Ülkemizde meydana gelen bütün büyük olayların, yıkımların, zulümlerin, dayatmaların, kamplaşma ve kutuplaşmaların kökünde; faşist, fanatik ve menfaatçi insanların izine rastlanır. Bütün aidiyetlerin içerisindeki dürüst ve hakkaniyetli insanların en önemli görev ve sorumluluklarından birisi de bir araya gelerek; hem kendi aidiyetleri içerisindeki hem de dışındaki fanatik, faşist ve menfaatçi insanlarla mücadele etmektir.
"Fanatizmden barbarlığa tek adımda geçilir!"Diderot
6- Fanatizm; statlardaki tezahüratları bilirisiniz. Taraftarların vazgeçilmez şarkıları ve sloganları vardır. Çılgınca tezahüratlar yaparak tuttukları takımı desteklemeye çalışır binlerce seyirci. Kimisi “Kanının bile tuttuğu takımın renkleriyle akacağını" ifade eder, kimisi takımının “Hayatının her şeyi” olduğunu söyler, kimisi “Takımıyla ağlayıp-gülebileceğini ve takımının biricik sevgilisi olduğunu” bağırır, kimisi “Canının takımına feda olabileceğinden” bahseder, kimisi de “Vur, kır, parçala; bu maçı kazan” diye haykırır çılgınca…Bu çılgınların bir kısmı fanatiktir. Tezahüratlarda geçen sözleri size; hoş bir atmosferde söylenmiş sıradan sözler, kitle ruh haliyle öylemesine icra edilen şarkılar gibi gelse de takımı için kavgalara tutuşan, olabildiğince tutkulu, takımıyla yatıp, takımıyla kalkan taraftar sayısı hiç de az değildir. Bu uğurda canını verenler bile olmuştur.Evet, fanatizm; bir takıma, bir partiye, bir kimseye, bir gruba veya bir şeye aşırı düşkünlük, aşırı sevme, tutkuyla bağlılık, bağnazlık, körü körüne yandaşlık, yobazlık ve mutaassıplık olarak tanımlanır. Diğer bir yaklaşımla, bireysel sevginin; bir marka, bir kurum, bir takım ya da bir kişiye aşırı ölçüde yoğunlaşmasına denir.Her din, ideoloji, ırk, milliyet ve hayat tarzında "faşist" ve "menfaatperest" insanlar çıkabileceği gibi "fanatik" insanlar da bulunabilir. İnsanlığın var olduğundan günümüze kadar toplumun başına bela olan kişiler de bu üç tip canavarlar arasından çıkar.Gözü başka hiçbir şeyi veya hiçbir kimseyi görmeyecek şekilde kararan fanatiklerin ortak özelliklerine kısaca göz atacak olursak;
- Eleştiriye kapalıdırlar; gönülden bağlı olduklarının doğru dediği doğru, yanılış dedikleri de yanlıştır. Bunlar tartışılmaz, sorgulanmaz ve eleştiriye de kapalı konulardır.
- Aidiyet bağını abartırlar; tabii ki insan sevdiği ve gönül verdiği bir kişi veya bir şeyin arkasında gidebilir. Takipçisi olduğu toplulukla birlikte hareket edebilir. Fakat bu o kişinin kendisini yakın hissettiği kişi veya şeye kayıtsız ve şartsız teslim olmasını gerektirmez. İyi, doğru, güzel, faydalı, gerçek ve erdemli konulara bağlı olmak makul olsa bile bu durum sorgulamayı iptal etmez. Bir takım, grup, kişi veya şeye; doğru-yanlış, iyi-kötü demeden her şeyini savunmak mantıkla izah edilemez. Fanatik; bağlanmayı bağımlılık haline dönüştüren kişidir.
- Duygularıyla hareket ederler: Carl Gustav Jung; “Düşünmek zor bir sanattır onun için çoğunluk sadece karar verir” der. Fanatikler akıllarıyla değil; gözleriyle düşünür! Araştırmadan, fikir alışverişi yapmadan; mensubu olduğu kişi veya gruba sırtını dayar. O aidiyetin şemsiye altına yerleşir ve gölgesine sığınır.
Fanatiklerin sırtından geçinen menfaatperestler; fanatikler ömrünü liderine, partisine, takımına vs adarken bazı liderler, takım yöneticileri vs olaya hiç de fanatiğin baktığı gibi bakmazlar. Onların bir kısmı için öncelik ticari kazanç, para ve kârdır yani menfaattir; spor, parti veya dava değil!
FANATİKLER VE MENFAATPERESTLER
Kendilerini bu kitlelerin önderleri olarak görenler, etkili bir hitabetle ve kitlelerin beklediği şeyleri haykırarak uzun bir süre bu tür yığınları istediği tarafa yönlendirebilirler. Fanatikler bir defa kendilerini memnuniyet duyduğu gruplarla özdeşleştirdiği ve duygusal bağ kurduğunda, artık geriye dönülmez bir yola çıkmış olurlar. Önderlerini ve amigolarını sonuna kadar takip ve taklit etmeye başlarlar. Doğru ve gerçekleri değil, duymak istediklerini işitmekten hoşlanan fanatikler duygu sömürüsü, sloganlar, sürekli telkin ve propagandalarla; güçlerini, iradelerini, itaatlerini ve adanmışlıklarını; tuttukları takım, parti, grup, kişi veya bir şeye adayabilirler.- Sözün büyüsüne tutkundurlar; eylemin dürüstlüğüne değil. Duygu sömürüsü ve hamasetle fanatikler galeyana getirilerek ve manipülasyonlar ortaya konularak çok kolay bir şekilde bir amaç uğruna harekete geçirilebilir ve en kirli arzular için çılgınca kullanılabilirler.
- Fanatiklerin sırtından geçinen menfaatperestler; fanatikler ömrünü liderine, partisine, takımına vs adarken bazı liderler, takım yöneticileri vs olaya hiç de fanatiğin baktığı gibi bakmazlar. Onların bir kısmı için öncelik ticari kazanç, para ve kârdır yani menfaattir; spor, parti veya dava değil!
Toplumumuzda menfaatçilik; var olma sebebi halini almıştır. Kimse kimseyi düşünmüyor. Kimse kimseye değer vermiyor. Sosyal hayattaki geçerli kural; “altta kalanın canı çıksın” şeklindedir.
GEÇERLİ KURAL: ‘ALTTA KALANIN CANI ÇIKSIN’
Bugün itibariyle insanlarımızın bir kısmı; siyasetin ve özelikle de iktidarın nimetlerinden faydalanmak için bürokratlara ve siyasilere yakın olmaya, bir partiye üye olmaya, belediyede iş almaya, ihale kovalamaya vs. çalışıyorlar. Bu uğurda gerekirse haksız kazanç elde ediyor, kamu malına el uzatıyor, nepotizm ve rüşvete tevessül ediyorlar. Diğer bir kısmı da; taraftarı oldukları parti liderleri, milletvekilleri, bakanlar, belediye başkanları vs. başkalarına haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik yapsa da ondan nemalandığı için sesini çıkarmıyor. Yılan kendisine dokunmadığı sürece zulme ve adaletsizliğe susuyorlar.Menfaat ile empati ters orantılıdır. Toplumumuzda menfaatçilik; var olma sebebi halini almıştır. Kimse kimseyi düşünmüyor. Kimse kimseye değer vermiyor. Sosyal hayattaki geçerli kural; “altta kalanın canı çıksın” şeklindedir. Ve bu şekilde orman kanunlarının geçerli olduğu toplumlar geri kalmış toplumlardır. Ve toplum, fert fert kendisini değiştirene kadar da; “Hak, hukuk ve adalet!” diye haykırmaları beyhudedir. Çünkü menfaat salgınına kendini kaptırmak; onun karşısında ilkeli duruştan daha cazip gelmektedir. Bunun evrensel karşılığı da; “toplumsal çöküş”tür!Menfaatin yüksek olduğu toplumlarda empati ve diğergamlık seviyesi oldukça düşük; adaletsizlikler de oldukça yaygındır. Menfaatten ve egosantrizmden kaynaklı haksızlıklara kapı açmak; benzer haksızlıkların yarın bir gün bir bumerang gibi kendisine veya aidiyetine uğraması için kendi eliyle davetiye yazmaktır.Fanatizm, faşizm ve menfaatçilik; her okulda, ailede, şehirde, köyde, kasabada, ovada, dağda vs olanlara öğretilmesi, anlatılması, zihinlere büyük harflerle kazınması gereken bataklıklardır. Ve oralara adım atan hemen herkesi yutmuştur.Evet, Zimbardo ve Miligram Türkiye’de yaşasalardı deney yapmaya ihtiyaç duymazlardı. Ülkemizde meydana gelen bütün büyük olayların, yıkımların, zulümlerin, dayatmaların, kamplaşma ve kutuplaşmaların kökünde; faşist, fanatik ve menfaatçi insanların izine rastlanır. Bütün aidiyetlerin içerisindeki dürüst ve hakkaniyetli insanların en önemli görev ve sorumluluklarından birisi de bir araya gelerek; hem kendi aidiyetleri içerisindeki hem de dışındaki fanatik, faşist ve menfaatçi insanlarla mücadele etmektir.
Yorum Yazın