Milli başarılar üzerindeki popülizm gölgesi

Milli başarılar üzerindeki popülizm gölgesi

Milyonların ekran başına kilitlendiği maçın öncesinde ve sonrasında sosyal medyada yapılan Osmanlı Tarihi/Viyana Kuşatması göndermeli paylaşımlar, farklı yorumları da beraberinde getirirken A Milli Futbol Takımımız adına golü atan Merih Demiral’ın gol sonrası sevincinde “bozkurt selamı’’ vermesi ise siyaset zeminine çekilen farklı bir tartışma konusu olmuştur.

A Milli Futbol Takımımızın, EURO 2024 son 16 turunda Avusturya’yı 2-1 mağlup ederek adını çeyrek finale yazdırması ülke genelinde büyük bir sevinç yaratmıştır. Milyonların ekran başına kilitlendiği maçın öncesinde ve sonrasında sosyal medyada yapılan Osmanlı Tarihi/Viyana Kuşatması göndermeli paylaşımlar, farklı yorumları da beraberinde getirirken A Milli Futbol Takımımız adına golü atan Merih Demiral’ın gol sonrası sevincinde “bozkurt selamı’’ vermesi ise siyaset zeminine çekilen farklı bir tartışma konusu olmuştur.

Futbol, modern dünyanın en popüler sporlarından biridir. Milyonlarca insanı ekran başına kilitleyen, stadyumları dolduran bu oyun, sadece bir spor dalı olmaktan öte toplumsal, kültürel ve politik bir fenomen haline gelmiştir. Futbol, kitlelerin dikkatini çekme ve duygusal bir bağ kurma konusunda benzersiz bir güce sahiptir. Bir futbol takımının başarısı veya başarısızlığı, taraftarların günlük hayatını doğrudan etkilemektedir. Özellikle yerel veya milli takımların maçları, toplumun geniş kesimlerini bir araya getiren, coşku ve gurur uyandıran etkinliklerdir. Bu bağlamda, futbolun sadece bir oyun değil, toplumsal bir olgu olduğu söylenebilmektedir.

Futbol ve tarih biliminin yolu, özellikle milliyetçilik ve popülizm bağlamında sıkça kesişmektedir. Bir futbol takımının tarihi başarıları, ulusal kimliğin bir parçası haline gelirken örneğin; bir dünya kupası zaferi, sadece spor dünyasında değil, ulusal hafızada da önemli bir yer tutmaktadır. Zira bu tür başarılar, milliyetçi ve popülist söylemler için güçlü bir malzeme kaynağı mahiyetine sahiptir.

Popülizm, kitleleri etkilemek ve mobilize etmek için futbolu ve tarihi etkin bir şekilde kullanmaktadır. Futbol takımlarının başarıları, ulusal gururu pekiştirmek için kullanılırken, tarihsel olaylar ve semboller, toplumsal birliği ve milli kimliği güçlendirmektedir. Bu bağlamda, futbol ve tarih, popülist söylemin ve politikaların inşasında son derece önemli bir rol oynamaktadır.

Özellikle Türkiye’deki popülizm algısı, tarihsel ve kültürel dinamiklerle şekillenmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden itibaren halkın iradesine vurgu yapan hareketler, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte daha da belirgin hale gelirken toplumda derin kutuplaşmalara ve güvensizlik ortamına yol açmıştır.

Keza popülizm, var olan gerçekliği perdeleyerek sürrealist bir dünya sunabilmektedir. Örneğin milli maça atıfla Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve Viyana Kuşatması’nda şehit düşen askerleri anarken kuşatmanın Merzifonlu Kara Mustafa Paşa yüzünden başarısız olduğu, askerlerin bu sebeple şehit düştüğü, başarısızlıkla sonuçlanan kuşatma sonrasında Merzifonlu’nun idam edildiği gerçeğinin üstünü örtebilmektedir.

POPÜLİZM, SÜRREALİST BİR DÜNYA SUNABİLMEKTEDİR

Türkiye-Avusturya arasındaki futbol maçını, ana akım tarihçiliğin refleksleri ve nobran sağ ideolojinin hegemonyasıyla yorumlamak bu duruma en güzel örneği ortaya koymuştur. Bir spor musabakasının Viyana Kuşatması gibi geçmiş bir savaş mücadelesine kıyas edilerek elde edilen başarının gururunu, geçmişteki başarısızlıkla eşitlemek özellikle sosyal medyadaki popülizmin var olan etkisini gözler önüne sermiştir. Keza popülizm, var olan gerçekliği perdeleyerek sürrealist bir dünya sunabilmektedir. Örneğin milli maça atıfla Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve Viyana Kuşatması’nda şehit düşen askerleri anarken kuşatmanın Merzifonlu Kara Mustafa Paşa yüzünden başarısız olduğu, askerlerin bu sebeple şehit düştüğü, başarısızlıkla sonuçlanan kuşatma sonrasında Merzifonlu’nun idam edildiği gerçeğinin üstünü örtebilmektedir.

Türk toplumu, tarih boyunca milli değerlerine ve birlik duygusuna büyük önem vermiştir. Bu duyguların en belirgin yansımalarından biri de Milli spor takımları ve özellikle de Milli Futbol Takımı’dır. Türk Milli Futbol Takımı, ulusal gururun ve birlikteliğin simgesi olarak görülmekte ve toplumun geniş kesimlerinde büyük bir öneme sahiptir. Milli Takım, Türk toplumunda birleştirici bir güç olarak görülmektedir. Maç günlerinde, milyonlarca insan televizyonları başında veya stadyumlarda bir araya gelerek takımını desteklemekte ve bu ortak deneyim, ulusal birliğin pekişmesine katkı sağlamaktadır. Farklı siyasi görüşlere, ekonomik düzeylere ve yaşam tarzlarına sahip bireyler, Milli Takım etrafında birleşerek ortak bir heyecan ve gurur yaşamaktadır. Milli maçlar, toplum arasında en heyecan dolu hislerle, başarısıyla gurur duyulacak, başarısızlığıyla üzüntü paylaşılacak toplumsal bir paydaşlığı simgelemektedir.

Zira toplumun aynı renklere destek vererek tek bir forma uğruna kenetlendiği milli maç hissiyatı, siyaset gündemi sebebiyle yeterince kutuplaşmış olan toplumun “millet olma bilinciyle’’ tek vücut olduğu nadir duygulardan biridir. Bu günlerde ihtiyaç duyulan ve böylesine nadir olan toplumsal hissiyatlara -istemeden de olsa- zarar vermenin kimseye bir faydası yoktur.

TOPLUMSAL HİSSİYATLARA ZARAR VERMENİN KİMSEYE FAYDASI YOK

Popülizm üzerinden inşa edilen ideolojik, ayrıştırıcı, birlik ve beraberlik duygusuna zede verici her türlü hareket ve yaklaşım, milli başarılarımıza gölge düşürdüğü gibi toplumsal bütünlüğümüzü tehlikeye atan bir riski de taşımaktadır. Zira toplumun aynı renklere destek vererek tek bir forma uğruna kenetlendiği milli maç hissiyatı, siyaset gündemi sebebiyle yeterince kutuplaşmış olan toplumun “millet olma bilinciyle’’ tek vücut olduğu nadir duygulardan biridir. Bu günlerde ihtiyaç duyulan ve böylesine nadir olan toplumsal hissiyatlara -istemeden de olsa- zarar vermenin kimseye bir faydası yoktur.

Milli başarılar elbette ki en büyük gurur kaynaklarıdır. Ancak gururun somutlaştırılırken kullanılan ayrıştırıcı ifadesi, sevindirmekten çok üzücü sonuçlar doğurabilmektedir. Millet olabilmenin siyaset ve ideolojiler üstü yanı unutulmadan çeşitli zenginlikleri barındıran bir bütünden mütevellit olduğu hatırlanmalıdır.

Millet olabilmenin siyaset ve ideolojiler üstü yanı, toplumsal bütünlüğün ve ortak kimliğin en önemli unsurlarından biri olduğu gibi tarihsel bağlam, kültürel miras, ortak değerler ve sosyal bağlar gibi yapılarla temellenmektedir. Siyasi ve ideolojik farklılıklar zamanla değişse de millet olma bilinci, toplumun ortak değerleri ve hedefleri etrafında birleşmesini sağlayan kalıcı bir güçtür. Unutulmamalıdır ki bu bilinç, geçmişten geldiği gibi geleceği de şekillendirmektedir.

 

Tunay Şendal

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir