Ekonominin yüzyıllık öyküsü

Ekonominin yüzyıllık öyküsü

Bugün, Türkiye ekonomisi küresel ekonomik dalgalanmalarla ve jeopolitik risklerle mücadele ederken, yerel olarak gelir adaletsizliği ve işsizlik gibi iç zorlukları aşmaya çalışıyor. Bu süreçte, sürdürülebilir ekonomik büyümeyi desteklemek, yenilikçiliği teşvik etmek ve insan kaynaklarına yatırım yapmak gibi politikalar önemli bir rol oynar.

Cumhuriyetimizin 100 yaşına girdiği tarihin hemen ertesinde, yeni bir mecrada sizlerle buluşuyorum. İçimde mutluluk, mutsuzluk, neşe ve öfke birçok duygu prizmadan geçen ışık gibi adeta renk tayfını oluşturuyor. Ruh halim karmakarışık. Tarihi bir dönüm noktasındayız. Cumhuriyeti kuranların başarısından kıvanç duyuyorum. Aynı zamanda ekonomiden, eğitime, hukuk düzeninden, sağlığa, bilime kadar birçok alanda bugün sorunlar yaşıyor ve zamanı kaybediyor oluşumuz da mutsuz olmama neden oluyor.

Bağımsızlığını kazandığı 1923 yılından bu yana Türkiye Cumhuriyeti, büyük ekonomik dönüşümler ve zorluklar yaşadı. Genç cumhuriyetin ilk yılları çok zordu ve ekonomik durumu içler acısıydı. Savaşlardan yorgun düşmüş, bulaşıcı hastalıkların yaygın olduğu, okuma yazma oranının çok düşük olduğu bir halk vardı. 1927 yılında yapılan nüfus sayımında okuma yazma oranı 8,61 olarak saptanmış.  Düşünün bir toplumda her yüz kişiden 91’i okuma yazma dahi bilmiyor. Sadece kadınlara baktığımızda bu oran çok daha düşük. Kadınlarımızın ancak yüzde 3,67’si okuma yazma biliyor.

Nüfus 13,4 milyon. Bunun yüzde 75’i köylerde yaşıyor. Çoğunluğunu da çocuk, yaşlı, kadın ve gaziler oluşturuyordu. Savaş sonrası dönemde ülke, yıpranmış altyapı, yok denilecek sanayi kapasitesi ve yüksek işsizlik sorunlarıyla karşı karşıyaydı. Ancak olağanüstü bir lidere ve gelecek güzel günlere inanan bir ulusa sahiptik.

Cumhuriyetin kurucusu ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, çağdaş bir ulus inşa etmeye yönelik kapsamlı bir reform programı başlattı. Bu program, ülkenin ekonomik altyapısını güçlendirmeyi, endüstrileşmeyi teşvik etmeyi ve tarım sektörünü modernize etmeyi hedefliyordu. Tarım reformları, toprak reformu ve köy enstitüleri gibi önemli adımlar atıldı. Ayrıca sanayi sektörü için devletin öncü olduğu birçok fabrika kuruldu. Bu fabrikalar balo salonları, tiyatro, sinema ve spor salonlarına sahip kampüsler içerisinde kurulmuştu. Böylece modern topluma gidecek örnek yaşam alanları oluşturulmaya çalışılmıştı. 1929’da başlayan ve 1930’lu yıllar boyunca bütün dünyayı etkisi altına alan “Büyük Buhran’ın” olumsuzlukları en aza indirildi, büyüme devam etti.

Ancak, 1950’lerden itibaren Türkiye, çok partili demokrasiye geçişle birlikte ekonomik politikalarda değişiklikler yaşadı. Serbest piyasa ekonomisine yönelik adımlar atıldı ve dış ticaretin liberalleştirilmesi gündeme geldi.

1960’lar ve 1970’lerde ekonomide sanayileşme hız kazandı, ithal ikamesine yönelik politikalar uygulandı. Özellikle 1980’den sonra, serbest piyasa reformlarıyla özelleştirmeler ve dışa açılma politikalarıyla ekonomi liberalize edildi. Bu dönemde, Türkiye ihracatını artırarak uluslararası piyasalarda rekabet gücünü artırdı.

Bugün, Türkiye ekonomisi küresel ekonomik dalgalanmalarla ve jeopolitik risklerle mücadele ederken, yerel olarak gelir adaletsizliği ve işsizlik gibi iç zorlukları aşmaya çalışıyor. En zor günlerde, yeni bir ülkeyi inşa edenlerin çocukları olarak, bizimde bu ülkeyi sorunlarını çözerek mutlu insanların yaşadığı bir vatan haline getireceğimize inancım hiç eksilmedi.

Bununla birlikte, Türkiye’nin ekonomi hikayesi sorunlardan da nasibini aldı. Enflasyon, uzun yıllar boyunca ekonomik istikrarın önemli bir sorunu oldu. Özellikle 1990’lı yıllarda enflasyon oranları yüksek seviyeler ulaştı. Bunun yanı sıra, cari açık, bütçe açığı ve dış ödemeler dengesi gibi sorunlar sık sık gündeme geldi.

2001 yılından itibaren Dünya Bankası ve IMF desteğiyle “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” uygulanmaya başlandı. 2001-2006 arası bu programın etkisiyle düşük enflasyon, düşük cari açık ve yüksek büyüme hızları yakalandı. Ancak, 2000’lerin sonlarından itibaren, ekonomik dalgalanmalar ve dış ticaret açığı gibi sorunlar ortaya çıktı. 2010’lar ise, ekonomik büyüme ile birlikte yüksek enflasyon ve cari açık gibi sorunlarla mücadele yılı oldu.

2018 yılında geçilen “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ülkemizde adeta ekonominin baş aşağıya yuvarlanmasına neden oldu. 2021 yılı Eylül’ü ise adeta ekonomimiz için olumsuz anlamda bir kilometre taşı oldu. Faizleri indirerek enflasyonun kontrol edilebileceği savı uygulanmaya başladı. Faizler düşerken, enflasyon yükselmeye devam etti. Herkes Türk Lirası’ndan kaçarak döviz tutmaya yöneldi. Önlem olarak Kur Korumalı Mevduat yürürlüğe konuldu. Böylece TL adeta mezara konularak, ekonomi dolarize edilmiş oldu.

28 Mayıs 2023 cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen ardından ekonomi de yaklaşım yeni bir ekonomi yönetimiyle birlikte değişti. Yaşanan enflasyonun yüzde yüzleri geçmesi, döviz rezervlerinin tükenmesi bunu zorunlu kıldı. “Faiz sebep; enflasyon sonuç” teorisi rafa kalktı. Ülkemizin rasyonelliğe dönmek dışında bir seçeneği kalmamıştır diyen bir ekonomi yönetimi, kendi politikalarını uygulamaya başladı.

Politika faizi artırılmaya başlandı, dolaylı vergilerde önemli artışlar yapıldı. Talebi kontrol etmek için kredi faizleri artırıldı ve miktarsal sıkılaştırmaya gidildi. Hazine ve Maliye Bakanı, körfez ülkelerini ve finans merkezlerini döviz bulabilmek için devamlı olarak turluyor. Ancak şu ana kadar ne anlamlı bir dış kaynak bulunabildi ne de enflasyonla mücadelede yol alındı.

Bugün, Türkiye ekonomisi küresel ekonomik dalgalanmalarla ve jeopolitik risklerle mücadele ederken, yerel olarak gelir adaletsizliği ve işsizlik gibi iç zorlukları aşmaya çalışıyor. Bu süreçte, sürdürülebilir ekonomik büyümeyi desteklemek, yenilikçiliği teşvik etmek ve insan kaynaklarına yatırım yapmak gibi politikalar önemli bir rol oynar. En zor günlerde, yeni bir ülkeyi inşa edenlerin çocukları olarak, bizimde bu ülkeyi sorunlarını çözerek mutlu insanların yaşadığı bir vatan haline getireceğimize inancım hiç eksilmedi. Umarım Türkiye, ekonomik seviyesini yükseltmek ve toplumsal refahı artırmak adına doğru adımları atarak gelecekte daha güçlü bir konumda olacak. Nice yüzyıllara!

Turgay Bozoğlu
Latest posts by Turgay Bozoğlu (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir