günümüzün iletişim ortamında bir insanı veya grubu hedef gösterip linç ettirmenin pek çok ağır sonucu olabilir ve bu iklim böylesi pek çok örnekle doludur.

İstisnasız tüm siyasi kesimlerde, farklı sosyoekonomik ve sosyokültürel seviyelerde, farklı din, mezhep, inanç veya inançsız kitlelerin tamamına hakim olan bir linç kültürü var. Eskiden de “Vurun kahpeye, vurun abalıya” kültürü bu topraklarda vardı ama sosyal medyanın getirdiği konfor alanının içinden daha kitlesel, acımasız, yaygın ve hızlı hale geldi.

Kimse sorgulamıyor, “Ya hu bir dakika, konudan emin miyiz?” diye sormuyor çünkü içine hapsoldukları “Yankı Odaları” ve “Filtre Balonları” içinde tıpkı kendileri gibi düşünen ve hisseden yığınlarla birlikte ağızları köpürerek saldırmanın şehvetine kapılıyorlar.

En önemlisi de kitlelerin gerçeklik algılarıyla birlikte etik ve ahlak anlayışları da değişiyor. İnsanlar olası sonuçlarını düşünmeden sosyal medyada birbirlerini kıyasıya ve acımasızca linç ediyorlar, hedefe koyup lime lime ediyorlar.

GERÇEKLİK OLGUSU KİTLELER NAZARINDA ÖNEMİNİ YİTİRDİ

Artık gerçeğin kitleler nazarında bir değeri yok çünkü Hakikat Ötesi (Post-Truth) çağının gönüllü köleleri olmak onlara daha cazip geliyor. Yani; günümüzde gerçeklik olgusu kitleler nazarında önemini yitirmiş durumda. Bunun en önemli aracı da yalan enformasyon yığınını dolaşıma sokmaktır. Böylelikle; sürekli yalan enformasyon bombardımanı altında kalan kitlelerin gerçeklik algıları ve gerçekliğe dair okuma biçimleri değişiyor.

En önemlisi de kitlelerin gerçeklik algılarıyla birlikte etik ve ahlak anlayışları da değişiyor. İnsanlar olası sonuçlarını düşünmeden sosyal medyada birbirlerini kıyasıya ve acımasızca linç ediyorlar, hedefe koyup lime lime ediyorlar.

Ben sosyal medya üzerine bir yüksek lisans bir de doktora tezi yazdım, sayısız akademik makale yazdım, konferanslarda bildiriler sundum ama hala insanların sosyal medyada büründükleri akıl tutulması haline ve linç çılgınlığına alışmayı ve katlanabilmeyi öğrenebilmiş değilim. Bu linç akımı sona ermeyeceği gibi daha da şiddetlenecek çünkü insanların “ötekiyi” dinlemek, anlamak ve empati yapmak gibi bir isteği artık yok…

Savash Porgham

One thought on “Sosyal medya ve can alan linç kültürü

  1. Hocam müthiş bir içerik olmuş, kaleminize sağlık. İnsan doğal olmayan bir ortamda doğal davranmaya çalışıyor ve kontrol edilemez sonuçlarla boğuşuyor. Hedef oluşturmak ve saldırmak çok vahşice gözükebilir çünkü insanın doğası da oldukça vahşi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir