Edirne Cezaevi'nden Sincan'daki mahkemeye seslenen Selahattin Demirtaş'in savunması gündeme oturdu. Demirtaş, "Yaşamını yitiren 12 asker benim kardeşimdir, keşke barışı koruyabilseydik" dedi. Kobani protestoları davasında HDP eski Eş Genel Başkanları ve MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişinin yargılanmasına devam edildi.
Demirtaş, SEGBİS ile Edirne Cezaevi'nden bağlandığı duruşmadaki savunmasında "Meydanlarda yargılandık, televizyonlarda yargılandık, Meclis kürsüsünde yargılandık, hakkımızda hüküm verildi. Her birimiz ayrı ayrı terörist olarak, barbar gibi gösterildik. Bugün bile cenaze törenlerinde hâlâ bizlere hakaret ediliyor, hâlâ terörist olarak gösteriliyoruz ama 7 yıldır ilk defa bana doğrudan savunma hakkı verildi." dedi.
Demirtaş’ın dünkü savunmasından satır başları: Bu ülkenin pek çok şeyi gibi milliyetçiliği ve dindarlığı çakmadır. Fakat Türkiye’nin milliyetçiliği ‘bir Türk dünyaya bedeldir’ diye ahkam keserken öte yandan kendi milletini ahlaken ve bütün değerleriyle çöktürüyor. Mustafa Kemal Samsun'a çıktığında Bodrum'a, Fethiye'ye gitmek aklına gelmez. Erzurum’a gider. Doğu Beylerine mektuplarının hiçbirinde ne 'Siz Kürtsünüz', ne 'Sizinin diliniz Kürtçe’dir' der. Bugün Şeyh Said gündemine ilişkin konuşan ulusalcılar sizlere diyorum. Mustafa Kemal, Kürt şeyhlerine 'Cumhuriyeti kurup halifeliği kaldıracağız dememiştir. Halife uğruna savaşıyoruz' demiştir. Şeyh Said'in isyanı bunadır. Şeyh Said 'Bize ihanet ettiniz' demektedir. Şeyh Said'i anmak da vatana ihanetmiş. Topal Osman'ı anmak nedir o zaman? Meral Akşener'e sesleniyorum. Topal Osman'ın yapmadığı cinayet kalmadı. Bugün hala (33 Kürt köylüsünün bombalanmasını sırasında görevli Türk Subayı) Mustafa Muğlalı'nın isimi caddeye vermekte sıkıntı yok ama Şeyh Said ve Seyit Rıza'yı anmak suç öyle mi? Kenan Evren darbe yaptı, darbeden yargılandı ama adının verilmediği yer kalmadı. Şeyh Said'i anmak vatana ihanet... Hangi vatana ihanet? Amed dediğimde tüyleriniz diken diken oluyor da Trabzon dediğimde neden olmuyor? Trabzon Türkçe midir? Kayseri, Antalya; Türkçe midir? Bunlar öz Türkçe ise çocuklarınıza bu isimleri koyun. Antalya adını koyun bakalım neymiş anlamı! Bulgaristan'daki soydaşlarımız, Azerbeycan'daki soydaşlarımız, Almanya'daki soydaşlarımız' derken kastedilen kimdir? Elbette Türkler. Türk olmak için vatandaşlığın bağımız olması gerekiyorsa neden onlara soydaş diyoruz? Mesela ben Türk olabiliyorum, vatandaşım. Ama neden Almanya'daki biri vatandaş olmamasına rağmen soydaş? Çünkü Türklük tanımı soydaşlığa bağlıdır. Türklüğe dair bu çarpıklık nedeniyle kimin Türk olduğu bilinmiyor. Türklerin de kafası karışık. İçinde domates, patlıcan olan yemeğe domates yemeği denmez, güveç denir. Neden teke indirgiyorsunuz? Yemeğin adı güveç. Güveç bir üst kimliktir. Bir Kürde Türk demek Kürt sorunudur. (Hannah Arendt’in Kötülüğün Sıradanlığı kitabını hatırlatarak) Bize yapılanlar düşman hukukunda bile yok. Ailelerini kaybedenler oldu, yanlarında olamadık. Cenazelerine birkaç saat katılanlar oldu. Taziyesini, acısını yakınları ile paylaşamadan getirdiniz. Benim ailem buraya birkaç kilometre kala kaza geçirdiler. 10 dakika konuşabildim telefonla. İnsanlık hukukunda da yok bu. İşte Kürt belediye başkanlarını sürdük dediniz. Biz sadece tutuklu da değil sürgünüz. Sürgün etmeseydiniz ailelerimiz de yaşamazdı bunları. Barış nasıl olacakmış? Teslim olarak. Teslim olmanın barış olduğu nerede görülmüş? Teslim olmak, teslim olmaktır. Hepimiz Türk resmi ideolojisine teslim olacakmışız. Kendi siyasi ikbali için savaştan medet uman her siyasetçi ikiyüzlüdür. Halkın evlatlarının kanı üzerine kendisine iktidar alanı yaratanlar ahlaktan nasibini almamış vicdansızlardır. (Yargıçlara ve savcıya) Cübbelerinizi çıkarın, sizinle siyaset tartışalım. Çok da saygı duyarım, kıran kırana tartışırız. Siz siyaset yapabiliyorsunuz biz yargılandığımız için yapamıyoruz. Siz mahkeme kürsüsünden yapıyorsunuz. Bizim cübbemiz yok, sizin var. Dolayısıyla tartışma hukuk zemininde yürüyormuş görüntüsünü kabul etmiyoruz. Biliyoruz ki siz kararınızı çoktan vermişsiniz, ferman yazılmış. Ancak kararınızın bizim ve halkımızın nazarında hiçbir hükmü yoktur. Bize baş eğdiremediniz. Kararı yüzüme okumanıza müsaade etmeyeceğim. Karar açıklandığı zaman eşime, kızlarıma, sizlere vasiyetimdir. Karar açıklandığı zaman davul-zurnalarla karşılayın. Çünkü biz de burada öyle karşılayacağız.
Yorum Yazın