İran halkı neden seçim sandığına güvenmiyor?

İran halkı neden seçim sandığına güvenmiyor?

Bugün İran’ın Dini Rehberi olan Ayetullah Hameneyi, ülkenin yasama, yürütme ve yargısı üzerinde “ömür boyu atanmış” tek hâkim güçtür. Hameneyi seçimlerde sadece bir oyu olduğunu söylese de özellikle 6 üyesini direkt atadığı Anayasayı Koruyucular Konseyi üzerinden seçimlere etki ediyor. Böylelikle halk sandığa gidip “seçeceği” bir cumhurbaşkanıyla herhangi bir değişim dinamiği yaratacağına artık inanmıyor.

Tarih 19 Mayıs 2024’ü gösterdiğinde İran’ın Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi taşıyan helikopter düştü ve kendisi hayatını kaybetti. Bundan dolayı da ülkede 24 Haziran’da olağanüstü cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. 

İran’da 2021 yılında yapılan son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde resmî sonuçlara göre 59 milyon 310 bin 397 seçmenden sadece 28 milyon 933 bin 4 kişi sandığa gitmişti ve katılım oranı %48.8 seviyesinde kalarak 1979’daki İslam Devrimi’nden bu yana en düşük katılım ve en az oyla seçilen cumhurbaşkanı olarak İbrahim Reisi tarihe geçmişti. 

İbrahim Reisi cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğu günden öldüğü güne kadar hem iç politikada hem de dış politikada başarısız oldu. Mahmud Ahmedinejad’dan “aşırma” olan kabinesindeki bakanlar birbirinden başarısız ve tartışmalı isimlerden seçildi ve herhangi bir yönetim niteliği ortaya koyamadılar. Gafları, hitabet eksikliği ve yönetim zafiyetiyle birlikte yıllar içerisinde İbrahim Reisi için inşa edilmeye çalışılan “güçlü lider” ve “geleceğin Rehber’i” gibi imajlar bizzat Reisi tarafından yıkılmış oldu çünkü kendisinin yönetim yetkinliği ve niteliği İran’ın muhafazakârlar dahil tüm devlet kanatları arasında tartışılıyordu.

Seçim sistemi zaten en baştan ülke nüfusunun büyük bir muhalif kısmını elemek üzere tasarlanmış durumda. Benzer şekilde, Şii mezhebine mensup olmayanlar ve Müslüman olmayanlar da aday olamıyorlar. İran hem anayasal yönetim biçimi hem de seçim yasaları bağlamında kendine has özelliklere ve karmaşık bir yapıya sahip. Ülkenin en büyük yönetim paradokslarından biri seçilmiş cumhurbaşkanının üzerinde ömür boyu atanmış bir Dini Rehber’in bulunması.

İran, İslami bir cumhuriyet ve belirli periyotlarda seçimlere gidiyor ancak “İran’da düzenlenen seçimler ne kadar özgür?” sorusunun cevabı net: İran’da seçimler düzenlense de özgür bir seçim yapısından söz edilemez. İran’ın neden özgür bir seçim sistemine sahip olmadığını anlayabilmek için anayasal yönetim yapısına bakmak gerek.

Velayet-i Fakih makamı İran’ın en temel ve en üst yönetim merciidir. İran Anayasası’na göre, Şiilerin 12. İmamı Mehdi’nin zuhur etmediği süre içerisinde İran’da onun temsilcisi ve onun adına yönetim yetkisi Veli-i Fakih’in (Dini Rehber) sorumluluğundadır. Bu kurumun ismi dini rehberlik olsa da aslında İran’daki her konuda ilk ve son sözü söyleyen kişidir ve seçilmiş cumhurbaşkanının, yasama ve yargı erkinin üstünde tek karar merciidir. 

İran’daki seçimlerin tüm denetimi 16 maddelik bir kanunun tanıdığı geniş yetkilerle Anayasayı Koruyucular Konseyi’ne verilmiştir. Koruyucular Konseyi İran devletinin en önemli anayasal kurumlarından biridir. Mecliste çıkan tüm kanunlar Koruyucular Konseyi’nin dini ve hukuki denetiminden geçmeden yürürlüğe giremez ve Konsey’in kanunları onaylaması gerekir. Öte taraftan seçimlerde aday olan her kişinin seçilme şartlarına sahip olduğu (Salahiyet) Koruyucular Konseyi tarafından onaylanmalıdır. Konsey tarafından reddedilen hiç kimse seçimlere katılamaz. Koruyucular Konseyi veya Anayasayı Koruma Konseyi 12 üyeden oluşur. Bu üyelerden 6’sı fakihlerden (Ayetullah) oluşur ve direkt olarak Dini Rehber Ayetullah Hameneyi tarafından atanır. Diğer 6 üye ise hukukçulardan oluşur ve Yargı Erki Başkanı’nın önerdiği isimler arasından Meclis tarafından seçilir.

İran’daki seçim sistemi incelendiğinde; hem adaylık sürecinde hem de adaylıktan sonraki süreçte sistemin sıkı bir denetim uyguladığı görünüyor. Düzene ve Dini Rehberliğe tam bağlılık temel kıstas ve adaylar hem polis hem de istihbarat tarafından araştırılıyor.

DİNİ REHBERLİĞE BAĞLILIK TEMEL KISTAS

Burada “Dini Rehber Meclis tarafından seçilen Koruyucular Konseyi üyelerine müdahale etmiyor” savı öne sürülebilir. Ancak dikkat edilmesi gereken konu şudur: Meclis’teki milletvekilleri seçilmeden önce salahiyetleri (seçilme yeterlilikleri) Koruyucular Konseyi tarafından onaylanmış kişilerden oluşuyor ve hepsi Dini Rehberliğe bağlılığı onaylanmış kişiler. Ayrıca Koruyucular Konseyi’nin hukukçu üyelerini de Dini Rehberin direkt olarak atadığı Yargı Erki Başkanı Meclis’e öneriyor. Böylelikle Koruyucular Konseyi’nin 6 dini üyesi direkt olarak, 6 hukukçu üyesi de dolaylı olarak Dini Rehber tarafından atanmış oluyor.

İran’da seçimlere katılmak isteyen kişilerin İçişleri Bakanlığı’na yaptıkları başvurular Koruyucular Konseyi tarafından incelenir ve düzenin amaçlarına uymayan hiç kimsenin seçime girme yeterliliği onaylanmaz. Koruyucular Konseyi üzerinden muhalif olanlar elenir ve adaylıkları reddedilir. Bu da İran’da özgür bir aday olma sürecinin yaşanmadığını, dolayısıyla özgür bir seçimin olmadığını gösteriyor. Yani sistem sadece “kendi reformisti” ve “kendi muhafazakârı” olanları halkın önüne sunuyor ve dayatıyor.

İran’daki seçim sistemi incelendiğinde; hem adaylık sürecinde hem de adaylıktan sonraki süreçte sistemin sıkı bir denetim uyguladığı görünüyor. Düzene ve Dini Rehberliğe tam bağlılık temel kıstas ve adaylar hem polis hem de istihbarat tarafından araştırılıyor. Bu raporlar üzerinden de Koruyucular Konseyi kimlerin seçime girip kimlerin seçime giremeyeceğine karar veriyor. Yani ne seçme ne de seçilme özgürlüğünden söz etmek mümkün. Tüm seçim sistemi ve nihai adaylıklar farklı aparatlar ve kurumlar vasıtasıyla direkt Dini Rehber Ayetullah Hameneyi’nin iradesine göre şekilleniyor.

2024 yılı itibariyle yaklaşık 85 milyonluk nüfusu olan İran’da 62 milyona yakın seçmen var ve Mart ayında yapılan son genel seçimlerde sadece 25 milyon seçmenin sandığa gittiği görülüyor. İkinci tur genel seçimlerinde ise katılım oranı resmî olarak sadece %7’de kaldı.

SON SEÇİME KATILIM ORANI YARININ ALTINDA

Sistemin amacı halkın iradesiyle şekillenen bir süreci ortaya koymak değil, Rehberlik makamına mutlak bağlı olan, hâkim devlet oligarşisi ve müesses nizamın devamı için gereken her şeyi sorgusuz sualsiz yapabilecek kişilerin Meclis ve Uzmanlar Meclisi koltuklarına oturmasını sağlamaktır. Böylelikle halk; kendi meşru temsilcilerinin yarışa giremediği bir seçim sisteminde oy kullanmaya sıcak bakmıyor.

2024 yılı itibariyle yaklaşık 85 milyonluk nüfusu olan İran’da 62 milyona yakın seçmen var ve Mart ayında yapılan son genel seçimlerde sadece 25 milyon seçmenin sandığa gittiği görülüyor. İkinci tur genel seçimlerinde ise katılım oranı resmî olarak sadece %7’de kaldı. 2020’de yapılan meclis seçimlerinde İran rejimi tarihi bir darbe yemiş ve katılım oranı sadece %42’de kalmıştı. 2021 yılında yapılan son cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılım oranı %48’de kalmıştı ve İbrahim Reisi %42 oy olarak 1979 İslam Devrimi sonrasında en az oyla seçilen cumhurbaşkanı olmuştu. Görüleceği üzere İran’da Cuma günü yapılan seçimlere katılım oranı 2021’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de altına düşmüş durumda.

24 Haziran’daki olağanüstü cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de katılımın yüksek olması beklenmiyor. Bugün İran’ın Dini Rehberi olan Ayetullah Hameneyi, ülkenin yasama, yürütme ve yargısı üzerinde “ömür boyu atanmış” tek hâkim güçtür. Dini Rehber Ayetullah Hameneyi kendisinin seçimlerde sadece bir oyu olduğunu söylese de özellikle 6 üyesini direkt olarak atadığı Anayasayı Koruyucular Konseyi üzerinden seçimlere etki ediyor ve seçime girecek adayları belirleyebiliyor. Böylelikle halk sandığa gidip “seçeceği” bir cumhurbaşkanıyla herhangi bir değişim dinamiği yaratacağına artık inanmıyor.

Savash Porgham

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir