İstanbul’un yanı başındaki Prens Adaları’nda rant, talan ve gasp projeleri hız kesmeden ilerliyor. Kıyılarda silüeti değiştirecek inşaatlar sürerken, ormanlar yok ediliyor, sahiller şirketlere peşkeş çekiliyor, azman minibüsler Adalar’a sokulmak isteniyor…AKP, 22 yıllık iktidarı boyunca en büyük rant, talan ve gasp projelerini Türkiye’nin kıyıları üzerinde gerçekleştirdi. Türkiye’nin mutlak korunması gereken kıyı alanları yakılarak, yıkılarak, biyolojik çeşitliliği, tarihi, kültürel varlıkları yok edilerek, betonlanarak, tıraşlanarak, topografik özellikleri yok edilerek tahrip edildi.Kıyılar üzerinde sistematik olarak yıllardır farklı biçimlerde rant politikaları uygulanıyor. Çünkü, bir yandan kıyıların işletmeye açılması yoluyla özel mülkleştirme faaliyetleri yürütülürken, kıyılar yurttaşların serbest ve ücretsiz erişimine kapatılıyor. Diğer yandan kıyılarda doğal yaşamı bozan tüm yapılaşma ve hizmet adı altındaki faaliyetler kıyı ekosistemine geri dönüşsüz zararlar veriyor.Bu rant, talan ve gasp politikalarına karşı yerel direnişleri güçlendirme ve yereller arasında dayanışma köprüleri kurmak amacıyla Kıyı Hareketi Dayanışma Ağı oluşturuldu. Türkiye'nin dört bir yanındaki kıyı hareketleri, özellikle işgale ve talana uğrayan kıyıları savunmak, yurttaşın kamusal haklarını, ekolojiyi ve doğayı savunmak üzere bir araya geldi.Kıyılar üzerinde en fazla baskının hissedildiği yerlerinde başında da Prens Adaları geliyor. Bir süredir Prens Adaları olarak bilinen İstanbul’un hemen yanı başındaki Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada, Sedef Adası, Yassıada, Sivriada, Tavşan Adası ve Kaşık Adası’nın kıyıları ile ilgili olarak Adalar’da yaşayanlar endişeli.Adalar’da mesele aslında sadece kıyılara yönelik rant projeleri değil, kıyılar başta olmak üzere buralardaki tüm doğal, kültürel ve tarihi varlıklara ilişkin gösterilen hoyratlıklar da endişe veriyor.Adalar ile ilgili farklı ekolojik yıkım projelerini Kıyı Hareketi Dayanışma Ağı’ndan Derya Tolgay ile konuştuk.
Tolgay, “Adalarda ulaşım başlı başına bir sorun. Büyükada’ya azman minibüsleri getirmek istiyorlar. Adalar Belediyesi ve Adalılar olarak bu kocaman minibüsleri burada istemiyoruz. Büyükada’da özellikle çok fazla turizm baskısı var.” diyor.
ADALAR’A KARTAL’DAN BÜYÜK MİNİBÜSLER GETİRİLİYOR
En temel ve birincil sorunların başında ulaşım geliyor.Tolgay, bu meseleye ilişkin, “Prens Adaları’nın hepsinde kullanılan elektrikli küçük dolmuş ve taksiler yerine buralara minibüs büyüklüğünde araçlar sokulmak isteniyor. Elbette Adalılar bu araçların Adalar’a sokulmasını istemiyor. Faytonlar kaldırılmadan önce burada bir ulaşım çalıştayı yapıldı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) tüm ulaşım kadrosu geldi, ancak buradan çıkan raporun sonuçlarına dair hiçbir uygulama hayata geçirilmedi.Adalarda ulaşım başlı başına bir sorun. Büyükada’ya azman minibüsleri getirmek istiyorlar. Adalar Belediyesi ve Adalılar olarak bu kocaman minibüsleri burada istemiyoruz. Büyükada’da özellikle çok fazla turizm baskısı var. Mevcut otobüsleri kaldırıp bu minibüsleri devreye sokmak istiyorlar. Maalesef denetim yok. Korsan taksiler yasadışı plakalar alıp burada kullanıyorlar. Son yıllarda akülü araçlar satın alıp korsan taksicilik yapanlar var. Kıyı Kanunu çok net ama muazzam bir denetimsizlik var. Bu Adalar için çok büyük bir kırılma” diyor.Kıyı peyzajının olmadığı, kıyıların dahil edilmediği bir imar planında korumadan bahsedilebilir mi? Mümkün değil…Tolgay, konuyla ilgili davaların açıldığını belirterek, “Arka taraflarda bağ, bahçe olan pek çok alan arsaya dönüştürülmüş durumda. Yakın zamanda bir inşaat furyası başlayacak” diyor.
KIYILAR DAHİL EDİLMEDEN ADALAR İÇİN İMAR PLANI YAPILDI
1984’te SİT alanı ilan edilen Prens Adaları’na ilişkin uzun yıllar herhangi bir koruma planı olmadı. Kasım 2021’de Marmara Denizi ve Adalar, “Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak ilan edildi. Adalar ile ilgili hazırlanacak koruma planında yetki, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na devredildi.Öncesinde bir plan üzerine çalışmaya başlayan İBB ise tamamladığı koruma planını Bakanlık ile paylaştı. Bakanlığın da yaptığı değişiklilerle birlikte hazırlanan imar planında Bakanlık ve iBB anlaştı.Adalar’da yaşayanlar imar planlarının Adalar’ı koruma amacı taşımaktan çok turizm amaçlı gelişmelere zemin sağlayacağını düşünüyor.Nitekim haksız da değiller, Bakanlık bu imar planını “kıyı kesimi ve bazı alanları çıkararak” planları onadı. Adalılar, sahillerin ve kıyı şeridinin plana dahil edilmemesinden dolayı endişeli.Kıyı peyzajının olmadığı, kıyıların dahil edilmediği bir imar planında korumadan bahsedilebilir mi? Mümkün değil…Tolgay, konuyla ilgili davaların açıldığını belirterek, “Arka taraflarda bağ, bahçe olan pek çok alan arsaya dönüştürülmüş durumda. Yakın zamanda bir inşaat furyası başlayacak” diyor.“Heybeliada Sanatoryumu’nun tamamının Diyanet’e devredilmek istenmesi meselesi var. Hemen yanına bir Kızılay kampı kurulmuş durumda, burası da eskiden sanatoryuma aitti. Burayı tamamen Diyanet’e devrederek dini bir alan yaratmaya çalışıyorlar.”
HEYBELİADA SANATORYUMU DİYANET’E VERİLMEK İSTENİYOR
Geçtiğimiz aylarda Heybeliada’nın güney tarafındaki Çamlimanı mevkiinde yer alan ve Türkiye’nin ilk pandemi hastanesi olarak 1924’te kurulan Heybeliada Sanatoryumu’na ait 3 bin 100 metrekarelik kıyı parselinin, Kaymakamlık emri ile boşaltılmasının istendiği ve arazinin İstanbul Müftülüğü aracılığıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredileceği gündeme gelmişti.Tolgay, bu konuya ilişkin dev şu değerlendirmeleri paylaştı:“Heybeliada Sanatoryumu’nun tamamının Diyanet’e devredilmek istenmesi meselesi var. Hemen yanına bir Kızılay kampı kurulmuş durumda, burası da eskiden sanatoryuma aitti. Burayı tamamen Diyanet’e devrederek dini bir alan yaratmaya çalışıyorlar. Orada beş parsel var, ama sadece 254 dönümlük sanatoryumun olduğu alan için dava açılmış. Diğer dört parsel de 2018’den bu yana Diyanet’e devredilmiş durumda.”Doğal alanlarda, korunan alanlarda, SİT bölgelerinde koruma/kullanma dengesinin ibresi hep kullanmadan yana çevrildi.İstanbul’un artık neredeyse sayılı nefes alınabilecek bölgelerinden biri olan Adalar’da bunun en tipik örneğinin zuhur ettiğini görüyoruz.Bu sistematik, bilinçli, topyekün rant, talan ve gasp odaklı politikalardan dönüş için çok köklü ve keskin bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç var.
Yorum Yazın