Pınar Öğünç’ün Evbark adlı kısa filmi, evlerin hafızasıyla açılıyor. Her duvarda görmeye alışık olduğumuz o yağlı boya manzara resmiyle. Bu ailenin hayatı eve gelen tebligatla değişiyor. On beş yaşındaki oğullarının odasından yol geçeceğinin haberini alıyorlar.
Ev ve eve dönüş üzerine çeşitli romantik cümleler kuruldu. Bu çatının ilk çağrıştırdığı kelimeler sıcaklık, yuva, güven. Ev, başımızı soktuğumuz alan olmanın dışında anlamlar da taşıyor. Mahrem olanın yaşandığı güvenli alan, hatıralar… Kimi zaman başlangıç, kaçış, geri dönüş noktası. Aile kurumunun inşa edildiği mekân. Damağımızda gezinen bir tat, kaynayan tencere. İçeride gezinen sevimli bir kuyruk. Başlangıç noktası. En nihayetinde ev nedir diye sorsalar, çocukluk hafızasıdır derim.
Büyük ve katmanlı bir çürümenin içindeyiz. Bu çürümenin her katmanı farklı başlıklara ev sahipliği yapıyor. Uykularımız kaçıyor. Yaşadığımız ev bize dar oluyor ve konunun uzmanları alanına özgü literatür taramalarıyla, terimlerle açıklama yapıyorlar. Problemleri kategorize edip bir nebze olsun rahatlıyoruz. Aklın yolu bir, sorun belliyse çözüm de bellidir. Bir nebze rahatlamayla giriyoruz yatağa, sokuluyoruz evimize. Sonra birileri uykumuzun tam tepesinden parmak sallıyor. Evin çatısı çatırdamaya başlıyor. Çatırdamanın dozu son yıllarda arttı. Kiralar, zam sabahları, ev sahibiyle mahkemelik olmak atasporumuz oldu. Haliyle orta ya da orta üst sınıfa mensup her vatandaş bir sabah evsiz uyanabilir. Bu korku ve endişeyle hayatını uykusuz da geçirebilir. Uykuların çalındığı, temiz hafızanın balyozla yıkıldığı günlerden geçerken hayatın anlamını yeniden sorguluyor tutunacak bir dal arıyoruz. O dalı bulamadıkça içine düştüğümüz umutsuzluğu ve yeni dünyayı kanıksıyor, hissizleşiyoruz.
Dönmek istediğimiz, güvende hissettiğimiz yer bizim değil artık. Eve dair bütün anlamlar dağıldı ortalığa. Geriye ne çocukluk hafızası ne de balkon sohbetleri kaldı.
DÖNMEK İSTEDİĞİMİZ YER BİZİM DEĞİL ARTIK
Pınar Öğünç’ün Evbark adlı kısa filmi de bahsettiğimiz yeni dünyayı anlatıyor. Film, evlerin hafızasıyla açılıyor. Her duvarda görmeye alışık olduğumuz o yağlı boya manzara resmiyle. Bu ailenin hayatı eve gelen tebligatla değişiyor. On beş yaşındaki oğullarının odasından yol geçeceğinin haberini alıyorlar. İçine düştükleri yeni dünyaya evin ergeni hariç herkes alışkın görünüyor. İçine düştüğümüz gerçekliği sürreal bir zeminde irdeleyen Evbark, acı bir gülümseme bırakıyor. Film bir hikâyenin geldiği son nokta aslında. Aile, evlerinin talan edilmesine karşılık mahkemelerle uğraşmanın yersiz olduğunun farkına varmış derin bir umutsuzluğun içine gömülmüş durumda. Öyle ki evleri, hatıraları, barınma mekanları giderek daralıyor ve kendileri de evlerin ortak hafızasında ‘mutsuz’ olarak yerini alıyor. Filmin final sahnesinde manzara resmi yerinde ailenin mutsuz, ifadesiz fotoğrafının yer alması bu durumu özetliyor.
Film, derin anlamlar taşıyan evlerin geldiği son noktayı gösteriyor bize. O sıcaklık ya da güven hissinden bize geriye kalanın ne olduğunu… Dönmek istediğimiz, güvende hissettiğimiz yer bizim değil artık. Eve dair bütün anlamlar dağıldı ortalığa. Geriye ne çocukluk hafızası ne de balkon sohbetleri kaldı. Mutsuz bir tablonun içinde sıkıştık, nefes almaya çalışıyoruz.
Bu sade ve derin hikâye akıcı diyaloglarla; Sevinç Erbulak, Beyti Engin ve Can Bartu Arslan’ın su gibi oyunculuğuyla başarısını tamamlamış. Filmin bende bıraktığı soruyla yazımı bitirmek istiyorum, sıkışıp kaldığımız bu mutsuz manzara karşısında ne yapacağız?
KÜNYE
Yönetmen, Senarist: Pınar Öğünç
Oyuncular: Sevinç Erbulak, Beyti Engin, Can Bartu Arslan
Görüntü Yönetmeni: Atıl Onur Demir
Kurgu: Firuze Engin, Pınar Öğünç
Ses tasarımı ve Müzik: Bülent Yurttaş
Final mix: Oğuz Kaynak
Yapımcı: Özgür Doğan
Fotoğraf: Şahan Nuhoğlu
ÖDÜLLER
6. Atıf Yılmaz Kısa Film Festivali, Kurmaca, Birincilik
16. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali, Türkiye’den Kısalar İzleyici Ödülü- Üçüncülük
Yorum Yazın