Hani adalet mülkün temeliydi?

Hani adalet mülkün temeliydi?

Hz. Ömer’e atfedilen ve adliye binalarında ve duruşma salonlarında yer alan “Adalet mülkün temelidir” sözündeki “mülk” ne demekti, unuttuk mu?! Arapçada mülk kelimesi; devlet, iktidar, düzen, egemenlik, ülke” anlamlarına gelmiyor muydu?! Şeyh Edebali, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” dememiş miydi?! Hz. Ömer, “Doğruluk ve adalet her ne kadar seni öldürse bile ondan ayrılma” dememiş miydi?!

Son dönemdeki Ayhan Bora Kaplan soruşturması, Kobani davası, Gezi davası, 28 Şubat davası ve daha pek çok siyasi temelli davanın ortaya koyduğu üzere; Türkiye’de her alanda büyük bir yozlaşma ve kokuşmuşluk hâkim durumda. Hizipleşme, çeteleşme, gruplaşma, mafyalaşma, tarikat ve cemaatlerin sultası ülkenin nefes borusu olması gereken tüm kurum ve kuruluşların boğazına çökmüş durumda.

Hz. Ömer’e atfedilen ve adliye binalarında ve duruşma salonlarında yer alan “Adalet mülkün temelidir” sözündeki “mülk” ne demekti, unuttuk mu?! Arapçada mülk kelimesi; devlet, iktidar, düzen, egemenlik, ülke” anlamlarına gelmiyor muydu?! Şeyh Edebali, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” dememiş miydi?! Hz. Ömer, “Doğruluk ve adalet her ne kadar seni öldürse bile ondan ayrılma” dememiş miydi?! Bugün ülke yönetimine hâkim olan ve her fırsatta kendilerine İslam’ı referans aldıklarını söyleyen milliyetçi-mukaddesatçı siyasal İslamcılar bu düsturu unuttular çünkü adaleti sağlamakla yükümlüyken adaletsizliği memleketin her yerine hâkim kılmakla meşguller!

World Justice Project’in (Dünya Adalet Projesi) 2023 Hukukun Üstünlüğü Endeksi raporuna göre, Türkiye hukukun üstünlüğü konusunda yıllardan beri hızlı bir şekilde düşüşte ve totalde 0.41 puanı bulunan Türkiye bu skorla 142 ülke arasında 117. sırada bulunuyor ve hem bölgesel hem de küresel ortalamaların altında kalıyor. 

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ ENDEKSİNDE 117. SIRADAYIZ

World Justice Project (Dünya Adalet Projesi)’nin 2023 Hukukun Üstünlüğü Endeksi raporuna göre, Türkiye hukukun üstünlüğü konusunda yıllardan beri hızlı bir şekilde düşüşte ve totalde 0.41 puanı bulunan Türkiye bu skorla 142 ülke arasında 117. sırada bulunuyor ve hem bölgesel hem de küresel ortalamaların altında kalıyor. Türkiye bu sıralama ile Nijer, Siena Leone, Guatemala, Madagaskar, Angola, Kolombiya gibi ülkelerin bile altında yer alıyor. Söz konusu rapora göre, İşte Türkiye’nin hukukun üstünlüğü karnesi:

– Hükümet Yetkilerine Getirilen Kısıtlamalar: 0,28 puan, 137. Sırada yer alıyor.

– Yolsuzluğun Yokluğu: 0,44 puan, ile 77. Sırada yer alıyor.

– Açık Hükümet: 0,40 puan ile 107. sırada yer alıyor.

– Temel Haklar: 0,30 puan ile 133. Sırada yer alıyor.

– Düzen ve Güvenlik: 0,72 puan ile 75. Sırada yer alıyor.

–  Düzenleyici Uygulama: 0,42 puan ile 116. Sırada yer alıyor.

–  Sivil Adalet: 0,41 puan 119. Sırada yer alıyor.

– Ceza Adaleti: 0,38 puan 107. Sırada yer alıyor.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) ‘Bir Bakışta Hükümet 2023’ raporuna göre Türkiye yargıya güvende 38 üye ülke arasında 36’ncı, sıralamaya 7 aday ülke dahil edildiğinde ise 40’ıncı durumda. 2010’da yüzde 59 olan yargıya güven 2020’de yüzde 37, 2022’de ise yüzde 33’e kadar geriledi. Vatandaşların sadece yüzde 15’i yargının bağımsız olduğunu düşünüyor.

Erkler ayrılığı ilkesi nedir? Kuvvetler ayrılığı veya güçler ayrılığı ilkesi; devlet organları olan yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden ayrılmış oldukları ve birbirlerinin yetki alanlarına müdahale edemeyecekleri anlamına gelir. Bu model devletin her biri birbirinden ayrı ve bağımsız güçlerdeki kol ve sorumluluk alanlarına ayrıldığı ve böylece her bir güç ve kolun bir diğeri ile güç ve sorumluluk alanları bakımından bir çatışma yaşamalarını engellemek için vardır. Ancak Türkiye’ye hâkim kılınan tek adam rejimiyle birlikte tüm kuvvetler tek bir kişinin iradesine hapsedilmiş durumda.

Artık Türkiye’de yargı siyasal iktidar ve şürekasının emir eri konuma getirilmiştir, hukuk sistemi bir maşa olarak kullanılarak siyasi hesaplaşmaların ve intikam güdüsünün kullanışlı bir aparatı olmuştur, her kademede yargı mevkilerine iktidara mutlak sadakatle ve sorgulamadan karar veren radikal yandaş unsurlar getirilmiştir, yargı içinde pek çok grup ve odak güç sahibi olmuştur ve neredeyse kendi bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Sadece Yargıtay’daki başkanlık seçiminin sürecine ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın atanma sürecine bakarak bile vahim durumu anlamak mümkün.

Bu sistemde AİHM kararları uygulanmıyor, en üst iç yargı makamı olan Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına ilk derece yerel mahkemeler bile direniyor, aynı davada ve aynı ithamlarda her kişiye siyaseten birbirinden farklı kararlar veriliyor, yargının karar mekanizması vicdani kanaat ve yasalar yerine siyasi erkin yönlendirmesi ve istekleri üzerine şekilleniyor, mafya ve suç örgütleri yargının her kademesine sızmış durumdalar ve diledikleri kararları çıkarabiliyorlar.

AİHM KARARLARI UYGULANMIYOR, AYM KARARLARINA DİRENİLİYOR

Bu sistemde AİHM kararları uygulanmıyor, en üst iç yargı makamı olan Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına ilk derece yerel mahkemeler bile direniyor, aynı davada ve aynı ithamlarda her kişiye siyaseten birbirinden farklı kararlar veriliyor, yargının karar mekanizması vicdani kanaat ve yasalar yerine siyasi erkin yönlendirmesi ve istekleri üzerine şekilleniyor, mafya ve suç örgütleri yargının her kademesine sızmış durumdalar ve diledikleri kararları çıkarabiliyorlar. Böylesi bir sistem sürdürülebilir olamaz, olmayacaktır da!

Türkiye’de yargı en güvenilmez kurumların başında geliyor çünkü adaletten başka her şeyi dağıtıyor! Yargı sistemine yargı mensupları bile güvenmiyorlar! Türkiye’de yargı derin bir kokuşmuşluk ve çürümüşlüğe esir olmuş durumda. Çeteler ve suç örgütleri devşirdikleri hâkim ve savcılar üzerinden diledikleri kararı parayla aldırır hale geldiler. Yargıdaki kadrolaşma siyasi güç odaklarının, cemaatlerin ve tarikatların ambargosu altında. Bu tespitler artık yargının üst düzeyindeki hâkim ve savcılar tarafından resmî şikâyet dilekçeleri üzerinden yapılıyor.

Siyasal iktidar yargı üzerinden dilediğini betonlara hapsedip dilediğine özgürlük bahşediyor! Birini sağlık sorunları ve yaşlılıktan dolayı tahliye ederken diğerini sağlık sorunu ve ilerlemiş yaşı olmasına rağmen içeride tutuyor, aynı yasal hükümler farklı siyasal kesimler için farklı biçimde uygulanıyor ve içtihat birliği ortadan kaldırılıyor. Yargıya güven ve hukukun üstünlüğüne inanç bir ülkede hayatın sağlıklı biçimde yürüyebilmesi için olmazsa olmazdır çünkü hukukun güçlü olmadığı bir iklimde herkes bir süre sonra kendi adaletini aramanın peşine düşer. Hangi siyasi yelpaze, inanç, etnik köken, ekonomik sınıf olursa olsun; herkesin adalete bir gün mutlaka ihtiyacı olacaktır.

Bugün yaşanan hukuksuzluklar sırf “ötekinin” başına geliyor diye sessiz kalan yığınlar yarın kendi başlarına da hukuka aykırılıklar geldiğinde yanlarında kimseyi bulamayacaklar. Bugün sırf iktidarın köşelerini tutuyorlar diye hukuk ve adalet terazisinin kantarını kendileri lehine yontanlar yarın devran döndüğünde kendi elleriyle bozdukları terazinin kantarından adalet bekleyecekler.

Savash Porgham

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir