İran rejimi kadınlara yeniden savaş açtı

İran rejimi kadınlara yeniden savaş açtı

İranlı kadınlar rejimin sokaklardaki sopasını kırmayı bir süreliğine de olsa başarmış gözüküyorlardı. Ancak İran’da son dönemde rüzgar yine kadınların aleyhine dönmeye başladı çünkü Hicab ve İfaf Yasası sert yaptırımlarla kendisini yeniden hissettirmeye başladı.

Tarih 16 Eylül 2022’yi gösterdiğinde İran’da katledilen genç bir kadının ardından İran’ın 1979 İslam Devrimi’nden sonra en büyük özgürlük temelli protestolarla karşı karşıya kalacağını kimse tahmin etmemişti. Tahran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin “başörtüsü ve kıyafetlerinin İslami kurallara uymadığı” gerekçesiyle Ahlaki Emniyet Polisi’nin sokaklardaki kolu İrşad Devriyesi tarafından gözaltına alınırken darp edilerek öldürülmesi İran’da her kesimden insanı sokaklara döktü ve tüm ülkeye yayılan ve sonrasında rejim karşıtlığına dönüşen geniş bir protesto silsilesini adım adım yükseltti.

Kadınların öncülük ettiği ve zorunlu örtünmeye karşı başlatılan bu eylemler pek çok kazanımı beraberinde getirmişti. Psikolojik korku eşiğini aşan kadınlar kendilerine fiili bir özgürlük alanı oluşturmuş ve toplumsal yaşamın çeşitli alanlarında başörtüsü takmadan görünür olmuşlardı. İranlı milli sporcu kadınlar madalya kürsüsüne başörtüsüz çıkmaya başlamışlardı.

En tarihi ve etkili kazanım ise İrşad Devriyeleri’nin sokaklardan çekilmek zorunda kalmalarıydı. Yani İranlı kadınlar rejimin sokaklardaki sopasını kırmayı bir süreliğine de olsa başarmış gözüküyorlardı. Ancak İran’da son dönemde rüzgar yine kadınların aleyhine dönmeye başladı çünkü Hicab ve İfaf Yasası sert yaptırımlarla kendisini yeniden hissettirmeye başladı.

45 yıldır “örtünme kutsallığı” üzerinden rejimin yaptığı toplumsal bir mühendislik var ve kadınların zorunlu örtünme gibi simgesel bir olguda rejime geri adım attırması demek bundan böyle rejimin tüm özgürlük alanlarında geri adım atmaya zorlanmasının önünü açabilir.

‘ÖRTÜNME KUTSALLIĞI’ ÜZERİNDEN TOPLUMSAL MÜHENDİSLİK

Bir süre görmezden gelinse de başörtü meselesi İran İslam rejiminin geri adım atabileceği bir konu değil. Çünkü zorunlu örtünmenin İran rejimi için hem yasal hem de dini bir dayanağı var. 45 yıldır “örtünme kutsallığı” üzerinden rejimin yaptığı toplumsal bir mühendislik var ve kadınların zorunlu örtünme gibi simgesel bir olguda rejime geri adım attırması demek bundan böyle rejimin tüm özgürlük alanlarında geri adım atmaya zorlanmasının önünü açabilir. Yani rejim bunu kabul etmez, kendi bekası için kabul edemez.

Mollalar kadınların tüm ülkeye yaydıkları özgürlük hareketinin kendi iktidarlarının temelini sarstığı günleri asla unutmadılar ve intikam için zamanının gelmesini beklediler. Son dönemlerde de kadınlara yönelik baskıları görülmedik biçimde yeniden artırmış durumdalar.

Önce metro istasyonlarında ve toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadınların başörtülerini ve kıyafetlerini kontrol eden ve radikal unsurlardan oluşan “Hicabban”ları (Hicab Bekçileri) sokaklara sürdüler. Sonrasında Ahlaki Emniyet Polisi’nin sokaklardaki sopası olan İrşad Devriyeleri yeniden alanlara indirildi. Şimdi ise “Nur Planı” adı altında sokakları kadınlara adeta dar etmeye başladılar.

Şu an İran sokaklarında özellikle kadınlara yönelik eskisinden çok daha sert tavırlar ve tedbirlere başvuran polis güçleri adeta kadınlara karşı rejimin bir intikam sopası olarak kullanılmaya başlandılar.

POLİS GÜÇLERİ KADINLARA KARŞI REJİMİN İNTİKAM SOPASI GİBİ

Şu an İran sokaklarında özellikle kadınlara yönelik eskisinden çok daha sert tavırlar ve tedbirlere başvuran polis güçleri adeta kadınlara karşı rejimin bir intikam sopası olarak kullanılmaya başlandılar. İran makamları zorunlu örtünme kontrolünde asla geri adım atmayacaklarını en üst seviyede ortaya koyuyorlar.

İran’da mart ayında bir genel seçim yapıldı ve 1979 İslam Devrimi’nden sonraki en düşük katılım yaşandı. Bundan dolayı İran rejimi derin bir siyasal ve toplumsal meşruiyet kriziyle karşı karşıya ve bu krizin faturasını yeniden kadınlara kesmek istediği görünüyor.

Öte taraftan; dış politikada sıkışan ve İsrail’le direkt bir sıcak savaşın eşiğine gelen İran rejimi bu zaafını örtmek için içeride toplumsal muhalefete yönelik öfkesini ve baskılarını artırmış durumda. İdamlar, ağır hapis cezaları, işkenceler, şiddet ve sürgün gibi olgular yeniden yükselişte.

Ancak şunu göz ardı etmemek gerek; İranlı kadınlar ve muhalif toplum kesimleri tüm bu baskılara ve olası ağır sonuçlarına rağmen özgürlük taleplerinden geri adım atmış değiller ve çeşitli şekillerde mücadeleye devam ediyorlar. Rejim böylesi baskılarla halkın taleplerini tamamen bastıramıyor, sadece öteliyor ve günü kurtarmaya çalışıyor. İran, yeniden yükselmeye başlayan bir toplumsal öfkeyle karşı karşıya çünkü son seçimlerin katılım oranlarının da gösterdiği üzere toplumun önemli bir kesimiyle rejim arasındaki uçurum daha da artmış durumda.

Muhalif İran halkının öfkesi sönmüş değil, kül altındaki bir köz misali ilk rüzgarda alevlenmeyi bekliyor. İran rejiminin baskılarını daha da artırmasıyla birlikte ülke yeni bir protesto akımıyla karşı karşıya kalabilir.

Savash Porgham

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir