Ergun Hoca’nın ardından…

Ergun Hoca’nın ardından…

Akademik yaşamda da siyasal alanda da kendini demokrat olarak sunup, bunun abecesini öğrencilerine okutup ya da seçmenlerine söyleyip başkalarının inançlarına ve fikirlerine saygı ve uzlaşma gibi demokrasinin temel değerlerine özel yaşamında hiç yer vermeyen; kısaca göründüğü gibi olmayan çok sayıda kişi biliriz. Ergun Hoca yaşamı boyunca sınırlı siyasal iktidarın, parlamenter sistemin, eşitliğin, laikliğin ve hak ve özgürlüklerin önemini okuttu, yazdı ve savundu.                                                                                                            

Ergun Hoca, benim için iki yönüyle değer taşıyor. Ben bir anayasa hukukçusuyum. Kuşkusuz Ergun Hoca’yla ilişkimde akademik yönün büyük bir yeri var. Ancak, onunla ilişkimdeki insani boyut belki de profesyonel alandan daha önemli. Ergun Özbudun, dedem Prof. Dr. Bülent Nuri Esen’in öğrencisi ve asistanıydı. Bülent Nuri Esen, Ergun Hoca’yı çok severdi, çok akıllı ve çalışkan bulurdu. Ergun Hoca, hukuk fakültesini bitirir bitirmez soluğu dedemin odasında alıp çekingen bir ifadeyle asistan olmak istediğini söyleyince, Bülent Nuri hiç duraksamadan, “Bu iş mahlul Ergun’cuğum” demiş. İşte o andan itibaren Ergun Hoca ailemizin bir üyesi oldu. Bülent Nuri ve Ergun Hoca arasında, o zamanlarda hoca ile asistan arasında görülmeyecek ölçüde sıcak bir ilişki hep olageldi. Ergun Hoca da yaşamı boyunca Bülent Nuri Esen’den büyük bir saygıyla, sevgiyle ve özlemle söz etti. Her görüşmemizde bana, mutlaka onunla olan bir anısını anlatmayı ihmal etmezdi. İşte bu nedenle Ergun Hoca benim ve kardeşim için hep biraz da dedemin bir emaneti oldu.

Ergun Hoca, çok zarif ve görgülü bir insandı. Farklı kültürleri kucaklayan derin bir birikimi ve geniş bir ilgi alanı vardı. Örneğin, hocayı azıcık tanıyanlar onun Türk sanat müziğine olan merakını ve çok geniş bir repertuvara sahip olduğunu bilir. Hocanın, içinde ancak Türk sanat müziği ustalarının bilebileceği eserlerden oluşan bir de not defteri vardı. Daha önce bilmediğim çok sayıda besteciyi, makamı, aralarındaki farkları hep Ergun Hoca’dan öğrendim. Ergun Hoca Türk sanat müziğini ne kadar seviyorsa, klasik batı müziğine de bir o kadar meraklıydı. Bu bakımdan tam bir “Cumhuriyet çocuğu” olduğunu söylemek herhalde yersiz olmaz.

Ergun Hoca’nın çok yönlülüğünün bir başka örneği de fıkra merakıydı. Hoca, yıllar içinde gittiği ve yaşadığı farklı ülkelerden, farklı kültürlerden edindiği dost ve arkadaşlarından öğrendiği fıkralarla çok geniş bir literatür yaratmıştı. Her duruma, her konuya yakışan bir fıkrası mutlaka olurdu. Her görüşmemiz illa ki bir fıkra ile biterdi. Hatta, “Hocam, gelin bunları sözlü hafızadan çıkarıp kitaplaştıralım” dediğimde her zamanki alçakgönüllülüğü ile “Aman sen de, kim okuyacak ki benim fıkraları!” diye cevap verir, bu işe hiç yanaşmazdı. Hoca, bunları yayınlamadı, ama benim, eşi Serap Hocanın ve başka birkaç arkadaşımızın ısrarına dayanamayıp 2018’de en sevdiği fıkraları kaleme aldı ve birkaç kişiyle paylaştı.

En aykırı olduğunu düşündüğünüz fikirleri bile onunla tartışabilirdiniz, savunabilirdiniz, onu eleştirebilirdiniz. Asla yadırgamazdı, yargılamazdı. Aynı düşüncede değilseniz “I agree to disagree”, yani “aynı fikirde olmadığımız konusunda hemfikirim” derdi.

HER YERDE DEMOKRAT

Ergun Hoca’nın bence en önemli özelliklerinden biri alçakgönüllülüğü ve demokrat kişiliği idi. Akademik yaşamda da siyasal alanda da kendini demokrat olarak sunup, bunun abecesini öğrencilerine okutup ya da seçmenlerine söyleyip başkalarının inançlarına ve fikirlerine saygı ve uzlaşma gibi demokrasinin temel değerlerine özel yaşamında hiç yer vermeyen; kısaca göründüğü gibi olmayan çok sayıda kişi biliriz. Ergun Hoca yaşamı boyunca sınırlı siyasal iktidarın, parlamenter sistemin, eşitliğin, laikliğin ve hak ve özgürlüklerin önemini okuttu, yazdı ve savundu. Söylediği, yazdığı ve savunduğu gibi de yaşadı. Örneğin, hoca beni akademik yaşamımın en başından beri hep bir meslektaşı olarak görmüş ve öyle davranmıştır. Her zaman benimle ve benim düzeyimdeki diğer meslektaşlarla eşitlikçi bir ilişki kurmaya özen göstermiştir. En aykırı olduğunu düşündüğünüz fikirleri bile onunla tartışabilirdiniz, savunabilirdiniz, onu eleştirebilirdiniz. Asla yadırgamazdı, yargılamazdı. Aynı düşüncede değilseniz “I agree to disagree”, yani “aynı fikirde olmadığımız konusunda hemfikirim” derdi.

Ergun Hoca’nın kapısı herkese açıktı. Bilkent Üniversitesinde çalıştığı zamanlarda bazen tek başına bazen başka arkadaşlarla birlikte hocayı ziyarete giderdik. O kadar işinin gücünün arasında bir gün olsun bizi geri çevirmemiştir. Hocanın bir başka özelliği bilgisini ve birikimini başkalarıyla paylaşmaktan hiç kaçınmamış olmasıdır. 2000’lerin başında doktorasını henüz bitirmiş, ancak yardımcı doçentlik kadrosu bulamamış tıfıl bir araştırma görevlisiyken yazdığım İngilizce bir makaleyi utana sıkıla hocaya götürüp okuyup okuyamayacağını sormuştum. Bana büyük bir alçak gönüllülükle “Tabii ki okurum, karşılıklı birbirimizin bilgisinden ve görüşlerinden yararlanacağız” demişti. Daha sonra, bundan cesaret alıp başka yazılarımı da hocayla paylaştım.

Prof. Dr. Bülent Nuri Esen’in, Ergun Hoca’nın “Batı Demokrasilerinde ve Türkiye’de Parti Disiplini”, Siyasal Partiler”, “Türkiye’de Sosyal Değişme ve Siyasal Katılma” gibi çalışmalarını işaret ederek “Artık Anayasa Hukuku budur. Ergun’u izleyin” diye asistanlarına salık verdiğini biliyorum.

ANAYASA HUKUKUNU DÖNÜŞTÜREN KİŞİ

Ergun Hoca, kuşkusuz çok önemli bir bilim insanıydı. Çok zeki, çalışkan ve disiplinliydi. Çok güçlü bir iş ahlakına sahipti. Türk Anayasa Hukuku alanını dönüştüren kişi Ergun Hoca’dır desek, herhalde abartmış olmayız. Klasik Türk Anayasa Hukuku yazını büyük ölçüde Fransız Anayasa Hukuku literatürüne dayanırken bu alanı Anglosakson Anayasa Hukuku’na açan ve siyaset bilimiyle temasını sıkılaştıran kişi Ergun Özbudun’dur. Prof. Dr. Bülent Nuri Esen’in, Ergun Hoca’nın “Batı Demokrasilerinde ve Türkiye’de Parti Disiplini”, Siyasal Partiler”, “Türkiye’de Sosyal Değişme ve Siyasal Katılma” gibi çalışmalarını işaret ederek “Artık Anayasa Hukuku budur. Ergun’u izleyin” diye asistanlarına salık verdiğini biliyorum.

Ergun Özbudun, aynı zamanda çok üretken bir bilim insanıydı. Ergun Hoca, Türkiye’deki neredeyse bütün Anayasa Hukukçularının yabancı dilde yaptıkları yayınların toplamı kadar yayını tek başına yapmıştı. Bu tespitimi de sık sık kendisiyle paylaşırdım. O her zamanki alçak gönüllülüğüyle, “Aman efendim, olur mu hiç öyle şey!” derdi, ama istatistiksel veriler de ortadaydı.

Gerçekten de Ergun Hoca, Anayasa Hukuku alanında Türkiye’nin yetiştirdiği ilk ve en önemli uluslararası isimdir. Dünyanın en prestijli üniversitelerinde dersler ve konferanslar verdi. Çok sayıda İngilizce makalesi dünyanın en prestijli dergilerinde ve kitapları çok iyi bilinen uluslararası yayınevleri tarafından yayınlandı. Uzun yıllar Venedik Komisyonu üyeliği yaptı. Burada Komisyonun en önemli, en çok atıf yapılan raporlarına imza attı. 1995 tarihli “Emergency Powers” olağanüstü yetkiler; 1996 tarihli “Human Rights and the functioning of the democratic institutions in emergency situations”; 2009’da “Comments on the Role of the Opposition” ilk elden sayılabilecekler arasında. Ergun Hoca, her alandaki alçakgönüllülüğü ve paylaşımcılığıyla uluslararası alandaki birikimini de bizlerle paylaşmaktan hiç çekinmedi. 1990’larda Türk Demokrasi Vakfının başkanvekili iken siyaset bilimi ve anayasa hukuku alanında görmeyi hayal bile edemeyeceğimiz dünyaca ünlü isimleri Ankara’ya davet edip bizlerle tanıştıran kişi Ergun Özbudun’dur. Nitelikli yabancı yayın yapmak, nitelikli uluslararası akademik etkinliklere katılmak ve anayasa hukuku alanında faaliyet gösteren uluslararası örgütlerin üyesi ve yöneticisi olmak yoluyla evrensel bir bilim insanı olma isteğini ve çabasını Ergun Hoca’nın verdiği desteğe ve cesarete borçluyum.

Nur içinde yatsın.

Selin Esen, Prof., Dr., Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı

Selin Esen
Latest posts by Selin Esen (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir