Uketamo

Uketamo

Hayatımızda kontrol dışı olaylar gelişirken, sanki ona akan bir nehir gibi bakabilmeyi becerebilseydik ve onun daha büyük bir kaynağa akabildiğini görebilseydik zihnimiz bu kadar bulanmazdı. Büyük resmi göremediğimizden kayboluyoruz. O yüzden uketemo. (Kabul edin). Kabulden sonra kökleşmiş değer yargılarınızdan kurtulduğunuzda, olaya bakışı açınızı değiştirdiğinizde irade kullanma biçiminiz de değişir. Olan ne iyidir ne kötü

İşten çıkarıldınız. Yıllarca emek verdiğiniz evliliğiniz bitiverdi. Çok sevdiğiniz canınızı kaybettiniz. Her zaman bu kadar şiddetlisi de başa gelmez tabii. Mesela güzel geçen bir gün biterken aracınızla gecenin bir yarısı otoyolda kalıverirsiniz. Keyifli geçen zamanları örtecek bir şey çıkar karşımıza elbet. En zor şeylerden biri olmuş olanı kabul etmektir!

Japon felsefesinin temellerinden uketamo, kabulü teşvik eden bir öğretidir. Uketamo, “almak” veya “kabul etmek” şeklinde çevrilebilir. Japonya’nın kuzeyinde Yamabushi dağında keşişlerin eğitim verdiği bu yerde bin yıllardır bu felsefe öğretilir; öğretiye göre sadece sevinç, neşe, mutluluk değil acı, üzüntü ve yaranın her türlüsü de kabul edilebilir. Uzak Doğu felsefesi değişim ve geçiciliği ön kabul olarak temel alır. Zor zamanların da geçiceğini bilmek ve hayatın bu sert geçişlerini zerafet ve nezaketle karşılamak derin bir bilgelik ister. Kötü dediğimiz olaylar başımıza geldiğinde “bu olması gerekendir” anlayışında olmak çoğu şeyi değiştirir.

Kabullenmenin insan için zor olmasının nedenlerinden biri ataları gibi en iyi yaptığı şeyin kontrol olmasıdır. İnsan, toprağı kontrol ederek tarım yapar ve bereketli topraklarda medeniyetlerin temelini atar. Doğayı kontrol ederek öngörülerde bulunur. Kendi için neyin iyi olduğunu bildiği konusunda kuşkusu yoktur. Eğer kontrol edebilirse hayatını özgürce, arzu ettiği gibi yaşayabilir. Ama öyle olmaz, hayat planlamadığı şeyleri, olayları, kişileri başına getirir. İşler istediği gibi gitmediğinde yine aynı şeyi düşünür, kontrol etmeyi. Kafasında benim için en iyi olanı bu saplantısıyla eskiye tutunur. Peki şimdi soruyorum: Başına her ne geldiyse nezaketle kabul etmeye izin verir misin? Gururundan, güç kompleksinden, beklentilerinden, ideal yaşam sanrından, kontrol ihtiyacından ve duygusal karmaşaların bataklığından kurtularak olanı olduğu gibi kabul edebilir misin?

Yorumunuzu, kanaatinizi, yargınızı, olayı değerlendirme biçiminizi değiştirdiğinizde ağdalı duygular sizde yapışacak yer bulamaz. Bunun için de öncelikle kriz zamanlarında beliren kaotik duyguların gelip gitmesine izin vermek gerekir. Acıya yapışmış bizler, kabulle acıdan özgürleşebiliriz. Stoacılara göre asıl korkunç olan acıdan korku duymaktır.

STOACILARA GÖRE ASIL KORKUNÇ OLAN ACIDAN KORKU DUYMAKTIR

Stoacılar olayları iki ayrı sınıflandırma içerisinde inceler: Biri irademize tabi olan diğeriyse irademiz dışında olan olaylardır. Epiktetos, değiştirme gücü elimizde olmayan olaylar için yaşanan stres ve kaygı kişinin kendi kendine vermiş olduğu gereksiz bir acıdan ibaret olduğunu söyler. Kader diyebileceğimiz olumsuz her türlü olay, değiştirme gücümüzün dışındadır. Bunlar neden benim başıma geldi, neden ben diye hayıflanıp duracağına tüm olanlara nasıl tepki vereceğine seçmeye ne dersin? Eğer bunu yapabilirsen artık ikinci soruya geçebilirsin. “Peki şimdi ne yapacağım?” Çünkü kontrol edebileceğiniz tek şey kendinizdir.

Yorumunuzu, kanaatinizi, yargınızı, olayı değerlendirme biçiminizi değiştirdiğinizde ağdalı duygular sizde yapışacak yer bulamaz. Bunun için de öncelikle kriz zamanlarında beliren kaotik duyguların gelip gitmesine izin vermek gerekir. Acıya yapışmış bizler, kabulle acıdan özgürleşebiliriz. Stoacılara göre asıl korkunç olan acıdan korku duymaktır.

Hayatımızda kontrol dışı olaylar gelişirken, sanki ona akan bir nehir gibi bakabilmeyi becerebilseydik ve onun daha büyük bir kaynağa akabildiğini görebilseydik zihnimiz bu kadar bulanmazdı. Büyük resmi göremediğimizden kayboluyoruz. O yüzden uketemo. (Kabul edin). Kabulden sonra kökleşmiş değer yargılarınızdan kurtulduğunuzda, olaya bakışı açınızı değiştirdiğinizde irade kullanma biçiminiz de değişir. Olan ne iyidir ne kötü. Olmuş olan geçmiş ve bitmiştir, tıpkı olacaklar ve gelip geçecekler gibi.

Gülden Bulut
Latest posts by Gülden Bulut (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir