Rita Hayworth, yıllar içinde birçok ilişki yaşasa da, hiçbirinde gerçek mutluluğu bulamadı. Hollywood’un ışıkları altında geçen hayatı, derin bir yalnızlıkla kaplıydı. 1987 yılında, Alzheimer hastalığının pençesinde hayata veda etti. Orson Welles ise 1985’te, kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Ne var ki aşkları unutulmadı. Hollywood’un dahisi ile tanrıçası aradan geçen onca yıla rağmen aşkın gerçeğini, hayatınkine galip çıkarmayı başardılar.
Hollywood, sadece sinema sektörünün kalbi değil, parlak ışıkların altında filizlenen büyük aşklara tanıklık etmiş bir dünyadır. Ancak bazı hikâyeler, sadece renkli bir aşk değil, aynı zamanda derin bir trajediyi de barındırır. Orson Welles ve Rita Hayworth’un aşkı da bu hikayelerden biriydi. Sinemanın dâhisi ve Hollywood’un tanrıçası, birbirlerine büyük bir aşkla bağlandılar ama hayat, onlara mutlu bir son yazmadı.
Birbirine Çekilen Zıt Ruhlar
Orson Welles, 1940’ların başında sinema dünyasında bir devrim yaratmıştı. Yurttaş Kane filmiyle tüm zamanların en büyük yönetmenlerinden biri olarak kabul edilmiş, tiyatro ve radyo alanındaki başarılarıyla sanat dünyasının dâhisi olarak anılmaya başlamıştı. Güçlü zekâsı, kendine has büyüleyici karizması ve sanata olan tutkusuyla, herkesi etkileyen bir figürdü.
Rita Hayworth ise o yıllarda Hollywood’un en büyük yıldızlarından biriydi. Latin kökenlerinden gelen sıcaklığı, dans yeteneği ve eşsiz güzelliğiyle adeta bir tanrıçaydı. Ancak onun hayatı sahne ışıklarının parlaklığı kadar büyüleyici değildi. Çocukluğunda yaşadığı travmalar, zorla içine itildiği Hollywood dünyası ve sahne arkasındaki yalnızlığı, onu her zaman kırılgan bir kadın yapmıştı.
İkili, 1941’de tanıştıklarında farklı dünyaların insanlarıydı ama birbirlerine kapılmaları an meselesiydi. Welles, Hayworth’un zarafeti ve kırılgan ruhundan büyülenmişti; Hayworth ise Welles’in zekâsı ve enerjisinden etkilenmişti.
Orson Welles, hayatını sanata adamış bir adamdı. Projeleri için uzun saatler boyunca çalışıyor, günlerce eve uğramıyor ve eşine yeterince vakit ayıramıyordu. Rita ise sevgiye aç bir kadındı; geçmişte yaşadığı yalnızlığın getirdiği korkularla, ilgisiz bırakılmaya tahammülü yoktu.
Tutkulu Evlilik ve Çatışmalar
1943 yılında evlendiklerinde, herkes onları mükemmel bir çift olarak görüyordu. Welles, eşine sürprizler yapıyor, onu küçük sihirbazlık numaralarıyla eğlendiriyor, sevgisini her fırsatta dile getiriyordu. Rita, kendini ilk defa bu kadar özel hissediyordu. Ancak aşk, her zaman tek başına yeterli olamıyor.
Orson Welles, hayatını sanata adamış bir adamdı. Projeleri için uzun saatler boyunca çalışıyor, günlerce eve uğramıyor ve eşine yeterince vakit ayıramıyordu. Rita ise sevgiye aç bir kadındı; geçmişte yaşadığı yalnızlığın getirdiği korkularla, ilgisiz bırakılmaya tahammülü yoktu.
Aralarındaki bu kopukluk, evliliklerinin üzerine kara bir gölge gibi düştü. Hayworth, ne kadar sevse de Orson’un sanatına olan bağlılığıyla yarışamayacağını biliyordu. Yine de Welles, Rita’ya olan sevgisini her fırsatta dile getiriyordu. Yazdığı mektuplardan biri, aşklarının ne kadar derin ama bir o kadar da hüzünlü olduğunu gösteriyordu:
Biricik Meleğim,
Sanırım bu kocaman dünyada çoğumuz yalnızız. Ancak bunu anlamak için büyük bir aşka düşmemiz gerekiyor. Bunun ilacı, birbirimize olan ihtiyacımızı keşfetmekten geçiyor - yani bizim aramızda oluşan o özel birliktelik. İnsan deneyimlerinin sunduğu zevkler, bu birliktelik olmadan içi boş bir hale geliyor. Bunu bir kez öğrendikten sonra, onsuz mutluluk da en az acı kadar katlanılmaz oluyor.
Sen benim hayatımsın. Benim her şeyimsin. Sakın benim için ne anlama geldiğini gerçekten anlayabileceğini düşünme bile. Güzel, kıymetli küçük bebeğim, güneş acele etsin! Günleri kısaltsın ki bir an önce kavuşalım. Seni seviyorum, işte hepsi bu.
Senin,
Orson
Welles, Hayworth’a duyduğu sevgiyi böyle anlatıyordu ama ne yazık ki, aşk tüm geçiciliği ile hayatın getirdiklerinden geri kalmasıyla meşhur bir duygu. Onlara da böyle oldu.
Kaçınılmaz Ayrılık ve Pişmanlıklar
1947 yılında, çift resmen boşandı. Ayrılık, büyük skandallar yaratmasa da, derin bir hüzün ve hayal kırıklığı taşıyordu. Rita, boşandıktan sonra şu sözleri söyledi:
“Orson’un bana gerçekten ihtiyacı yoktu. O kendi dünyasında yaşayan biriydi ve ben onun hayatında bir misafirdim.”
Orson Welles ise yıllar sonra, Rita’nın hayatındaki en önemli kadın olduğunu itiraf edecekti:
“Beni gerçekten seven tek kadın Rita’ydı.”
Ancak artık çok geçti. Rita Hayworth, yıllar içinde birçok ilişki yaşasa da, hiçbirinde gerçek mutluluğu bulamadı. Hollywood’un ışıkları altında geçen hayatı, derin bir yalnızlıkla kaplıydı. 1987 yılında, Alzheimer hastalığının pençesinde hayata veda etti. Orson Welles ise 1985’te, kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Ne var ki aşkları unutulmadı. Hollywood’un dahisi ile tanrıçası aradan geçen onca yıla rağmen aşkın gerçeğini, hayatınkine galip çıkarmayı başardılar.

Yorum Yazın