31 Mart’ta kaybeden ideoloji milliyetçilik mi?

31 Mart’ta kaybeden ideoloji milliyetçilik mi?

31 Mart sonuçları bana Sol’un potansiyelini değil, Milliyetçiliğin merkezdeki dönüştürücü gücünü gösteriyor. Eğer bu milliyetçi dalga kontrol edilemezse, bir anda radikalleşen faşist partilerin büyük oylara çıktığını görebiliriz.

Hadi size bir şey itiraf edeyim.

Ruşen Çakır, Vatan’dan ayrılıp Medyascope’u kurduğu zaman ben ne yaptığını anlamamıştım.

Meğer, babamdan iki yaş büyük olan Ruşen Çakır’ın “geleceği görme” becerisi benim katbekat üstümdeymiş.

Güya ben genç olacağım da, teknolojiye ve yeni gelişmelere daha hakim olacağım da…

Hepsi palavra.

Artık televizyon benim için rahmetli oldu, günümün belli bir kısmı internet başında geçiyor.

Medyascope da bu işin lokomotifi, öncüsü, ne derseniz deyin.

Tabii, konvansiyonel medyadan çıkıp internet üzerinden yayın yapmaya başlayınca insanın eli rahatlıyor, çevrimiçi bağlantılar, saat ya da süre sınırlaması olmaması gibi etkenler bu mecrayı televizyonun önüne taşıyor -taşımaya da devam edecek.

Ruşen Çakır, Medyascope’ta konuk ettiği Ali Yaycıoğlu, Yeni Arayış’ın değerli yazarı Yektan Türkyılmaz’a referansla Türkiye’deki “yüzde 45 sol blok” ihtimalinden bahsetti. Ali Yaycıoğlu, sınıf meselesine indirgeyerek, Yeniden Refah’a oy veren seçmenin de bir ölçüde sol sayılabileceğini söyleyince, Türkiye’de Sol’un oyu yüzde 50’yi aşıverdi. Sevgili Yaycıoğlu ile Tükyılmaz’ın bütün sözlerine itirazım var.

YAYCIOĞLU VE TÜRKYILMAZ’IN BÜTÜN SÖZLERİNE İTİRAZIM VAR

Ruşen Çakır, Medyascope’ta sevdiğim, beğendiğim, takip ettiğim insanları konuk etme konusunda hayli cömert olduğu için yayınlarını mümkün mertebe kaçırmamaya çalışıyorum.

Onlardan biri, geçen gün, Ali Yaycıoğlu’nun konuk olduğu programdı.

Stanford mahreçli tarihçimiz, seçimleri izlemek için Türkiye’ye geldi, İmamoğlu ile bir hafta geçirdi ve gözlemlerini paylaştı.

Buraya kadar her şey olması gerektiği gibi.

Derken, programın bir yerinde, Yaycıoğlu, yine bir başka sevdiğim insan ve Yeni Arayış’ın değerli yazarı Yektan Türkyılmaz’a referansla Türkiye’deki “yüzde 45 sol blok” ihtimalinden bahsetti.

Ruşen Çakır da solcu olduğu için bunu memnuniyetle karşıladı, bu ihtimalin varlığından duyduğu sevinci saklamaya gerek görmedi.

Ali Yaycıoğlu, sınıf meselesine indirgeyerek, Yeniden Refah’a oy veren seçmenin de bir ölçüde sol sayılabileceğini söyleyince, Türkiye’de Sol’un oyu yüzde 50’yi aşıverdi.

Sol’un iktidara böylesine bir oyla gelişi benim de elimdeki fincanın yere düşmesine yol açıyordu ki, bereket, son anda sehpaya yetişebildim.

Sevgili Yaycıoğlu ile Tükyılmaz’ın bütün sözlerine itirazım var.

Evvela, oy aldığı kesimden bağımsız olarak söyleyeyim, Yeniden Refah’ı hiçbir şekilde Sol’un hiçbir yerine eklemleyemeyiz.

İkincisi, hem Yaycıoğlu’nun hem de Türkyılmaz’ın benden çok daha iyi bilecekleri şekilde, Kemalizm, Sol değildir.

Üçüncüsü, seçimde birinci gelen CHP, ulusalcı-Kemalist kadrolarla arasına mesafe koyarak seneler içinde insan devşirmeyi başarmış ve bu sayede seçimi kazanabilmiş bir partidir.

Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Zeydan Karalar… 31 Mart’tan sonra listeyi epey uzatabilirim.

Hangisi bildiğimiz anlamıyla solcu bu isimlerin?

Zaten CHP de solcu olmadığı için bu isimleri rahatlıkla bünyesine dahil edebiliyor.

Dördüncü, 14 Mayıs’ta yükseldiği söylenen milliyetçiliğin gerilediği iddiası.

Milliyetçilik gerilemedi, milliyetçilik el değiştirdi.

CHP milliyetçiliğe öyle bir abandı ki zaten en büyük alternatif olmanın getirdiği güçle milliyetçiliği öne çıkaran diğer partileri “yok hükmünde” ilan etti.

Bırakın milliyetçiliği, kim Tanju Özcan’dan daha ırkçı olabilir?

Afyon adayının seçimlerden önce söylediği, Uşak adayının sığınmacılara karşı sözleri… hangisi Sol’un değerleriyle bağdaşır?

Maalesef, milliyetçiliğin gerilediğini göremiyoruz, bilakis bizzat merkezi dönüştürdüğü için milliyetçiliğin başarısından söz edebiliriz. Bakın maalesef diyorum, milliyetçiliğin gücünü CHP’nin Tanju Özcan’ı partiden atamamasında görebiliriz.

MERKEZİ DÖNÜŞTÜREN MİLLİYETÇİLİĞİN BAŞARISI

Maalesef, milliyetçiliğin gerilediğini göremiyoruz, bilakis bizzat merkezi dönüştürdüğü için milliyetçiliğin başarısından söz edebiliriz.

Bakın maalesef diyorum, milliyetçiliğin gücünü CHP’nin Tanju Özcan’ı partiden atamamasında görebiliriz.

CHP yüzde 45 alabilir mi, diye sorarsanız, evet, alabilir, derim.

31 Mart’ta yakalanan fırsat, iyi bir belediyecilikle taçlandırılırsa, CHP’nin adayı Cumhurbaşkanı seçilebilir, CHP de bütün cam tavanları paramparça edebilir.

Gene de, bu sonuç, Türkiye’de Sol’un yüzde 45 aldığı anlamına gelmez.

CHP, Sol’un değerlerini benimsediği için birinci parti olmadı.

Toplumun da böyle bir talebi yoktu, merkezin yeniden inşası için kredi tanıdı.

Gelin, “Türkiye’de işçi sınıfının kalesi” Gebze sonuçlarına bakalım.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş aday oldu, CHP, DEM ve bilumum diğer “sol” partiler aday göstermedi, Erkan Baş’a destek açıkladı.

Sonuç ne?

Erkan Baş, yüzde 20 civarında oy ile AKP’nin ve İYİ’nin arkasından üçüncü parti oldu.

Ayrıca, ülkede işler öyle bir arapsaçına döndü ki, “Komünist Başkan” Türkiye’nin en müreffeh ilçesinden adaylığını açıkladı, Türkiye’nin en zenginleri TİP’in sosyal medya paylaşımlarını beğenir oldu vs…

Teoriye bakınca, Sol’u desteklemesini beklediklerimiz desteklemiyor; Sol’a düşman olması gerekenler ise adeta kollarını açmış bekliyor.

Erkan Baş, “sanayinin kalbi” Gebze’den değil Kadıköy’den ortak aday olsaydı rekor oyla seçimi kazanacaktı.

31 Mart sonuçları bana Sol’un potansiyelini değil, Milliyetçiliğin merkezdeki dönüştürücü gücünü gösteriyor.

Eğer bu milliyetçi dalga kontrol edilemezse, bir anda radikalleşen faşist partilerin büyük oylara çıktığını görebiliriz.

Türkiye’nin dört büyük iç meselesi var: Hukuksuzluk ortamı, durdurulamayan enflasyon ile ekonomik kriz, kontrolsüz sığınmacılar ve deprem.

Uluslararası hukuka uygun şekilde sığınmacılar sorunu çözülmeden ve hayat pahalılığı bitmeden milliyetçiliğin önüne geçmek imkânsız.

Dolayısıyla, Sol’un değerlerinin -bir kez daha maalesef diyerek- yüzde 45 potansiyeli olması da hayalden öteye gitmiyor.

CHP’nin ne söylemi ne duruşu ne de kadroları için sol diyebiliriz.

Arz, talebe göre şekillenir.

Toplumda da böyle bir talep göremiyorum ben.

Aksi takdirde, Afyon’da nasıl CHP’nin adayı kazanabilir, Bolu’da o adam nasıl durabilirdi?

Sol’un siyasetteki temel hedefi, merkeze gelmek ve merkezi kaydığı sağdan çekiştirerek yeniden ortaya getirmek olmalıdır.

Bilgehan Uçak
Latest posts by Bilgehan Uçak (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir