Merak ve yargı

Merak ve yargı

Yargılarımız yarı örtük bilinçli çoğu zamanda bilinçsizce çalışır. Yargının antitezi meraktır. Netleştiğinizde daha fazla sorgulamazsınız, karar verilmiştir. Her yargının veya peşin hükmün içinde ne kadar merak edecek yer kalır? Neredeyse hiç kalmaz.

Hayat sürekli olarak bizi seçimlerle karşı karşıya bırakır: Kararlarımız bazen akşam ne yemek yiyeceğimiz kadar basit bazen de yaşamımızda dönüm noktası yaratacak cinstendir. Ve çoğu zaman önemli kararlar için fazla zamanımız yoktur. Hızlı hareket edip bir yön belirlememiz gerekir. Eğer bir bilgisayar olsaydık kararlarımızın rasyonel olmasını sağlayabilirdik ama irrasyonel bir varlık olarak insan bazen sağduyusuna bazen sezgilerine bazen tecrübelerine bazen duygularına bazen de mantığına göre karar verir. Neyi baz alırsa alsın arka planda insanın duyguları, ihtiyaçları, varoluşunu sürdürme çabası, dürtüleri, biricik olma isteği vs.iş başındadır. İnsan bu kadar karmaşık bir yaradılıştayken kendisi için doğru kararları nasıl alabilir?

Karar mekanizmamız kısa yolları kullanır. Hızlı kısa yollardan biri önyargıdır. Önyargılarımız hazır paketlerdir. Gelin örnek bir pakete bakalım: “Tanıdık olan güvenilirdir, yabancı olan tehlikelidir.” önyargısı. Büyük ihtimalle bu bilgi atalarımızın tecrübelerinden edinilmiş bir düşüncedir. Gelgelelim yaşamda kullanılmaya başlanınca, önceden belirlenmiş, üzerine düşünülmemiş bir yargıya dönüşür.

KARAR MEKANİZMAMIZ KISA YOLLARI KULLANIR

Karar mekanizmamız kısa yolları kullanır. Hızlı kısayollardan biri önyargıdır. Önyargılarımız hazır paketlerdir. Gelin örnek bir pakete bakalım: “Tanıdık olan güvenilirdir, yabancı olan tehlikelidir.” önyargısı. Büyük ihtimalle bu bilgi atalarımızın tecrübelerinden edinilmiş bir düşüncedir. Gelgelelim yaşamda kullanılmaya başlanınca, önceden belirlenmiş, üzerine düşünülmemiş bir yargıya dönüşür. Yeniyi seçmekten korkan, hep aynı şeyi yaparak  güvenli alan içinde kalan kişi kendine ket vurur. Böylece yargılar birer hapishaneye dönüşür. Acaba tüm yargılarımızdan arındırılmış olanı seçebilseydik, olanı olduğu haliyle görebilseydik seçimlerimiz, sonuç olarak da hayatımız nasıl olurdu?

Yargılarımız yarı örtük bilinçli çoğu zamanda bilinçsizce çalışır. Yargının antitezi meraktır. Netleştiğinizde daha fazla sorgulamazsınız, karar verilmiştir. Her yargının veya peşin hükmün içinde ne kadar merak edecek yer kalır? Neredeyse hiç kalmaz. “Ne kadar karamsar insan, çok da cimri, gördün mü bak nasıl bencil” dediğimizde de aynı şeyi yaparız. Artık o insanı araştırmaktan, merak etmekten vazgeçeriz. Hesabı keseriz. Bundan sonra tüm eylemlerimiz bu kesin hükümlere göre şekillenir. Ve kader dediğimiz şey yargıların (çoğunlukla önyargıların) taşlarıyla örülür. Yargıda değil merakta kalsak nasıl olurdu? Yargılamaya  değil de algılamaya açsak tüm duyularımızı. 

Kişilik tipimiz de bu noktada nasıl hareket edeceğimizi anlatır: Myers-Briggs tip ölçeğinde bir parametrede algılayan ve yargılayan bulunur. Dış dünya ile başa çıkabilmek için bu ikisinden birini seçerek davranırız. Yargılayan kişilik kontrolcüdür, sürekli plan yapar. Hayat planına uygun yol almadığında bu durumdan hiç hoşlanmaz. Diğer tip algılayandır. Bu kişiler ise süreç odaklıdır. Kesin kararlara göre hareket etmekten hoşlanmazlar.

MYERS-BRİGGS TİP ÖLÇEĞİNDE PARAMETREDE ALGILAYAN VE YARGILAYAN TİPLER

Kişilik tipimiz de bu noktada nasıl hareket edeceğimizi anlatır: Myers-Briggs tip ölçeğinde bir parametrede algılayan ve yargılayan bulunur. Dış dünya ile başa çıkabilmek için bu ikisinden birini seçerek davranırız. Yargılayan kişilik kontrolcüdür, sürekli plan yapar. Hayat planına uygun yol almadığında bu durumdan hiç hoşlanmaz. Son derece metodik bu kişilikler sonuç odaklıdır. Diğer tip algılayandır. Bu kişiler ise süreç odaklıdır. Kesin kararlara göre hareket etmekten hoşlanmazlar. Eğer bir şeyin sınırları çizilirse tüm keyifleri kaçar. Yargılayan ne kadar kontrolcüyse algılayan bir o kadar değildir. Hayatı daha gelişine yaşamak isteyen, sonuçtan ziyade süreçle ilgilenen, değişime açık, yeni durumlara çabuk adapte olan tiplerdir. İkisi birbirinin gölgesi olarak karşımızda durur, yargılayan ‘an’ları kaçırırken algılayan sonuca bir türlü erişemez. Hangi tarafa yakın olduğumuzu bilmek bile bizi özgürleştirebilir. Doğru değerlendirme için uyanık kalmak, yargıdan algıya, algıdan yargıya geçişlerin bilincinde olmak gerekir. 

Psikolojik görüşe göre kimlik bütünlüğü oluşturamamış bireyler gerçekçi bir dünya algısı yerine, önyargılardan oluşmuş bir düşünce sistemi geliştirirler. Onlar için bir olay ya da bir kişi bir nesne, ya iyidir ya da kötü. Dünya ya siyahtır ya da beyaz. Hal böyle olunca önyargılı olmak demek kişilik bütünlüğümüzü derinden sarsar. Stresli ve sıkıntılı zamanlarda bu çember içinde daha fazla hareket etmeye eğilim gösteririz. Bilmeye yönelik tutumlarımız kesilir, anlayışımız sığlaşır zihnimiz bulanıklaşır yargıların tuzağına düşünce. Gerçek bir dünya ve kendilik algısı mı oluşturmak istiyorsunuz: Çıkın çevresi yargı çeperiyle çevrilmiş hapishanenizden, bilgi ağacının meyvesinden yiyin bolca. Sonuca gidin ama bırakın süreç de esnetsin sizi. Yolda öğrenin öğrendikçe değerlendirin. Kararlarınızda sağduyunuzun, sezginizin, bilginizin, tecrübenizin çeşnisi olsun olmasına ama gözünüz de her an açık olsun. Olsun ki şu an be an değişen çehresiyle yaşam sizi daha da özgürleştirsin!

Gülden Bulut
Latest posts by Gülden Bulut (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir