Kalkınmanın finansmanı (1)

Kalkınmanın finansmanı (1)

Genel olarak, dış ticaret, sürdürülebilir büyüme ve refah için gerekli olan pazarlara, sermayeye, teknolojiye ve kaynaklara erişim sağlayarak ekonomik kalkınmanın kritik bir itici gücü olur. 

DIŞ TİCARET

Dış ticaret, büyüyen ekonomilerde önemli bir faktör. İhracat ve ithalat, uluslararası ticaretin en önemli bileşenleri. Ülkeler, ekonomik büyümeyi ve refahı artırmak için ihracatı artırmaya ve ithalatı azaltmaya çalışır. Küreselleşme, teknoloji ve ülkeler arasındaki rekabet hem gelişmiş hemde gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyüme oranları üzerinde önemli bir etkiye sahip. Küresel etkileri dikkate alan ülkeler dış ticarete önem vermekte ve ihracatı artırarak ekonomik büyüme ve kalkınma hedeflerine ulaşmaya çalışmaktadır.

Dış ticaret çoğu az gelişmiş ülkede milli gelirin oldukça önemsiz bir bölümünü oluşturur.Bugün birçok az gelişmiş ülkede, dış ticaret eskinin sömürge ilişkilerinin devamı niteliğinde devam ediyor. Eskiden koloninin merkezindeki ülkeler doğal kaynakların doğrudan kullanılmasıyla üretilen işlenmemiş ya da yarı işlenmiş birincil mallar ve hammaddeleri ihraç edip, oralardan sanayi malları ithal etmesi gibi; bugünde az gelişmiş ülkeler esas olarak birincil malların net ihracatçıları ve sanayi mallarının net alıcısı. Dünden bugüne sömürgeciliğin şekil değiştirmesi dışında değişen fazlaca bir şey yok.

Kalkınma ve uluslararası ticaretin birbiriyle ilişkilendirilmesine ilişkin çalışmaların tarihi çok eskilere gitmez. Dış ticaret kuramcıları özellikle statik koşullarda ticaretin üretim faktörlerinin rasyonel kullanımı açısından yapacağı etkilerle ilgilenmişler. Buna karşın iktisat tarihçileri işgücü potansiyelinin arttırılması, teknolojik değişmeler gibi arz faktörlerine yönelmiş ve dış talebinin büyümedeki rolü ile fazla ilgilenmemişler.

Dış ticaretin kalkınmanın finansmanında büyük bir önemi var. Çünkü az gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde ticaret ve ödeme bilançoları devamlı açık verir. Söz konusu ekonomiler altın ve döviz stoku bakımından çok zayıf durumdadırlar. Öte yandan sanayileşebilmek için yatırım malları, teçhizat ve ara malları ithal etmek zorundalar. Bu Türkiye’nin de kronikleşmiş problemlerin başında geliyor. 

DIŞ TİCARETİN KALKINMANIN FİNANSMANINDAKİ ÖNEMİ BÜYÜK

Halbuki dış ticaretin kalkınmanın finansmanında büyük bir önemi var. Çünkü az gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde ticaret ve ödeme bilançoları devamlı açık verir. Söz konusu ekonomiler altın ve döviz stoku bakımından çok zayıf durumdadırlar. Öte yandan sanayileşebilmek için yatırım malları, teçhizat ve ara malları ithal etmek zorundalar. Bu konu Türkiye’nin de kronikleşmiş ve bir türlü çözemediği problemlerin başında geliyor. Bu yüzden ekonomi tarihimiz ödemeler dengesi krizleri ya da tehlikeleriyle dolu.

Endüstri toplumu olabilmek için kullanılan dış ticaret politikalarını ikiye ayırmak mümkün: İthal ikamesine ve ihracata dayalı sanayileşme. 1960’lı ve 1970’li yıllarda özellikle Latin Amerika ve Asya ülkeleri ithal ikamesini uyguladılar. Türkiye’de 1960-80 arasında ülke sanayinin korunması ve ithalat edilen malların içeride üretilmesine dayanan bu yöntemi kullandı.

1980’lerden itibaren ihracata yönelik sanayileşme, tüm dünyayı saran neo-liberal rüzgarların ve içe dönük politikaların eksikliklerinin görülmesinden etkilenerek hız kazandı. İhracata dayalı sanayileşme stratejisinin kuramsal ayağını “uluslararası karşılaştırmalı üstünlükler” teorisi oluşturur. Basit olarak ifade etmek gerekirse, her ülke karşılaştırmalı üstünlüğünün bulunduğu alanda üretim yapar ve uluslararası ticaret serbestçe yapılırsa, küresel ölçekte kaynaklar optimal kullanılır ve bu iş bölümünden bütün ülkeler kazançlı çıkar. Bu stratejide geliştirilecek sanayilerin iç piyasadan çok dış piyasa için üretim yapması gerekir. Bu politika, ithalatın yapısından çok ihracatın yapısını değiştirir. Üretilmeyen ve iç piyasada tüketilecek ürünler doğal olarak ithal edilir. 

Türkiye’nin temel sorunu ihracatın ithalatı karşılama oranının düşüklüğü ve ihracatla ithalat arasındaki makası, turizm ya da yurtdışında yaşayan işçilerin gönderdiği döviz gibi unsurlardan oluşan görünmeyen kalemlerin kapatamaması.

İHRACATLA İTHALAT ARASINDAKİ MAKAS TEMEL SORUN

Türkiye’nin temel sorunu ihracatın ithalatı karşılama oranının düşüklüğü ve ihracatla ithalat arasındaki makası, turizm ya da yurtdışında yaşayan işçilerin gönderdiği döviz gibi unsurlardan oluşan görünmeyen kalemlerin kapatamaması. Ülkemizin son 10 yıllık dış ticaret performansını incelediğimizde; 2013’te yüzde 61,9 olan ihracatın ithalatı karşılama oranının 2023’te 70,6 olduğunu görüyoruz. Bu dönem içinde 2019 yılı dikkat çekiyor. O yıl ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 86’ya yükselmiş. Ancak bu ivme devam etmemiş. Sonraki yıllar tekrar düşüşe geçmiş. Problemin temelinde yüksek katma değerli üretime bir türlü geçemememiz yatıyor.  Bu sorunu çözmek için ihracatta atılım yapmak ve kaynak dağılımını ihracata yönelik olarak değiştirmek zorundayız. Tasarruf olmadan yatırım yapılamaz, döviz olmadan mal ithalatı yapılamaz.  Tasarrufun ekonomik istikrardan, dövizinde ihraç edilebilir bir fazlanın yaratılmasından geçtiğini unutmamalıyız. Bunun içinde bir an önce üretim yapısını yüksek katma değerli ve dünyada marka olacak ürün yaratacak şekilde değiştirmeliyiz.

Genel olarak, dış ticaret, sürdürülebilir büyüme ve refah için gerekli olan pazarlara, sermayeye, teknolojiye ve kaynaklara erişim sağlayarak ekonomik kalkınmanın kritik bir itici gücü olur. Etkili ticaret politikaları, altyapı geliştirme, kurumsal çerçeveler ve uluslararası işbirliği, dış ticaretin ekonomik kalkınmayı finanse etmede sağladığı faydaların en üst düzeye çıkarılması için esastır.

 

 

Turgay Bozoğlu
Latest posts by Turgay Bozoğlu (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir